En Sıcak Konular

Nihal Doğan



Nihal Doğan
0 0 0000

Gül kokusuyla tedavi!



Güle bakmayı, koklamayı, reçelini yemeyi seviyoruz ama bilmediğimiz bir yönü var. Güzel gül bizleri tedavi de ediyor.

Nasıl olur derken, Isparta’nın şirin bir kasabasında buluverdim kendimi. Rüyada gibi adeta!

Eğirdir gölü bir güzel, gül bahçeleri başka bir güzel, güzel ülkemin her köşesi iyilik ve güzellikle dolu yeter ki görmek istesek!

Eğirdir’in Gökçehöyük köyü girişinden itibaren gül kokularıyla karşılıyor sizi. Köyde kaldığınız süre boyunca gül kokusu ile yatıp kalkıyorsunuz.

Cennet ülkemizin “GÜL” diyarı Isparta’da şimdi güller açtı ve hasat zamanı. Gül bahçelerinden yayılan koku insanın ruhunu okşuyor, güller güneş doğmadan toplanmaya başlıyor, gül suyu ve gül yağı üretilen tesise taşınıyor.

Yüceliğin, özelliğin, güzelliğin, sevginin, aşkın, bağlılığın, saflığın, sadakatin, hayatın ve hayatta anlatılamayan duyguların sembolü “GÜL”…

Ona durup bakarsınız, hayran kalırsınız, kokusunu duyunca kanatlanıp uçarsınız…

Her gül kokmaz belki ama duruşunda asalet vardır!

Mevlana Hazretlerinin sesine kulak verip “Gel Ne Olursan Ol Yine Gel” sözüne karşılık yıllar önce ilk ziyaretimde tanıdım gerçek gül kokusunu, Peygamber efendimizin ”S.A.V.” sakalı şerifiyle…

Özel muhafazalı kutunun deliklerinden dışarı sızan o anlatılmaz koku, ruhu aydınlatan, kalbi ferahlatan koku…

Beni “GÜL” aşkıyla gül bahçelerine götürdü!

Gül bahçelerinden topladığım güllerle gül yağı, reçel, sirke, şerbet yapmayı, gül kurusu hazırlamayı öğrendim, güllerin evimize sinmiş güzel kokusuyla uzun zaman huzur bulduk…

Gülün faydaları saymakla bitmiyor

Gülün tarihi çok eskilere dayanır. Gül bitkisinden tıbbi olarak en az 5 bin yıldır faydalanıldığı biliniyor. Eski Mısır, Yunan ve Roma Medeniyetlerinde gülden tıbbi olarak faydalanıldığını biliyoruz.

Osmanlı hekimleri de gülü tıbbi olarak kullanmışlar. Osmanlı  tıbbında önemli bir yeri olan güle çok önem verilirdi. Gülsuyu, gül yağı, gül reçeli, gül sirkesi, gül lokumu, gül şerbeti ve güllaç adeta şifa kaynağı…

Günümüzde gül; Türkiye, Fas, Bulgaristan, İran’da yetişiyor. Gül uçucu yağı distilasyon yöntemiyle çiçeklerin damıtılmasından elde ediliyor. 1gr. bile altın dereğinde!

Gül kokusunun hastalıkları tedavide çok önemli yeri olduğu, hafızayı güçlendirdiği bilimsel araştırmalarla kanıtlandı. Gül'de; ateş düşürücü (anti-inflammatory), antiseptik, antifungal, antidepresan, antispazmotik etkiler bulunuyor.

Kansere karşı da tedavi gücü olduğu tespit edilen "gül yağı" ile ilgili, bu alanda bilimsel araştımalar devam etmektedir.

Gül meyvesinden elde edilen ekstreler güçlü bir antioksidandır; kanda serbest radikalleri  zararsız hale getirir ve hücre yaşlanmasını önler.

C vitamini, quersitrin ve gallik asit gibi bioflavanoidler ve tanenler bakımından zengin olan bu ekstreler ayrıca çevresel stres faktörlerine karşı bağışıklık sistemini de güçlü tutar. C vitamini dışında A vitamini de içeren gül meyveleri aynı zamanda sağlıklı deri gelişimine de destek olur. Doğal bir lif kaynağı olan pektinler, gül meyvelerinden elde edilen ekstrelerin özellikle mide ve sindirim rahatsızlıkları için de kullanılmasını mümkün kılar.

Taze gül çiçeklerinden üretilen gül reçeli ve gül şurubu da besin değeri yüksek olan gıda maddeleridir. Gül çiçeklerinden damıtılan gül yağı, kendine has gül kokusunu veren uçucu yağ bileşenleri nedeniyle çok pahalı parfümlerin ana ham maddelerinden birisidir. Gül yağı ayrıca antibiyotik etkilidir; patojenik birçok bakteri üzerinde öldürücü etkisi vardır.

Damıtma sırasında yan ürün olarak elde edilen gül suyu kozmetikte cilt bakım toniği, geleneksel tıpta ateş düşürücü (anti-inflammatory), antiseptik ve mide rahatsızlıklarını giderici, gıda endüstrisinde koku ve tat verici olarak (örneğin güllaç ve gül lokumu üretiminde) yaygın şekilde kullanılmaktadır. Gül yağı katılarak hazırlanan gül sirkesi hem iyi bir ateş düşürücü, hem de ağrı dindiricidir. 

