-DTP, Ruşen Çakır'ın isabetli tespiti ile "Yasal ve yasadışı Kürt hareketinin iç içe geçmiş olduğu" bir oluşumu temsil ediyor. Ruşen Çakır, "Bu olguyu kabul etmemeye dayalı bir stratejiden çözüm çıkmaz" diyor. Haklı olabilir. Ama böyle bir olguyu "kabule dayalı" bir stratejiden hangi çözüm çıkar, o da önemli bir soru. Şu açık ki, Kürt hareketinin yasal ve yasadışı odaklarının bilinçli bir şekilde oluşturdukları ve kamuoyunda bilinçsiz bir şekilde satın alınan bu iç içelik olgusu, soruna çözüm arayışında ortaya önemli bir mahiyet farkı koyuyor.
DTP'lilerle görüşmek, bu olguyu meşrulaştırmak, yani bir yerde de dolaylı biçimde PKK ile görüşmek anlamına gelir mi? PKK ile dolaylı biçimde görüşmek ne anlama gelir? Bunlar, tabii bir çırpıda cevabı verilecek sorular değil.
-DTP ile görüşmenin bir başka anlamı, bu partiyi "Kürtler'in temsilcisi" gibi görme sonucunu doğurmasıdır. DTP bunu ister. Bunu hem "Kürtler-Türkler pazarlığı ve grup hakkı talebi" tarzında bir görünüm oluşması için ister hem de "Kürtler adına"yı kendisine tapulamak için ister. Oysa DTP'nin, en azından aldığı oy itibariyle böyle bir temsilcilik yetkisi yok. Kaldı ki, ideolojik-siyasi planda da DTP tüm Kürt vatandaşlarımızı temsil edemiyor. AK Parti'de de ciddi Kürt oyu var, partisiz Kürt oyu var, başka siyasi oluşumlarda yer alan Kürt oyu var. DTP'de yoğunlaşan Kürt oyu, 5'te bir ölçüsünde... Bu durumda "Neden DTP'ye Kürt temsili imkanı verilsin?" sorusu anlamsız değil.
Bütün bu değerlendirmelerden, "DTP'lilerle görüşmeme" sonucu mu çıkarılmalı?
Buna da "Hayır" diyorum.
Bence DTP'lilerle görüşülmeli.
Sayın Başbakan'ın, atv'deki programda, "Görüşecektim ama mayınlar patladı, şehitler oldu, onlar da terörle aralarına mesafe koymadılar" tarzındaki söylemi, toplumumuzun bir kesiminde yankı bulabilir. Ama "Görüşmemeyi sürdürme"nin ne siyasi olarak ne de bu sancının giderilmesi noktasında yararlı olduğunu sanmıyorum.
Bir kere, "görüşmeme" tavrının, yine DTP tarafından, Kürtler zemininde, Erdoğan'ın imajını aşındırmak için kullanıldığını görmek gerekiyor.
Nasıl sunuluyor bu tavır?
"Genelkurmay Başkanı konuşuyor, Başbakan amin diyor" tarzında sunuluyor. (Ahmet Türk'ün salı günkü grup konuşması.)
Bu sözün, yani "Statüko ile arasına fark koyarak bölgede etkinlik sağlayan" Başbakan'ı, Genelkurmay Başkanı ile yani sembolik anlamda statüko ile bütünleştirmeyi amaçlayan bu sözün, Doğu-Güneydoğu'daki siyasi bedelini tahmin etmek zor değil.
Görüşmezseniz...
Mesafe koymaya devam ederseniz...
Bunun "dışlama" diye sunulacağını bilmelisiniz. "Dışlama"nın ise bölgedeki anlamı son derece olumsuzdur.
Aslında "görüşmek-görüşmemek" meselesinin böylesine anlamlı hale gelmesi de sağlıklı değil. Hem bir şey görüşmüyorsunuz hem siyasi açıdan karşı tarafa artılar sağlıyorsunuz. Sizin sadece "görüşmeme" yoluyla verdiğinizi düşündüğünüz mesajın, sorunun doğru çözümü istikametinde ilerlediğine dair en küçük bir işaret var mı? Aksine...
Kaldı ki, Başbakan olarak, Meclis'te grubu bulunan bir siyasi parti ile görüşmeme lüksü yok. Bu tavır, o partinin oy aldığı tüm toplumsal tabana negatif mesaj olarak yansıyorsa, işiniz daha da zordur.
Tayyip Erdoğan, sadece AK Parti lideri olsa görüşmeyebilir. Ama Başbakan olarak olmaz.
Görüşmek demek, DTP'nin bütün siyasi çizgisini onaylamak anlamına gelmiyor.
Siz Başbakan olarak, herhangi bir parti liderinden farklı bir konuma sahipsiniz.
Bu hüviyetinizle, size karşı olanları bile dinlemek, yanlış bulduğunuz şeyleri izah etmek, kendi çözümünüzü anlatmak, ona ikna etmek...
Neden olmasın!
Ahmet Türk'le oturun, saatlerce konuşun.
Türkler'i, Kürtler'i, ortak değerleri, bölgeyi, emperyalist hesapları, bu coğrafyaya karşı oynanan oyunları... Kardeşliği, ihtilafları, farklılıkları, bunların giderilme yollarını...
En azından Ahmet Türk, kamuya yansıyan imajı ve bölük pörçük sözleri dışında, gerçek anlamda nerede duruyor, bunu görün. Ahmet Türk'ün çözüm diye önerdiği şey, nereye gidiyor, gittiği yerin bizzat Ahmet Türk farkında mı, bunu bilinçli mi yapıyor, Ahmet Türk ile yasadışı örgütün nerede buluşup nerede ayrıldığını görün, bunu yüz yüze tespit edin... Gerekirse kapıların ardında kavga edin. Ama görüşün.
Kürt'ü seven Kürt toplumunu maceraya atmaz.
Türk'ü seven Türk toplumunu maceraya atmaz.
Türkiye'yi seven, bu vatanı maceraya atmaz.
Türk'ü ve Kürt'ü seven, ülkeyi, onları derin acılara sürükleyecek olan kaos ortamına götürmez.
Ben Başbakan'dan, daha "baba" bir duruş bekliyorum. Bundan, polemiklerin tarafı olmayı değil, kucaklayıcı olmayı kastediyorum.
Şu anda Genelkurmay Başkanı Başbuğ da "çözüm olsun" diyor.
Ama o gene de asker.
Bu işte, siyasi iradeyi öne çıkarmak, bu yüzden de Başbakan'ın farklı duruşunu fark ettirmek lazım.
Şu son süreçte Cumhurbaşkanı'nın fark edilmesini değerlendirmek gerekiyor.
Tayyip Erdoğan'ın tüm Doğu-Güneydoğu'da ciddi bir sempati zemini vardır. Bugün tavır belirlerken, bu zeminin canlı kalmasına itina etmek gerekiyor.
bugün
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle