En Sıcak Konular

Mustafa Ünal


Mustafa Ünal
0 0 0000

AK Parti'nin önündeki iki yol



Seçim sonuçlarını tatmin edici bulmayan Başbakan Erdoğan, düşüşün nedenlerini vakit yitirmeden masaya yatırdı. Sonuçları önce Bakanlar Kurulu'nda tartışmaya açtı, daha sonra AK Parti MYK'sında gündeme getirdi.
Kaybedilen iller tek tek ele alındı. Antalya, Balıkesir, Manisa... Parti, başta Diyarbakır olmak üzere Güneydoğu'da neden beklentilerin altında kaldı? Sorun adaylarda mı yoksa halka ulaşmakta mı problem yaşandı? AK Partili başkanlar her türlü hizmeti başarıyla yaparken acaba milletin gönlüne girmekte yetersiz mi kaldı?

29 Mart tablosu her yönüyle enine boyuna konuşuldu.

Edindiğim izlenim, Erdoğan'ın seçim gecesi söylediği 'Ders çıkaracağız' sözünün çok kısa sürede bir eylem planına dönüşeceği yönünde. Akla hemen 'kabine revizyonu' ve 'parti yönetiminde değişiklik' gelmemeli. Bu mümkün. Sadece seçim sonuçlarıyla ilişkilendirmek de doğru değil. Bir süredir kabinede kısmi değişiklik, gerek kulislerde gerekse parti içinde dillendiriliyordu.

Değişikliklerin teşkilatlara yansıması da sürpriz olmaz. Malum, AK Parti'nin kongre yılı. Parti il kongrelerini başlatacak. Sonbaharda büyük kongre var. Bu olağan bir takvim... Sonuçların AK Parti'de sarsıntıya neden olduğu açıkça görülüyor. Bir yenilmiş hali olmasa da beklentilerin altında kalması AK Parti'nin havasını bozdu.

AK Parti nasıl ders çıkaracak?

Asıl önemli olan 29 Mart sonuçlarının hükümet politikalarına nasıl yansıyacağı... İlk günden belli oldu ki muhalefetin sesi bundan sonra biraz daha gür çıkacak. Oylarındaki küçük artış muhalefet partilerinde moralleri yükseltti. Buna Meclis dışı muhalefet de dahil. AK Parti'yi tehdit eden bir Saadet Partisi faktöründen söz edilebilir.

AK Parti'nin önünde iki yol var. Birinci yol; hız kesmeden reformları sürdürmek. En başta sistemi daha fazla demokratikleştirmek için Anayasa ve yasalarda yapacağı değişiklikler geliyor. Başbakan Erdoğan seçim sürecinde dört maddelik anayasa değişikliğini gündeme alacaklarını açıklamıştı.

Parti kapatmada Venedik Kriterleri'ni esas almak bunlardan biriydi. AK Parti'nin iktidarı sürecinde demokratikleşme konusunda ciddi adımlar attığı doğru. Ancak bu yeterli değil.

Avrupa Birliği gündemin epey gerisine düştü. Tam üyelik müzakerelerine duraklama dönemine girdiğimiz kesin. Sürecin yeniden canlandırılması gerekiyor. Hükümetin ortaya koyacağı irade AB ile ilişkilerin seyrini belirleyecek.

Çetelerle mücadelede hükümetin takınacağı tavır da çok önemli... Çeteler sadece bir güvenlik sorunu değil. Demokratik sistemin sağlıklı işleyişiyle de ilgili. İşte Ergenekon'un ek iddianamesine yansıyan hususlar. Darbe girişimleri, muhtemel bir müdahaleye zemin hazırlamak için yapılan çalışmalar akıl alır gibi değil.

Davayı sulandırmak veya farklı yönlere kanalize etmek için fırsat kollayan dinamiklerin pusuda beklediği herkesin malumu. Eğer hükümet çetelerle mücadelede gevşeklik gösterirse çetelerin, sistemi veya devleti kısa sürede etkisi altına alacağına şüphe yok.

AK Parti'nin önündeki ikinci yol, durağan bir döneme girerek statükoya teslim olmak... Reformlardan vazgeçmek, iç ve dış politika açılımlarını ertelemek AK Parti'yi bir anda statükonun parçası haline getiriverir. Bu çıkmaz yol, bu yola giren her partinin sonu hüsran oldu. En iyi örneği Turgut Özal'ın Anavatan Partisi...

Anavatan Partisi ne zaman ki reformcu niteliğini yitirdi, politikalarını statükoyla örtüştürmeye başladı, düşüşe geçti ve bir daha da toparlayamadı.

AK Parti'nin farklı özellikleri var. İstese de statükoya yaranması mümkün değil. Bir süre kullanılıp bir köşeye atılması mukadder. AK Parti'yi bekleyen en büyük tehlike 29 Mart'ın etkisiyle statükoya teslim olmak...

Türk siyaset tarihi ortada; reform kazandırmış, statüko kaybettirmiştir...

zaman



Bu yazı 987 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 26 Eylül 2012 Balyoz duruşu
    • 23 Eylül 2012 'Balyoz' yok sayılamaz
    • 19 Eylül 2012 Menderes'in kabrinde bir CHP lideri
    • 5 Eylül 2012 İki görüşme...
    • 29 Ağustos 2012 Çiçek'in çıkışı
    • 1 Ağustos 2012 Tutukluluk avantaja dönüşmemeli
    • 29 Temmuz 2012 Rüya gibi
    • 25 Temmuz 2012 Suriye nelere gebe?
    • 18 Temmuz 2012 CHP değişir mi?
    • 1 Temmuz 2012 Davutoğlu ile Suriye...
    • 27 Haziran 2012 Cevap, yeri ve zamanı geldiğinde...
    • 20 Haziran 2012 Dağlıca yine dağladı
    • 17 Haziran 2012 7+5 senaryoları
    • 13 Haziran 2012 Kürtçe derste tarihî adım
    • 8 Haziran 2012 İyimser hava
    • 30 Mayıs 2012 'Hassas ve gerilimli iş'
    • 23 Mayıs 2012 Meclis'te Erdoğan barışı
    • 18 Mayıs 2012 Rota başkanlık sistemi
    • 16 Mayıs 2012 Tutuklu vekillere yasayla tahliye yok
    • 9 Mayıs 2012 28 Şubat'ın dalga boyu

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,304 µs