PARİS
Yazıya tumturaklı veya kimine göre sıradan bir giriş olabilir: Avrupa’nın üstünde İslam ve Türkiye hayaleti dolaşıyor!
Veya iddia edilebilir ki:
Avrupa, Türkiye’siz ‘barış ve uzlaşma’ coğrafyası olamaz!
Kısaca, Türkiye bugün -İslam’la birlikte- Avrupa’da güncel bir tartışma konusu olmaya devam ediyor.
Haziran ayındaki Avrupa Parlamentosu seçimleri ve eylüldeki Alman genel seçimleri dolayısıyla Türkiye daha beter hedef tahtasında olacak.
Diyecekler ki:
“Türkiye Avrupalı değildir.”
“AB’ye üye olamaz.”
“Türkiye Avrupa’nın hem coğrafi, hem kültürel sınırlarının dışındadır. Türkiye’ye evet dersek, neden bir Fas’a, bir Rusya’ya kapıyı açmayalım ki?”
“Türkiye AB’yi bitirir!”
Özellikle 2000’lerin başında Türkiye’ye müzakere kapısının açılmasıyla birlikte önce Fransa’da başlayan, sonra Almanya’yla Hollanda’ya yayılan bu tartışma sıcaklığından fazla bir şey kaybetmiyor.
İlginç olan şu:
Avrupa uzunca zamandır ‘Türkiye tartışması’yla kendi kimliğini de masaya yatırmış oluyor. Türkiye’yi dışlayıp bir yerde İslam’a karşı da tavır alan bir Avrupa, kendisini ‘barış ve uzlaşma coğrafyası’ olarak nasıl inşa edebilir sorusuna muhatap oluyor.
“İslam ve Avrupa” isimli yeni kitabı(*) bu yakınlarda Fransızcadan Türkçeye çevrilen Nilüfer Göle’ye göre, Türkiye’nin açılması ve Avrupa Birliği’ne yaklaşması, AB’nin kendi ‘kimlik krizi’ni de tetikledi.
Çoğulcu değerler, laiklik anlayışı, İslam ve demokrasi ya da Avrupa’nın kendi değerlerinin İslam tarafından kuşatılıp kuşatılmadığı gibi konular gündemde yer alıyor.
Fransa şu sıralar yeni bir tartışmanın eşiğinde. Üniversiteye girişte, otobüslerde kullanılan kimlik kartlarında türbanlı, başörtülü fotoğraf kabul edilecek mi, edilmeyecek mi?
Fransa’nın kendi Müslüman göçmenleri var, nüfusunun yüzde 10’u. Türkiye’nin AB üyeliğiyle birlikte kendi Müslümanlarını da, örtü, örtünme konusuna da tartışma masasına yatırmış oluyor. İslam’la ne yapacaksın sorusu öne çıkıyor.
Çok önemli bir konu.
Demin de belirttiğim gibi Avrupa, bir barış ve uzlaşma coğrafyası olabilecek mi, olamayacak mı sorusuyla ilintili olduğu için önemli bir konu. Ya da Amerikalı siyaset bilimci Huntington’ın Uygarlıklar Çatışması tezi kanıtlanacak mı?
Yoksa aşılacak mı?
Bu soruyla birlikte Türkiye’nin AB üyeliği ister istemez dikkatlere geliyor. Çünkü Türkiye, Doğu ile Batı arasında tercümanlığa soyunan bir yörüngede...
Burada ilginç bir gelişme var.
Bir Sarkozy Fransa’sı, bir Merkel Almanya’sı Türkiye’nin Avrupalılığına karşı çıkarken, Barack Obama Amerika’sı diyor ki:
“Türkiye’nin AB üyeliği, Avrupa ve dünya barışı için şarttır.”
Başkan Obama’yla birlikte Amerika’yla Avrupa arasında bir ‘rol değişimi’nin uç verdiğini düşünen Nilüfer Göle, Başkan Obama’nın Sarkozy Fransa’sını ‘eski’de, futbol deyişiyle kontrpiyede bıraktığı kanısında.
Bush Amerikası’nın İslam’la ilgili ‘çatışmacı’ ya da ‘kutuplaştırıcı’ politikalarına karşılık Obama Amerikası’nın barışçı, uzlaşmacı bir dil yakalamak istediğini, bunun için de Türkiye’yi önemsediğini ve Türkiye’nin AB üyeliğini kararlılıkla desteklediğini söylüyor Nilüfer Göle.
Başkan Obama’nın bu tutumu Avrupa’yı değiştirebilir mi? Sarkozy Fransası’nın, Merkel Almanyası’nın ‘Türkiye ezberi’ni zamanla bozabilir mi?
Göle’ye göre bu ihtimal var.
Ben de böyle düşünüyorum.
Kolay değil ama var.
Eğer Türkiye kendi evinin içini demokrasi ve hukuk devleti açısından derleyip toparlayabilirse, bu ihtimal daha da güçlenebilir.
Geçen hafta sonu Berlin parlamentosundaki Türkiye panelinde şöyle demiştim:
“Sarkozy Fransası’yla Merkel Almanyası’nın Türkiye’ye dönük ‘hayır’cı tutumu böyle devam ettiği sürece, İslam dünyasındaki radikaller, Talibancı ya da Bin Ladinciler çok mutlu olurlar. Böylece hem İslam coğrafyasında, hem Avrupa’da Müslümanları çok daha rahat kışkırtabilirler. Türkiye’de ise AB ile birinci sınıf demokrasiyi hiç sevmeyen ulusalcı-milliyetçi odakların etekleri zil çalar.”
İslam’ı ne yapacak Avrupa?
Soru ve sorun bu.
Bush Amerika’sı ve Neo-Con’cular gibi, Fransa’daki bazı entelektüel çevreler gibi İslam’ın kendisini mi sorun olarak görecekler? Yani Huntington’ın Medeniyetler Çatışması tezini mi tarih önünde kanıtlayacaklar? Yoksa Obama’nın yoluna mı gelecekler?
Avrupa, Sarkozy Fransası’yla Merkel Almanyası’nın yolundan giderek bir barış ve uzlaşma coğrafyası olamaz. Ama Allah’tan Avrupa yalnız onlardan ibaret değil.
Yarın da bu konuya devam.
————————————-
* Nilüfer Göle, İç İçe Girişler: İslam ve Avrupa, Metis Yayınları, Mart 2009.
milliyet
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle