En Sıcak Konular

Ali Bayramoğlu


Ali Bayramoğlu
0 0 0000

Siyaset sığ sularda



Türkiye'de, “siyasetin ve düşüncenin sıfır noktası” olarak tabir ettiğimiz toplumun referans olmaktan çıktığı, devlet içine hapsolmuş siyasete bakarak kaynağı belli olmayan, ilkeleri rafa kaldıran bir “değişim söylemi”ne doğru yeniden yaklaşıyor gibiyiz.

Fetret bizim aşina olduğumuz hallerdendir.

Bu toprakların insanları “faydacı, ataerkil ve toplum tasavvuruna sahip olmayan bir siyasi kültür”e sahiptir.

Eksik demokrasi ve eksik modernleşme uygulamaları, bu topraklarda krizleri doğal hal buymuşçasına kronikleştirmiştir. Çünkü dış ve iç değişim dalgaları, hemen her sefer donuk siyasi, ekonomik, toplumsal yapılar üzerinde ağır “travmatik etki”ler yaratır. Bu travmalar çerçevesinde Türk toplumsal yapısı kendisini bütünleşerek değil, yırtılarak üretir. Her travma, her yırtılma, devlete endeksli ve onun kontrolüne yönelik dar siyaset algısını biraz daha beslemiştir.

Bugünlerde tüm değişim görüntülerine rağmen, aradan geçen bunca zamana, yaşanan bunca deneyime, AB yolunda alınan bunca mesafeye rağmen, AKP'nin iktidardaki varlığı ve çevreyi temsil eden kimliğiyle bu travmaların köklülerinden birisi hala yaşanmaya devam ediyor. Bu travma, özellikle kentli, seküler, üst kesimleri etkiliyor, zihni çatışmaları ve çelişkileri azdırıyor, onlar nezdinde “içi boş ve aktörsüz değişim söylemi”ni putlaştırıyor. Sonuç olarak değişim ruhuna aykırı bir ortak payda üretiyor.

Bazı sabitler kolay değişmiyor.

Bu ortak payda, son genel seçimlerden sonra siyasetin yakaladığı tarihsel çıkışa rağmen, siyasetin zihinlerde yeniden marjinalleşmesi üzerine kurulu. Gözünü, ufkunu, umudunu dış dinamiklere çevirmiş, bu dış dinamiklerin iç dinamiklerin ivmesiyle harekete geçtiğini görmek istemeyen, iç dinamiklerden nefret ettikçe, dış dinamikler konusunda yüzeyselleşen aciz bir ruh haline tekabül ediyor bu marjinalleşme...

Acizlik ve ataerkil kültürün birlikte beslediği, bu “toplumsuz ve siyasetsiz yenilenme mitosu”, kısacası bu “dış dinamik çeşitlemeleri” ne yazık ki, ülkeye egemen zihniyetin hâlâ özünü oluşturuyor.

Bu zihniyet çeşitli kimliklerin yaşadığı yırtılmanın en önemli unsuru.

Yırtılma ise iki yönlü; hem her bir aktörün zihniyetine ilişkin, hem toplumsal kesimlerin kendi içlerine ilişkin.

İlk yırtılma, aktörün kendisini, “olan”ın dışına itip “bir bilinmeyen”in itici güç olduğu komplo teorilerine yaslanmasıyla, bunu yaparken kendisini ve ait olduğu kültürel duyarlılığı yok saymasıyla ilgili.

Kompo teorilerinin bu ülkede rağbet görmesinin, bu teorilerin tarihi milletler kavgası ve ittifakına indirgeyen, iç dinamikleri ve toplumu dışlayan millet fikrinin doğal uzantısı olmasıyla yakından ilişkili olduğunu iyi bilmek gerek.

Nitekim ikinci yırtılma, “çoğulcu bir yerelleşme ya da siyaset” yerine “çoğunlukçu bir yerel fikir ya da siyaset”in yeniden doğmasıyla, çok parçalı toplum yerine tek parçalı millet kavramının sağda ve solda ideolojik bohçalardan tekrar çıkarılmasıyla ilgili. Bu ikinci yırtılma ya Batı'ya yaklaşırken Batı fobisinin tahrik olmasıyla “komplo teorilerine dayanan ve acizden doğan sembolik bir milliyetçilik” üretiyor. Ya da “toplumu yok sayan, Batı'yı kişileştiren ve kuru bir Batıcılık”ı besliyor.

Türkiye'nin doğru bir tarihsel hatta ilerlemesi bu derin gerçekleri değiştirmiyor.

yenişafak



Bu yazı 948 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 15 Eylül 2012 Sorgulama vakti...
    • 28 Ağustos 2012 Kürt sorununda yeni safha...
    • 25 Ağustos 2012 Kürtlerin şiddeti...
    • 30 Haziran 2012 Anter'in katili yaşlanmış mı?
    • 12 Mayıs 2012 Solun şiddetle hesaplaşması
    • 3 Mayıs 2012 Yeni Türkiye'nin doğum belgesi...
    • 21 Şubat 2012 Dink davası ''sil baştan''...
    • 18 Ocak 2012 İkinci cinayet zamanı
    • 17 Ocak 2012 Hrant'a sözüm var...
    • 21 Aralık 2011 Soykırım ve yasa
    • 3 Aralık 2011 Dönme dolap...
    • 30 Eylül 2011 Yazıcıoğlu ve jandarma...
    • 8 Eylül 2011 Aydının şiddetle sınavı...
    • 1 Ağustos 2011 İstifaların anlamı ve yarını: Pek iyi...
    • 28 Temmuz 2011 Parlamentoda bir terörist...
    • 5 Temmuz 2011 Futbolda temizlik, ülkede temizliktir
    • 10 Haziran 2011 Yeni CHP ha! Hadi oradan...
    • 24 Mayıs 2011 MHP'de yaşananlar ve perde arkası
    • 19 Mayıs 2011 Askere ''leş'' toplatmayan generaller iş başında
    • 19 Nisan 2011 Militarist-ulusalcı batak...

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,860 µs