En Sıcak Konular

Mustafa Ünal


Mustafa Ünal
0 0 0000

Darbe manşeti



Eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt fanatik bir Fenerbahçe taraftarı. Cebinde taşıdığı tarağı bile sarı-lacivert. Spor programlarında maç kritiği yapsa yadırganmaz. FB'nin maçlarını çok iyi analiz edeceğine eminim. Futbol tabirlerine aşina.
Ankara'da onu siyasetçi koltuğuna yakıştıranlar da var. Çok politikacıya göre daha güzel konuşuyor, meramını daha iyi anlatıyor. Bugünlerde 'derin proje' için harekete geçen Hüsamettin Cindoruk eğer DP kongresini kazanabilirse büyük koalisyonun içinde Yaşar Büyükanıt niye olmasın?

Her emekli paşa gibi sadece askerî konularla değil ülkenin temel sorunlarıyla da yakından ilgili. Son 10 gündür söyledikleri gazetelerin birinci sayfalarını süslüyor. Bir toplantıda hızını alamadı 'Devlet hasta' dedi. Demirel 'O zaman düzeltseydin' diye cevap verdi. Askerin devleti nasıl düzelteceğini bilmiyormuş gibi. Bütün askerî darbeler devletin hastalığını gidermek için yapılmadı mı?

Büyükanıt'a bir televizyon programında 'Genç subaylar rahatsız' manşeti soruldu. Açıkça 'Siyasete müdahale veya darbe için olabilir mi?' dendi. Büyükanıt lafı dolandırmadan net cevap verdi: 'Bir anlamda evet. Darbe demeyeyim ama baskı. Tam saha pres diyorlar ya öyle.'

Bu bir itiraf. Cumhuriyet Gazetesi'nin manşetine taşıdığı bu haber darbe planlarının parçası olarak Ergenekon dosyasına girdi. Demek ki savcı doğru iz üzerinde.

Doğrusu Yaşar Paşa'nın yerinde olmak istemem. Eşinin kullandığı ilaçlardan aile mahremiyetlerine kadar tüm özel hayatı Ergenekon belgeleri arasında. Çok uzaklarda taa okyanusun öte ucunda Utah'ta aradığı failler meğer hemen yakınındaymış.

'Şener Paşa'dan bunu beklemezdim. Çok şaşırdım' diyor. Özel hayatını didikleyenlerin yakın arkadaşı olduğunu kim öğrense, şaşırır. Hele bir de bu silah arkadaşı ise. Büyükanıt, 27 Nisan bildirisiyle ilgili sorulara da cevap veriyor. Bildiri metni için 'Oturup bizzat ben yazdım' diyor. Eğer gerçekten böyleyse hitabetindeki ustalığının metin yazarlığında olmadığını söyleyebiliriz. Çalakalem yazılmış bir metin. Cümleler birbirinden kopuk, bir bütünlük yok.

Bildiriyi yayımlamaya tek başına mı karar verdi? Komutanlarıyla oturup konuştu mu? Sadece sonuçları itibarıyla değil baştan sona dağınık, savruk bir girişim. Kurmay stratejisinden eser yok. Siyasete müdahale bir yana TSK'yı 'Kutlu Doğum' programlarından rahatsız olan kurum durumuna düşürdü.

'Neden gece yarısı?' sorusuna ikna edici cevabı yok Büyükanıt'ın... Neden bildiri? Laiklik vurgusu veya hassasiyetinin yansıtılması gibi gerekçeler öne sürüyor. Hiç inandırıcı değil.

Kapalı kapılar arkasında söylemek istediklerini bizzat muhataplarına, gözlerinin içine bakarak söyleyebilirdi. Başbakan Erdoğan'la aynı dili konuşuyor. 'Pişman değilim' dese de 27 Nisan'ın savunulacak bir tarafı yok. Büyükanıt'ın mülakatta en çok zorlandığı bölüm burası. Ne kadar temize çıkarmaya çalışırsa çalışsın gece yarısı bildirisi demokrasinin üzerinde bir leke olarak geçti tarihe. Eski alışkanlığı nükseden askerin, cumhurbaşkanlığı seçimine müdahale girişimidir. İlginçtir, asker Türkiye'nin eski Türkiye olmadığını değerlendiremedi.

27 Nisan, Meclis'in yetkisine tecavüzdür. 'Genç subaylar rahatsız' manşetine benzetilebilir. Cumhurbaşkanlığı seçimine hazırlanan milletvekillerine Büyükanıt'ın tabiriyle 'tam saha pres' yapmayı hedefledi.

Hükümetin cevabı bildirinin etkisini sildi. Sağa sola yalpalayan demokrasi treni rayından çıkmadıysa siyasî iradenin kararlılığı yüzünden... Yaşar Büyükanıt hükümetin sert cevabına muhatap olan ilk Genelkurmay başkanı olarak tarihe geçti. 27 Nisan bildirisini 28 Nisan cevabıyla ele almak lazım.

Çağdaş ülkelerde paşaların askerî konuların dışında konuşmasının demokrasiyi gölgelediği düşünülür ancak ben Büyükanıt'ın konuşmasında pek sakınca görmedim. Demokrasiye hizmet olarak bile görülebilir.

zaman



Bu yazı 917 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 26 Eylül 2012 Balyoz duruşu
    • 23 Eylül 2012 'Balyoz' yok sayılamaz
    • 19 Eylül 2012 Menderes'in kabrinde bir CHP lideri
    • 5 Eylül 2012 İki görüşme...
    • 29 Ağustos 2012 Çiçek'in çıkışı
    • 1 Ağustos 2012 Tutukluluk avantaja dönüşmemeli
    • 29 Temmuz 2012 Rüya gibi
    • 25 Temmuz 2012 Suriye nelere gebe?
    • 18 Temmuz 2012 CHP değişir mi?
    • 1 Temmuz 2012 Davutoğlu ile Suriye...
    • 27 Haziran 2012 Cevap, yeri ve zamanı geldiğinde...
    • 20 Haziran 2012 Dağlıca yine dağladı
    • 17 Haziran 2012 7+5 senaryoları
    • 13 Haziran 2012 Kürtçe derste tarihî adım
    • 8 Haziran 2012 İyimser hava
    • 30 Mayıs 2012 'Hassas ve gerilimli iş'
    • 23 Mayıs 2012 Meclis'te Erdoğan barışı
    • 18 Mayıs 2012 Rota başkanlık sistemi
    • 16 Mayıs 2012 Tutuklu vekillere yasayla tahliye yok
    • 9 Mayıs 2012 28 Şubat'ın dalga boyu

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,527 µs