En Sıcak Konular

Ali Bayramoğlu


Ali Bayramoğlu
0 0 0000

Avrupa'da ''Saylan''lardan var mı, kaldı mı?



Kimi laf, tutum ve tavırlar sıcak gelişmeler içinde buhar olup gidiyor. Oysa önemliler…

Türkan Saylan'ın, derneği hakkında, derneğinin faaliyeti hakkında söyledikleri örneğin. Her fırsatta kapılarının başörtü kızlara kapalı olduğunu hatırlatıyor, "Casus gibi aramızda onları istemiyoruz…" diyor, dahası mücadelelerinin bu tür kızlarla, onların dünyasıyla olduğunu ima ediyor.

Saylan'ı kimliği, yaptıklarından ötürü alkışlayanlar, bu nedenle doğal suçsuz ya da dokunulmaz ilan edenler, kendilerine hiç sormuşlar mıdır acaba, bu tür bir kutuplaştırmacı bir tutum ne kadar demokrat ya da saygın olabilir?

Toplumun bir değer sistemini ya da bir kesimini yok etmek, onu evine hapsetmek gibi çabaların boşa ve zamana aykırı oldukları ortadadır.

Türkiye'yi bir süredir, Saylan gibi kişilerin öykündükleri, özendikleri, laik, cumhuriyetçi özellikleriyle tanımladıkları Fransa'dan izliyorum…

İlginçtir ki, Fransa, Almanya, Hollanda gibi ülkelerin bugün, dünden farklı bir meselesi, daha doğrusu bir verisi var. Müslümanları var. Kendi vatandaşları bu Müslümanlar… İnançlarıyla, talepleriyle vatandaş hakkına sahipler.

Ve Avrupa'nın önemli sorunlarından birisi bu taleplerle yüzleşmek ve onları karşılamak…

Görmezden gelmiyorlar, gelemezler.

Nitekim kimse Saylan gibi onları imha etmeye kalkmıyor, sekülerleştirip yok etme politikaları, Saylan'ınki gibi dışlama hamleleri de anlamını kaybetmiş görünüyor.

Kaldı ki Müslümanların modern düzenle sorunları olmadığını görmüş durumda Batı. Tersine, bu Müslümanlar, her geçen gün Avrupa'nın sürekli hareket halinde olan kamusal alanının terkibinde artan oranda yer alıyor, bu tanımın yeniden yapılmasına katkıda bulunuyorlar.

Buna dair ilk işaretler aslında "biz"den geldi…

Nilüfer Göle, yıllardır, önce mühendisler örneğinden yola çıkarak "rasyonellik ve müslümanın", daha sonra başörtüsünden hareketle "modernlik ve müslümanın" birlikte varolduğuna, olabildiğine işaret etti. Müslümanlardan hareketle İslam'ın dönüşme ve dönüştürme imkânları ve bunun formları üzerine çalışmalar yaptı.

Ve söyledikleri doğrulandı Göle'nin…

Hem Türkiye'de hem Batı'da…

Ama asıl önemli olan şu:

Nilüfer Göle kısa bir süre önce AB nezdindeki en önemli Sosyal Bilim Araştırma kuruluşu olan "European Reseach Council"den, bu kurumun bugüne kadar vermiş olduğu en yüksek meblağı kapsayan, 1,5 milyon avro civarında bir araştırma fonu aldı.

Araştırma 4 yıl sürecek…

Konusu ise şu:

"Avrupa kamusal alanının İslam tarafından dönüştürülmesi…"

Bu ne demek biliyor musunuz?

Bu, Avrupa İslam'ın kendi kamusal alanı içindeki yerini, bu alanın dönüşmesindeki payını veri kabul ediyor, etmeye başlıyor demek…

Bu, bir gün Türkiye'nin Avrupa Birliği'nin üyesi olacağının açık delili demek...

Bu, müslümanların Batı'nın "dışarıdaki ve içerideki ötekisi" olmaktan çok "kurucu parça"larından birisi olduğunu kabulü demek…

Artık açık: Toplumlar sadece fikir, aidiyet ve ekonomik faaliyet düzeyinde değil, değer sistemleri, bu sistemlerin kamusal alanda kullanımı ve ifadesi açısından da çoğulcudur…

Türkiye'de kimilerinin dernek, örgüt ya da darbe yoluyla engellemeye çalıştıkları bu çoğulcu toplumsal yapıdır.

Onların kurmaya çalıştıkları tek tip toplum ise artık tarih olmuştur.

Son örnek: Göle, derhal araştırmacı ekibini kurmuş. 8 kişiler ve her biri iki değer sistemini, iki ana dili birlikte taşıyor. Bir Arap-Fransız, bir Türk-Fransız, bir İtalyan-Fransız, bir Fransız-İngiliz ve devam ediyor…

Dünya artık bu ve bu yolda…

Farklıyı tasfiye etmek değil, onunla birlikte yaşam koşullarını inşa etmek zorunda medeniyet…

yenişafak



Bu yazı 1,043 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 15 Eylül 2012 Sorgulama vakti...
    • 28 Ağustos 2012 Kürt sorununda yeni safha...
    • 25 Ağustos 2012 Kürtlerin şiddeti...
    • 30 Haziran 2012 Anter'in katili yaşlanmış mı?
    • 12 Mayıs 2012 Solun şiddetle hesaplaşması
    • 3 Mayıs 2012 Yeni Türkiye'nin doğum belgesi...
    • 21 Şubat 2012 Dink davası ''sil baştan''...
    • 18 Ocak 2012 İkinci cinayet zamanı
    • 17 Ocak 2012 Hrant'a sözüm var...
    • 21 Aralık 2011 Soykırım ve yasa
    • 3 Aralık 2011 Dönme dolap...
    • 30 Eylül 2011 Yazıcıoğlu ve jandarma...
    • 8 Eylül 2011 Aydının şiddetle sınavı...
    • 1 Ağustos 2011 İstifaların anlamı ve yarını: Pek iyi...
    • 28 Temmuz 2011 Parlamentoda bir terörist...
    • 5 Temmuz 2011 Futbolda temizlik, ülkede temizliktir
    • 10 Haziran 2011 Yeni CHP ha! Hadi oradan...
    • 24 Mayıs 2011 MHP'de yaşananlar ve perde arkası
    • 19 Mayıs 2011 Askere ''leş'' toplatmayan generaller iş başında
    • 19 Nisan 2011 Militarist-ulusalcı batak...

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,932 µs