Mustafa Kemal Atatürk'ün karaciğer ve karın ağrılarına karşı, Kılıç Ali Paşa'nın annesi tarafından gönderilen gül sirkesi çok iyi gelmiştir.

Doğumu kolaylaştıryor!

Gül uçucu yağının, sıcak ve çiçeğimsi bir kokusu var, kuvvetli harmonize edici, sakinleştirici, rahatlatıcı özelliklere sahip. Saf gül uçucu yağı (rosa damescana) adeta insanın ruhunu okşuyor. Yaydığı muhteşem koku ile normal doğumu kolaylaştırıyor!

Ruhsal sıkıntılardan kaynaklanan ağrıları giderici, üzüntü, teselli gerektiren gerilimlere karşı çok etkili. Normal doğum sırasında rahatlatıcı etkisi ile doğumun kolay geçmesini sağlıyor.

Bu konuyu jinekologlar izah edememişler, fakat doğumu kolaylaştırdığını kabul etmişlerdir!

Çocuklar 6. aydan  itibaren kokuları ayırt edebilir. Doğumdan itibaren gülyağı kullanan bir annenin çocuğu kokuları ayırt etmede yaşıtlarından daha ileri olduğu tespit edilmiş.

Gebelik döneminde, doğum esnasında ve doğumdan sonra saf gül uçucu yağı ve gülsuyu annelerin can simidi gibi. Bebeklere ilk 6 ayda saf gülsuyu koklatılır! Yağ lambası (buhurdanlık) üzerinde kullanılabilir veya banyodan sonra bebek teni gülsuyu ile silinebilir. Pişik önleyici, rahatlatıp gevşetici etkisi var.

Gül yağı yaraları da iyileştiriyor!

Kuvvetli bir antifungal (mantar önleyici ve iyileştirici) etkiye sahiptir. Hint defnesi, gül ve lavanta karımı antifungal amaçla kullanılabilir.

Kuvvet verici (tonik), düzenli hareket sağlayıcı, temizleyici, iltihaplanmayı engelleyici, kramp çözücü, sakinleştirici, yara iyileştirici, kalp ve ince bağırsak fonksiyonlarını düzenleyici.

Her türlü kuru ve problemli ciltler, alerjik ciltler, egzama gibi durumlarda yeni doku oluşumu ile yaraların kapanmasını gerektiren durumlarda kullanılır.

Uyumlu olduğu yağlar

Neroli, lavanta, yasemin, sandal odunu

Gül uçucu yağı ile doğal vücut parfümü

60ml. ekolojik jojoba yağına+ 20 damla saf gül uçucu yağı damlatılır, cam bir şişede, cam bir çubuk yardımıyla karıştırlır, banyodan sonra hem nemlendirici, hem de parfüm niyetine kullanılır.

Not: Kullanılacak gül uçucu yağının; baş, kalp ve yaş notlarının olmasına, ekolojik ve saf olmasına dikkat edilmelidir.

Kaynaklar:

Geleneksel Tıp Derneği/ Doğal Cilt ve Vücut Bakımı Semineri/ Prof. Dr. Ayten Altıntaş

Gül ve Gülsuyu/ Prof. Dr. Ayten Altıntaş

 

                          

 

 



Bu yazı 4,720 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 24 Temmuz 2010 Meyve suyu ile likör, şarap ile sirke arasındaki 'hayati' fark ne?
    • 4 Ocak 2010 Salataya, yoğurda 'keten tohumu' ekin, bağışıklık sisteminizi güçlendirin!
    • 5 Aralık 2009 "Gerçek domates", gençlik ve dinçlik iksiri!
    • 23 Kasım 2009 Tarım Bakanına GDO hakkında 7 hayati soru?
    • 30 Haziran 2009 “Kiraz” ve “Vişne” genç ve dinç yaşatan müthiş aile!
    • 14 Nisan 2009 Maydanoz hem zayıflatıyor, hem de korku ve endişeyi yok ediyor...
    • 3 Şubat 2009 Kırmızı Pancar kanı temizliyor, kansere, diyabete ve vereme karşı koruyor!
    • 21 Aralık 2008 Taze havuç suyu içenler 'unutkanlık'tan kurtuluyor, 'kanser'den korunuyor!
    • 27 Ekim 2008 "Çörekotu"nun küçük kara tohumları, sağlıklı bir hayatın anahtarı...
    • 18 Eylül 2008 Karanfil çayı için, baştan ayağa güçlenin!
    • 15 Temmuz 2008 Keçiboynuzu pekmezi yiyen, hastalık görmüyor!
    • 16 Haziran 2008 Ihlamur ağaçları çiçek açıyor…
    • 16 Haziran 2008 Doğal bal nasıl anlaşılır?
    • 10 Haziran 2008 Saf doğal “bal”la, hastalıklara elveda!
    • 22 Mayıs 2008 Gül kokusuyla tedavi!
    • 15 Mayıs 2008 İçtiğinizin “su” olduğundan emin misiniz?
    • 22 Nisan 2008 Itır çiçeği bizi seviyor...
    • 17 Nisan 2008 "Doğal tuz", sodyumun nefretine karşı!
    • 8 Nisan 2008 Hayatınızı güzelleştirecek çözümler pek yakında!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,316 µs