80'li, 90'lı yılların iklimi zaman zaman semalarımızda tekrar beliriyor. Terör, askeri muhtıralar, yolsuzluklar, AB'yle bağlantılandırılan "iç tehdit ideolojisi", "ettirilmeyen iktidarlar hükümet", "etik-siyaset-estetik"te alan daralmasıyla artan bir yüzeysellik, çeteler, devlet içindeki katmanlı gayrimeşruluk…
Tüm bunlar dünden bugüne değişmeyen sorunlar olarak karşımızda.
Neden?
Çünkü bu sorunlar "devlet, siyaset ve toplum alanlarında yaşanan krizler"in, "devlet siyaset ve toplum arasındaki tıkanıklıklar"ın türevleri... "Krizler"in, "değişmez"ler haline dönüşmesinin ifadeleri...
"Değişmez"ler, aslında "değişim"le ilişkilidir.
"Değişim dalgalarının" karşılıksız kalmasıyla doğar ve azarlar. Bizde de öyle olmuştur ve Türkiye'nin sorunları açısından olduğu yerde sayıp durmasının ana nedeni de budur.
Ülkenin karşılaştığı büyük değişim dalgasının ilk emareleri 10 yıl önce ortaya çıkmıştı. Bireyin kendisini tanımlamasında, toplumsal tasavvurlarda, kültürel hareketlerde, hatta ekonomik politikalarda; bireyin kimliğe uzanışıyla, "gelecek merkezli 20. yüzyıl"dan, "şimdiki zaman merkezli 21. yüzyıl"a geçişiyle ilgili bir dalgaydı bu.
Etnik, dinsel, kentsel, kültürel boyutların siyasileşmesine, sosyal taleplere dönüşmesine işaret ediyordu. Toplum, yılların "ekonomik ve finans merkezli" politikalarına, kendi içinde ve farklı bir biçimde bölünerek başkaldırıyordu.
80'li yılların ekonomik entegrasyon politikaları ve Batı'da çeşitlenen pazar ve taleplerin yardımıyla dünün itilmişleri maddi olarak güçleniyor, bu gücünü sosyal kimliğiyle ilişkilendiriyordu.
Bu furyada toplumun tabakaları değişti, çatışmalar kültürel alana kaydı, sermaye yapısı kültürel rengi olan farklı kollar üretti.
Tüm bu gelişmeler, her yerde olduğu gibi, "toplumun mutabakatlarının tazelenmesi"ni, "merkeziyetçi siyasi yapısının elden geçirilmesi"ni, yeni taleplerin yönlendirilerek, diğer taleplerle kesiştirilmesini gerektiriyordu.
Bu yapılmadı.
Tersine "değişime savaş açıldı"...
Savaş kâh yasalarla kâh sopalarla yürütüldü…
Ve çeteler yeniden doğdu…
Ve karşılıksız kalan (İslamcı, etnik, Batıcı, devletçi) değişim taleplerinin her biri zamanla kendi yaşam alanını diğerlerinin aleyhine genişletme çabasına girişti. Bunu yaparak "popülist ve merkeziyetçi sistem"in cihazlarını zorladılar ve zaafa uğrattılar.
Gün be gün bu zafiyetin bir yandan toplumsal kaosu ve kutuplaşmayı, diğer yandan otoriterleştirmeyi beslemesine tanık olduk.
Bu noktada hastalık kronikleşti.
Toplumsal kaos, devlete endeksli bir varoluş arayışıyla siyaset alanına sirayet etti. Siyasi çatışmalar devlet içindeki rant ve kontrol kavgasına dönüştü.
Toplumsal tartışma ve kutuplaşma bu "saray içi kavga"dan beslenmeye başladı. Ve ardından beklendiği gibi otoriterleşmenin dozu arttı. Doz arttıkça siyaset tepeden dizayn edilmeye çalışıldı, muhalefet oyun dışı bırakıldı, hükümetler icra memuru haline getirildi.
Bugün olup bitenin sadece niteliği farklı...
Bugün milliyetçiliklerin beslendiği, şiddetin yaşam tarzı haline geldiği "toplumsal bataklık" olduğu yerde duruyor ve kendi kendine büyüyor.
Buna karşılık sistem değişimle kavga etmeyi, bu kavgayı kendi içine ve diğer zihinlere bulaştırarak sürdürüyor.
yenişafak
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle