En Sıcak Konular

Hasan Cemal


Hasan Cemal
0 0 0000

Askercilikle, Ergenekon’culukla demokratlık olmaz!



Demirel ve Cindoruk’la ilgili hayal kırıklığım üzerine...

Demirel’le Cindoruk...  Elli küsur yıldır sahnede olan iki siyaset adamı. Kökleri DP’ye, 27 Mayıs darbesinin 1960’da devirdiği ve lideri Adnan Menderes’i astığı Demokrat Parti’ye uzanıyor.
Hatta Cindoruk’un avukatlığı var, Menderes’leri idama mahkum eden Yassıada isimli askeri mahkemede...
Sonra Demirel çıkıyor sahneye.
DP’nin yerini alan ve kısa adı AP olan Adalet Partisi’nin başına geçip başbakanlık koltuğuna oturuyor.
Demirel’i de deviriyor asker.
1971’de, 12 Mart muhtırasıyla...
Demirel yine başbakan oluyor.
Asker yine deviriyor Demirel’i.
1980’de, 12 Eylül darbesiyle...
Yılmıyor Demirel de, Cindoruk da.
Kısa adı DYP olan Doğru Yol Partisi kuruluyor. Demirel on yıllık bir aradan sonra askeri yönetimin siyaset yasaklarını kırıp yeniden Başbakanlık koltuğuna oturmayı başarıyor, 1991’in sonunda.
Sonra Demirel’in cumhurbaşkanlığı...
28 Şubat, post-modern darbe...
Ve Demirel-asker yakınlığı...
Laf uzamasın!
27 Mayıs’tan bugünlere bir çizgi çekildiğinde, Demirel’le Cindoruk’un, Türk siyaset sahnesinin ön sıralarında sorumluluk almış iki önemli ve engin tecrübe sahibi siyaset adamı oldukları görülür.
İkisini de tanıdım.
İkisini de yakından izledim. Bazen destekledim, bazen eleştirdim.
Bunca yılın sonunda bir bilanço çıkarınca, bir hayal kırıklığından söz edebilirim.
Bu hayal kırıklığım Türkiye’de demokrasiyle ilgili. Türkiye’nin barış ve refah içinde yaşamasını engelleyen temel sorunların çözümüyle ilgili.
Askeri darbelerden bu kadar çekmiş olan Demirel’le Cindoruk, Türkiye’de asker-siyaset ilişkisini demokrasilerdeki olağan boyutuna indirgeyecek yeterli bir çaba ve tutum içinde olmadılar.
Bundan uzak durdular.
Askerin seçilmiş siyasal otoriteye tabi olması gerçeğini kapalı kapılar arkasında, özellikle darbe dönemlerinde çok belirttiler. Ama bunun için  gerekeni siyasal ve entelektüel düzeyde yapmadılar.
Demokrasiyi sadece seçim kazanıp sandıktan çıkmak sandılar ya da böylesi işlerine geldi.
Milletin oyuyla birçok kez hükümet oldular ama askerin demokratik rejimle ilgili ‘kırmızı çizgileri’ içinde kaldılar.
Dokunmadılar o çizgilere...
Veyahut o çizgiler içinde oynamayı demokrasi sandılar.
Bu aslında ‘kendine demokrat’lıktı.
Demirel’le Cindoruk’un bu tavırları, demokrasiyi yalnız kendisi için isteyen, kendisi gibi düşünmeyenlerin demokratik hak ve özgürlükleriyle  fazla uğraşmayan, -ve bugün de Türk muhafazakar siyasetinde derin izleri olan- bir tavırdı.
İşte bu nedenledir ki 27 Mayıs’ta, 12 Mart’ta, 12 Eylül’de idam sehpaları kuran, siyaset yasakları koyan ‘askeri vesayet sistemi’ ile, bu anti-demokratik zihniyetle herhangi bir ‘demokratik hesaplaşma’ya girmekten kaçındılar.
‘Kürt sorunu’na uzak durdular.
Kıbrıs’ta ipe un serdiler.
Ermeni meselesi ile uğraşmadılar.
1990’larda ekonominin gerektirdiği ‘yapısal reform’lara lazım gelen önemi vermedikleri içindir ki, Türkiye o korkunç 2001 Şubat Krizi’ne tosladı.
Türkiye’nin Avrupa Birliği yolunda gereken siyasal kararlılığı özünde sergilemediler.
Belki biraz genelleme yaparak şu da söylenebilir:
Türkiye siyasetinde ‘Demirel-Cindoruk zihniyeti’dir, Türkiye’ye özellikle 1990’lardaki ‘kayıp yıllar’ı yaşatan...
Ama benim Demirel ve Cindoruk’la ilgili esas hayal kırıklığım, 2000’li yıllarla ilgilidir. Türkiye siyasetinde akil adam rolü oynayabilirler diye düşünmüştüm bir ara onlar hakkında.
Yanılmışım.
Tam tersini yaptılar.
Türkiye’nin AB yolunu kesmek için uğraşanlarla birlikte gözüktüler.
Türkiye’nin AB yolunu kesmek için Kıbrıs’ta çözümsüzlüğe oynayan ‘Denktaşgiller’le birlikte oynadılar.
Türkiye’de birinci sınıf demokrasinin yolunu kesmek için ve bu amaçla Türkiye’yi ‘darbe ortamı’na sürüklemek için askerde ve sivilde kumpas kuranların safında gözüktüler.
27 Nisan’a sahip çıktılar.
367’ye sahip çıktılar.  
Yüzde 47 oyla iktidar olmuş AKP’yi kapatmak isteyen ‘yargısal darbe’ zihniyetine ses çıkarmadılar.
Ve son olarak da:
Ergenekon’dan yana durdular.
Bugün de aynı yerdeler.
Üstelik şimdi, adı ‘Demokrat’ olan bir partiyi ele geçirmek için  harekete geçmiş durumdalar.
‘Askercilik’le, ‘Ergenekonculuk’la demokratlık ne zamandan beri bağdaşır hale geldi ki?
Bu durumdan Menderes’lerin ruhu eski deyişle muazzeptir, azap çekmektedir herhalde...

