Aslında, vatandaş ne yapacağını, neyin ne olacağını çok iyi biliyor...
Gitti... Çağdaş bir demokrasinin seçmeni olarak oyunu verdi ve yaşadığı bölgenin önümüzdeki beş yıl içindeki yöneticilerini seçti...
O kadar...
Öncelikle bir konuyu net olarak tekrar etmekte yarar var. Bir yerel seçim yaşadık...
Seçmen, sandık başına giderken Ankara’daki meclisin aritmetiğini değiştirmeyeceğini, sadece yaşadığı kentin, kasabanın belediye kurumlarını seçeceğini biliyordu...
Tabii ki bu tür bir seçimde adayların kimlikleri, yaşanılmış hizmet dönemlerinin sonuçları veya isimler etrafında oluşmuş efsanelerin önemi ortaya çıkar...
Ama hayır...
Sizler, büyük olasılıkla, dün akşam saatlerinde ilk seçim sonuçlarının televizyon haber merkezlerine akmaya başlamasıyla birlikte ülkenin ‘genel siyasetinde’ neler yaşanabileceğinin tartışmalarını izlemektesiniz...
Ülkenin önde gelen tüm ‘beyinleri’ vatandaşa, ‘vatandaş ne mesaj verdi’ yorumları da yapmaktadır... Vatandaş da ‘acaba ben ne mesajı vermişim’ diyerek televizyon ekranlarına yapışmış durumdadır...
Niçin böyle bir dil kullanıyorum... Çünkü bu yazı oy kullanma işleminin henüz başladığı dakikalarda yazılıyor...
Sağolsun, gazete yazıişleri, memleketin en ücra köşesine sağlıklı bir nüsha yollamak için yazı teslim saatini gecenin bir hayli ilerleyen saatine kadar uzatmış ama bir yazar olarak bu olanağı kullanmaya pek niyetim yok...
Yani, herkesin ‘şimdi ne olacak’ sorusuna -nedense- hararetle yanıt aradığı, bir ‘kanadın’ özellikle hükümete bir-kaç noktadan yüklendiği, siyaset kaynaklarının ise -büyük olasılık- yanıt verdiği bir Türkiye’nin havasına kaptırmaya hiç niyetim yok...
Tekrar belirtiyorum... Bu, bir yerel seçimdi ve hepimiz bu amaçla sandık başına gittik... Eğer genel seçim olsaydı, ‘genel siyaseti’ konuşmamız doğal olurdu...
Garip bir zorlama
Türkiye, 22 temmuz 2007 seçiminden bu yana garip bir zorlamanın içinde...
Sanki, iktidar partisinin, tek partili iktidar yaşamını yüzde 47 gibi dünya demokrasi standartlarının çok ötesinde bir oranla sürdürüyor olması, bazı kesimlerde ‘siyasi suç’ gibi algılanıyor...
Kendisini ‘merkez medya’ olarak adlandıran bir medya grubunun ‘ana muhalefet partisi’ konumuna yerleştiği, televizyon sunucuları ile köşe yazarlarının ‘siyasi karakter’ haline dönüştüğü garip bir dönem...
Hatta, köşe yazarlığının muhalif veya hükümete yakın olsun, siyaseti meclisteki normal tartışma zemininden medyaya taşımakta aracı olarak kullanıldığı ‘tehlikeli’ bir dönem...
Basının aşırı siyasileşmesi...
Gazetecinin yüksek tarafgirliği...
Gerçekleri karartan manşetlerin karşılıklı olarak ‘patlatılması...’
Sokaktaki insanın ise ‘neyin kavgasının yaşandığını bilmeden’ ortadaki mücadeleyi uzaktan seyretmesi...
Tehlikelidir...
Medya normal alanına
Siyasetin ‘normal kanalı’ tabii ki meclistir...
Siyaset öncelikle, meclis üyelerinin işidir... Çağdaş demokrasilerde, toplum sivil toplum örgütlenmesi ile meclisteki siyaset zeminine büyük katkılarda bulunur, yönlendirir, parti teşkilatları-sivil toplum örgütleri-meclis çizgisinde ‘sağlıklı siyasi sonuçlara’ ulaşmanın mücadelesini verir...
Basın veya bugünkü genel tanımıyla medya, günümüz dünyasında bu sürecin sağlıklı işlemesinde hem tarafsız bir ortam hem de ‘hızlandırıcı’ ama ‘siyasete eşit uzaklıkta’ bir alanı oluşturur...
Türkiye’nin cumhuriyet tarihinin en kritik yargılama süreçlerinden birinde telefon dinlemeler ile ortaya çıkan ‘gazeteci tipi’ normal değildir...
Aynı şekilde her akşam TV ana haberlerinde haber değil siyasi mücadele verdiği görüntüsü çizen anchormanler, her sabah, ‘bugün karşı taraftan kime çakayım’ diye uyanan köşe yazarı, ‘madem ben zor durumdayım batsın bu memleket’ diye düşünen medya patronu da normal değildir...
Bu nedenle...
Yaşadığımız yerel seçimin bir tek sonuç vermesini bekliyorum: Siyasetçi, medya patronu ve medya çalışanlarının ‘normal alanlarına’ dönmeleri...
Medya tabii ki ‘kamu adına’ ve mümkün olduğunca tarafsız bir şekilde siyasi otoriteyi denetleyecek, siyaset de ‘maksatsız eleştirileri’ ciddiye alarak yolunda yürüyecektir...
Hepsi bu...
Bu kadar ‘rutin’ bir dünya sizi tatmin etmiyor, illa ki, ‘yeni serüvenlere’ yelken açmak istiyorsanız, sormaya devam edebilirsiniz: Şimdi ne olacak?..
star
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle