En Sıcak Konular

Şamil Tayyar


Şamil Tayyar
0 0 0000

Ahfeş yazarlar



Susurluk sürecinde daha sıkça analizine ihtiyaç duyduğumuz ‘derin devlet’ kavramı, Ergenekon’la birlikte yeniden masada.

Siyaset biliminde ‘Prokrustes Yöntemi’ olarak tanımlanan ve devletin derinliğini simgeleyen bu kural; devleti kutsallaştıran, bireyi yok sayan ve bu amaca matuf her faaliyeti ‘vatanperverlik’ olarak kabul eden zihniyetten beslenir.

Bu çağdışı düşünce kalıbına hayat veren mitolojik kahraman Prokrustes, bir tanrının oğluydu. Kendi kutsaldı ve her eylemi millet içindi. Temel hedefi, kendi ölçülerine uygun itaatkar kitleler oluşturmaktı.

Sahibi olduğu hana gelenleri soyduktan sonra yatağa yatırır, uzunsa bacaklarını keser, kısaysa zincirle çekerek uzatırdı.

Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker’in savcılar ile avukatların kürsü eşitliğine, ‘savcılar devleti temsil eder’ diyerek gösterdiği reaksiyonu besleyen düşünce de zihinleri habis ur gibi sarıp sarmalayan bu ‘kutsal devlet’ anlayışıdır.

Aynı şekilde; bireye karşı işlenen suçların af kapsamına alınması, devlete karşı işlenmiş suçların affa dahil edilmeyerek kutsanması, anayasa ve yasaların bireye değil devlete korunak hale getirilmesi yaklaşımı, aynı damardan hayat bulur.

Yılmaz Karakoyunlu’nun Penbe Donlu Köstebek kitabında anlattığı gibi, kutsal devlet kavramı için her hareketi vatanperverlik sayan Mülkiye öğretisi, bu kavramı (Prokrustes Yöntemi) daha da kutsallaştırdı.

Buna ilave olarak, devlete itaati esas alan Sünni geleneğin siyaset literatürüne kazandırdığı ‘biat kültürü’ ile ‘mülkiye öğretisi’ arasındaki paralellik, ‘kutsal devlet’ anlayışının toplumsal zeminini güçlendirdi.

Toplumu istediği gibi biçimlendirmeye çalışan devlet aygıtının sorgulanmasını ayıp sayan tabular, artık, bireyin daha fazla özgürlük ve hak talepleri karşısında birer birer yıkılıyor.

Mitolojideki adalet tanrısı ve ‘akil millet’ savunucusu Thesus’un kısas yöntemiyle Prokrustes’e hak ettiği cezayı vermesi gibi, hak ve özgürlüklerinin peşine düşen millet, özel menfaatlerinin korunağı haline getirdikleri devleti kutsayan sivil ve askeri elit bürokrasiden hesap soruyor.

Başka bir ifadeyle, gasp edilmiş yetkilerinin iadesini istiyor.

O nedenledir ki Prokrustes Yöntemi’nin devlet erkini kullanan bu kesimler ve sosyal yaşamdaki izleri, teker teker siliniyor. Ergenekon soruşturmasına karşı oluşturulan direnç ve toplumu yanılsamayla harekete zorlama çabası, yenilgi ihtimalinden kaynaklanıyor.

En bariz ipuçlarını ise medyadaki değişimden gözlemleyebiliyoruz.

‘Tanrı yazar dönemi bitti’ diye haykıran ve kimi zaman sosyolog yanı ağır basan genel yayın yönetmeninin feryadı, biçareliğin izdüşümüdür. İsim vermeden yaptığı tarifle Emin Çölaşan’a öykünmesi ise sadece yanılsamadır.

İsmet Berkan’a atıfta bulunarak ‘Ying Yang Yazar’ tarifini tartışmaya açması bile, çöken zihinsel imparatorluğa öksü otu gibi ideolojik dayanak arama çabasından öte anlam taşır mı, çok zor.

‘Ying Yang Yazar’ modelini tanrı yazarlık döneminden bir hatıra olarak saklayıp ‘Ahfeş Yazar’ tarifine bir baksa, sanırım, daha çarpıcı olur.

Onlar aydınlıktan korkarlar. Karanlıktan medet umarlar. Derin dehlizlerde dolaşırlar. Puslu havalarda avlanırlar. Maalesef, günümüzde ‘Ahfeş Yazar’ tiplemesi bir hayli çoğaldı.

Yazar terminolojisine bizim de küçük bir katkımız olsun.