milliyet



Bu yazı 929 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 16 Eylül 2012 Türkiye AB’nin, AB Türkiye’nin neresinde?
    • 13 Eylül 2012 Ve soruyorum Ak Parti iktidarına...
    • 7 Ağustos 2012 Özkök Paşa demokrasi adına bir şanstı!
    • 12 Mayıs 2012 Ak Parti’yle kadınlar, başörtüsü sorunu ve Kürt sorunu...
    • 18 Nisan 2012 Demokraside asker sorunu, sivil sorunu!
    • 15 Nisan 2012 Suriye’de akan kan ve evimizin içi!
    • 3 Nisan 2012 Suriye’de ben de tarafım!
    • 27 Mart 2012 Zamanın ruhu ve dış konjonktür PKK’ya karşı!
    • 21 Ocak 2012 İnsanlık ölmedi, karanlık sorgulanacak!
    • 18 Ocak 2012 Sanık Kenan Evren, ayağa kalk!
    • 20 Kasım 2011 ''Dersimli okşanmakla kazanılmaz!''
    • 18 Ekim 2011 Herkes ‘Atatürk milliyetçisi’ olmak zorunda mı?..
    • 5 Ekim 2011 Ak Parti, CHP, BDP uzlaşması...
    • 29 Eylül 2011 Ciğeri yanan Erdoğan’a, Öcalan’a...
    • 27 Eylül 2011 PKK, BDP, Güneydoğu’dan haberler öyle ki...
    • 22 Eylül 2011 Avrupa Birliği Türkiye'ye dürüst davranmıyor mu?
    • 21 Eylül 2011 Düşen helikopterin beynini kim söküp aldı ?
    • 7 Eylül 2011 Başbuğ Paşa da hesap vermek zorunda!
    • 2 Eylül 2011 Erdoğan’ın askeri vesayetle mücadelesi...
    • 6 Ağustos 2011 Kürt sorunu: Bardağın dolu ve boş tarafı!

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,583 µs