AK Parti hükümeti ile Fethullah Gülen'e komplo tartışmasında bilgiler hâlâ netleşmedi. Başta, kurulacağı ileri sürülen kumpasın muhatapları olmak üzere, herkes belgenin sahte olmasını temenni ediyor. Fethullah Gülen, daha ilk gün yaptığı açıklamada, bu temennisini dile getirmişti. Başbakan Tayyip Erdoğan da aynı dileği birkaç kez tekrar etti.
Belgenin gerçek olma ihtimalinin vahameti konusunda muhalefet liderleri de dâhil, fikir birliği var. Mademki söz birliği etmişçesine böyle düşünüyoruz; o halde vahim ihtimale göre muamele yapmak elzem.
Lafı dolaştırmaya gerek yok, şunu söylüyorum: Belge gerçekse bile komutan katının bilgisi dışında hazırlandığı kesin gibi. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, böyle bir emri verdiğine dair soruları hakaret kabul edeceğini deklare etti. Bu durumda uzantılarının nerelere ulaştığını tam kestiremediğimiz bir cunta ile karşı karşıyayız demektir. Askerî yargı devreden çıkmalı ve tamamen adlî yargı hükmünü icra etmeli. Kanun bunu emrettiği gibi sosyal psikoloji de bu yolu gösteriyor. Soruşturmanın karargâh sınırları içinde sürdürülmesinin iki riski var. Birincisi, konu Genelkurmay Başkanı'na rağmen cunta marifetiyle örtbas edilebilir. Org. Başbuğ da altına hâkim olamayan bir komutan durumuna düşmektense 'çözüme' direnmeyebilir. Bilahare kırık kolu yen içinde halletmek akla yatkın gelebilir. Yanlış iletişim stratejileri yüzünden Genelkurmay'ı 'sızmayı soruşturuyor' konumuna düşüren danışmanların sabıkalarına bir sayfa daha eklenir. İkinci risk de çok önemli. Askerî yargı, şüphelileri akladığında doğru kararı verse bile kafalarda hep soru işareti kalacak. Geçmişteki kötü örnekler, bu kararın peşini bırakmayacak. "Veli Küçük'ü Susurluk soruşturmasından kurtaranlar; Cengiz Çandar'ları evrakta sahtecilikle linç ettirenleri koruyanlar; gözümüzün içine baka baka ve belgelere rağmen 'JİTEM yoktur' diyenler yine başardı" düşüncesi zihinleri kemirecek. Yakın tarihimizdeki örtbaslarda başrolü oynayanların kısmı azamının Ergenekon davasında yargılandığını hatırlamakta fayda var.
Söz Ergenekon'a gelmişken başlığımıza geri dönelim. Yani belgenin doğru olmama ihtimalini değerlendirelim. Belgeye askerî savcılık dahi henüz sahte diyememişken, bu yönde haberler yaparak rahatlayan 'dost medya' farklı bir telaş içinde. Bilvesile Ergenekon davasını boşluğa düşürme peşindeler. Erdoğan'ın siyasî literatüre kazıdığı ifadeyle soralım: Velev ki sahte olsun, Ergenekon yargılamalarında bir belge eksik-fazla ne fark edecek? Ele geçirilen silahlar boru, dokümanlar uydurma, ifadeler halüsinasyon, Danıştay saldırısı bilgisayar oyunundan ibaret olmadığına göre... Yoksa binlerce sayfalık iddianame, yüzlerce klasör vesikayı yok edebilecek bir hokus pokus mu biliyorlar? En fazla, söz konusu evraklar bürosunda yakalanan Serdar Öztürk'le ilgili gelişmeler yaşanabilir. O da lehine değil, aleyhine olur. Aramalar usulüne uygun yapılıp tutanaklar sağlam tutulduktan sonra, "Belgeler benim değil, büroma birileri koymuş" savunması anlamsız lakırdıdan öteye geçmez. Aksi halde suç aletiyle yakalanan hiç kimseye cürüm isnat edilemez. Ergenekon Terör Örgütü iddianamesinde savcılar, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kurumsal yapısı ile ona sızmaya çalışan örgütü ayırmak için özenli bir dil kullanıyor. Buna karşılık sanıklar, savunmalarını 'Ordu ve hatta Atatürk yargılanıyor' hattına kurmaya çalışıyor. İddia edilen ETÖ'nün yer yer gizli belgeleri aşırarak veya taklit ederek TSK'nın kendi yanlarında olduğu imajını vermeye çalıştığı biliniyor. Böylece düşmanlarına gözdağı verirken, taraftarlarına cesaret aşılamaya çalışıyorlardı. Peş peşe dalgalar ve tutuklamalarla bunalan örgüt için iyi bir soluklanma vesilesi bu belge. "Bakın Genelkurmay en üst düzeyde yanımızda. Operasyonların arkasında duranlardan hesap soracağız" minvalindeki belge, aslında 'yıkılmadık ayaktayız' mesajı. Deşifre olmasaydı iyi planmış!
zaman
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle