En Sıcak Konular

Ali Bulaç


Ali Bulaç
0 0 0000

'Büyük felaket!'



Obama, 24 Nisan'da yaptığı konuşmasıyla kimseyi memnun etmedi. "Soykırım" sözcüğünü açıkça telaffuz etmesini bekleyen Ermeniler, ANCA Başkanı Ken Hachikian'ın deyişiyle "Amerika'da yaşayan tüm Ermeniler Başkan Obama'nın Ermeni soykırımını tanıma sözünü tutmamasından dolayı büyük ve keskin bir hayal kırıklığına uğradı".
Söz konusu bildiride iki kez Ermenilerin 1915 olayları için kullandığı 'meds yeghern' ifadesini kullandığı için Türkiye'nin tepkilerine maruz kaldı.

Obama'dan önce Bush, 1915 olayları için 'trajedi' sözcüğünü kullanmıştı. 2006'da "korkunç trajedi", 2007'de "20'nci yüzyılın en büyük trajedilerinden biri", 2008'deki konuşmasında ise yine bir önceki yılda olduğu gibi "20'nci yüzyılın en büyük trajedilerinden biri ve tarihî-insanî trajedi" ifadelerine yer vermişti. Geçmişteki ABD devlet başkanlarının açıklamaları göz önüne alındığında, Obama'nın bildirisi şimdiye kadarki en sert açıklama sayılır. Obama'nın neden böyle davrandığını anlamak zor değil. Hatırlanacağı üzere seçim kampanyası boyunca Ermeni olaylarını "soykırım" olarak nitelendirmiş ve bunu kabul etmenin tarihî bir sorumluluk olduğunu belirtmişti. Obama, açıklamasında "soykırım" ifadesine yer vermemesine rağmen bu kelimeyi seçim kampanyası sırasında kullandığı için üzgün olmadığını kaydetti. "Benim 1915 olayları ile ilgili olarak görüşlerim belli ve bu görüşlerim değişmedi." dedi.

"Meds yeghern" Ermenilerin belki de tamı tamına değilse de, yaklaşık olarak "jenosid" yani 'soykırım' anlamında kullandıkları bir kelime. Bu kelime kadim Ermenicede 'soykırım'ın bilinmediği zamanlardan beri kullanılır. Tamı tamına tercümesinin "büyük felaket" olduğunu söylemek mümkün. "Soykırım"ın hukuki ve politik bir anlam kazanmasının II.Dünya Savaşı'ndan sonra ve Nazilerin Yahudilere karşı uyguladığı kitlesel ve sistemli katliam için kullanıldığını düşündüğümüzde, "meds yeghern"den etimolojik olarak ancak anlam yükleme yoluyla bir soykırım çıkarılabileceğini söyleyebiliriz. BM'nin hukukî kabul ettiği soykırım tanımı da olay olarak Nazi katilamını referans almaktadır.

Galiba burada kelimelerin hangi köklerden türediği ve sahiden amaçlanan hakiki anlamı verip vermediklerinden çok, muhataplar tarafından nasıl algılandıkları önemlidir. Bu açıdan bakıldığında şöyle bir resim ortaya çıkar: Ermeniler, kendi dillerinin imkanlarını kullandıklarında 1915 olaylarını en keskin biçimde ancak "meds yeghern" olarak ifade edebilmektedirler. Belki 'jenosid' denmediği sürece içleri tam olarak serinlemeyecek ama yine de iyi kötü "dehşet verici bir olay"ı ifade etmiş oluyorlar. Yani sonuçta vuku bulmuş olan olay "büyük bir felaket"tir.

Ermeniler açısından durum bu iken, bir başka gerçek var: Türkiye hiçbir zaman 'jenosid'i kabul etmeyecektir, Türkiye'yi uluslararası güçleri araya sokarak baskı altına almanın herhangi bir faydası yoktur. Bununla beraber Türklerin ezici çoğunluğu 1915'te yaşanan olayların 'jenosid' olmasa da "büyük bir felaket" olduğunu kabul ediyor. İşte bu nokta Türklerle Ermenileri buluşturan uygun bir nokta gibi görünüyor bana.

Geriye, 1915'te sadece Ermenilerin değil, yüz binlerce Ermeni yanında, Müslüman'ın da bu büyük felakete maruz kaldığının telaffuz edilmesi kalıyor. Obama'nın konuşmasıyla ilgili Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün verdiği kısa demeç çok ilginç oldu: ''Özellikle 1915'te hayatını kaybeden yüz binlerce Türk ve Müslüman var. Hayatını kaybeden herkesin acısının paylaşılması gerekir''. Cumhurbaşkanı Gül, "herkesin acısı"ndan söz ederken, kuşkusuz bunun içine Ermenileri de katıyor.

Eğer Ermenilerin ajandasında "tazminat ve toprak talebi" gibi başka gündem maddeleri yoksa, Obama'nın ve Gül'ün kullandıkları dil ve terimlerin, bu her iki ülkeyi ve halkı rahatsız etmeye devam eden soruna uygun bir buluşma noktasına işaret ettiğini düşünebiliriz.
 
zaman



Bu yazı 1,119 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 6 Nisan 2013 Neyin özgürlüğü?
    • 7 Nisan 2012 NATO'nun alan dışı stratejisi
    • 12 Kasım 2011 İdrak tutulması
    • 16 Temmuz 2011 Dört aktör
    • 25 Haziran 2011 Tiyatro bu
    • 19 Mart 2011 Afetler, felaketler!
    • 12 Mart 2011 Darbenin medya ayağı
    • 10 Mart 2011 Modelin altı parametresi
    • 7 Mart 2011 'Türkiye modeli'
    • 12 Şubat 2011 İhvan ve İslam korkusu!
    • 22 Ocak 2011 Kısır döngü
    • 13 Ocak 2011 Azınlık veya zımmi!
    • 10 Ocak 2011 Çatışmalar ve potansiyeller
    • 18 Aralık 2010 Başka bir dünya, başka bir iktisad!
    • 15 Kasım 2010 Diyanet'te 'yeni dönem'
    • 2 Ekim 2010 Millî Görüş'ten son kopuş!
    • 18 Eylül 2010 Ayrışmanın fotoğrafı
    • 2 Ağustos 2010 Askerler ve rolleri
    • 26 Temmuz 2010 Neden akletmiyoruz?
    • 24 Temmuz 2010 35. madde

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,637 µs