Erdoğan’ın Köşk hesabı

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görev süresiyle ilgili tartışma, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Köşk hesabına ilişkin senaryoları gündeme taşıdı.

Öncelikle şunu belirtelim; Eğer Meclis soruna bir çözüm bulmazsa, çözüm adresi Yüksek Seçim Kurulu olur. Kuruldan nasıl bir karar çıkacağını kestirmek hayli güçtür. Kişisel kanaatim, kararın hukuktan ziyade konjonktürel şartlara bağlı olarak olgunlaşacağı yönündedir.

Siyasi irade, hesabını ona göre yapmak durumundadır.

Gül ne zaman Çankaya’dan iner veya Erdoğan ne zaman çıkmak ister sorularına gelince...

Cumhurbaşkanının görev süresi 5 yıl olarak belirlenirse, Gül’e ikinci şansın verileceğini düşünüyorum. Yani, Gül’ün ikinci 5 yıl için adaylığının AK Parti’de destekleneceği izlenimini edindim.

Cumhurbaşkanının görev süresi 7 yıl olursa, Gül’ün Çankaya günleri 2014 yılında sona erebilir. Erdoğan’ın o dönemde aday olma ihtimali gündeme gelebilir.

Tabi tüm bu hesaplar, mevcut şartların devamı halinde geçerlidir. Her halükarda milletvekilliği genel seçimi, Çankaya seçiminden önce olacağı için sandıkta ortaya çıkacak tablo, Köşk hesaplarını etkileyebilir.

Arınçlar’a ihtiyaç var

Bülent Arınç’ın dün Vatan Gazetesi’nde Sanem Altan’a yaptığı açıklamalar, çok önemlidir. Özellikle Başbakan Erdoğan’la ilgili şu sözleri dikkat çekiciydi: ‘Tayyip Bey’de kibirin zerresi yok ama eksikleri ve yanlışları olabilir.’

Arınç, bu temel tespitten sonra kendince yanlış bulduğu veya eksik olarak gördüğü unsurlara dikkat çekiyor.

Bu ifadelere katılabilirsiniz veya tepki gösterebilirsiniz. Üzerinde durmak istediğim nokta, açıklamanın içeriğinden ziyade ifade cesaretidir. Bugün AK Parti’nin en temel problemlerinden biri, sorgulayıcı düşüncenin kötürüm haline gelmesidir.

Parti kurulurken Erdoğan’ın fikirlerine büyük önem verdiği ve eleştirilerinden hisseler çıkardığı Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesi, Bülent Arınç’ın yakın çevreden uzaklaşması ve Abdüllatif Şener’in harakiri yapması, bu sonucu doğuran faktörlerin başında gelmektedir.

AK Parti’de Arınç gibi eksik ve yanlışları söyleyecek, gerektiğinde her türlü riski üstlenecek ve bedel ödemeye hazır isimlere fazlasıyla ihtiyaç var.

Tarih, yalakalar değil gerçek dostlarla yazılır.

star



Bu yazı 1,308 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 15 Ağustos 2012 Hüseyin Aygün vakası
    • 8 Ağustos 2012 Atatürk yaşasa ismini değiştirir miydi?
    • 1 Ağustos 2012 Hatay’da neler oluyor?
    • 30 Temmuz 2012 Suriye’ye PKK operasyonu
    • 25 Haziran 2012 Vurulan jet değil çünkü...
    • 18 Haziran 2012 Başbakan’ın başka seçeneği yok
    • 14 Mayıs 2012 Kim bu üst komutanlar?
    • 7 Mayıs 2012 CHP’de derin çatışma
    • 28 Mart 2011 Kalemim size emanet
    • 16 Mart 2011 Arşiv bir açılsa görürsünüz
    • 9 Mart 2011 Sen de yoğunlaş, koçum benim
    • 7 Mart 2011 Ergenekon’da neler oluyor?
    • 4 Mart 2011 1 Mart operasyonu
    • 23 Şubat 2011 Olmadı sayın Bakan
    • 22 Şubat 2011 O mektubu kim verdi?
    • 18 Şubat 2011 Kılıçdaroğlu-Yalçın pazarlığı
    • 16 Şubat 2011 Yeni Türkiye nasıl kurulacak?
    • 7 Şubat 2011 CHP’yi yıkmaya mı geldi yoksa?
    • 4 Şubat 2011 Böyle terbiyesizlik olmaz
    • 28 Ocak 2011 Asılacakların listesi

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,507 µs