Ergenekon, kısa bir süre öncesine kadar, kamuoyunda kafa karışıklığı yaratan, nereye gidileceği tam anlamıyla görülemeyen bir davaydı.
Savcıların amaçları pek anlaşılamıyordu. Kamuoyu önüne çıkıp ne yapmak istediklerini de anlatamadıkları için, koskoca bir dava siyasi yönlere çekilir olmuştu. Toplumun bir kesimine göre, AKP’nin emriyle hareket eden savcılar gurubu, sivil muhalefet yapanları gözaltına alıp korkutmak istiyorlardı.
“Ülkede kargaşa yaratmak ve bu şekilde, darbe veya başka yollarla hükümeti devirmek” suçuyla mahkemeye verilenler soru işaretleriyle karşılandılar. Ben de ilk başlarda kuşku duyanlar arasındaydım. Suçlananlardan ne kadarının gerçekten bir örgüt adına hareket ettiğini, ne kadarının sırf muhalefet ettikleri için gözaltına alındıklarını net şekilde göremiyordum. Savcıların, kamuoyundaki ters yorumları pek dikkate almamaları, bu kuşkuları daha da arttırıyordu.
Kuşku duyulmasının bir nedeni, gözaltına alınan bazı isimlerin darbe veya ülkeyi kaosa götürecek bir komplonun içinde bulunmalarına hiç ihtimal vermediğimiz kişiler olması ise, bir diğer nedeni de, Ergenekon bilgilerinin sistematik bir şekilde AKP’yi destekleyen basına sızdırılmasıydı. “Galiba planlı bir kampanya sürdürülüyor” izlenim söz konusuydu.
Ortada garip bir durum vardı.
Ergenekon’un ilk iddianamesinde, bazı sivil güçlerin, bazı emekli askerlerle birlikte, darbe hazırlığı içinde oldukları ileri sürülüyor, hatta bazı deliller ortaya koyuluyor, ancak Nokta dergisinde yayınlanan ve kamuoyu tarafından çok inandırıcı bulunan “Darbe Günlüklerinden hiç söz edilmiyordu. Savcıların askere dokunmaktan korktukları için fazla ileri gitmek istemedikleri şeklinde yorumlandı. Birkaç emekli askeri gözaltına alıp göz boyayacağı ve bu işin kapatılacağı sanıldı.
Özetle, ne içeriği, ne mantık yapısı, ne de suçlamaların dayandırıldığı deliller yeterliydi. Daha ince dediğim gibi, ne davanın yönü anlaşılıyor, ne de bilgi akışı ve deliller, kamuoyunun bir bölümüne inandırıcı geliyordu.
İkinci iddianame Ergenekon'u değiştirdi
İkinci iddianame bu gidişi önemli ölçüde değiştirdi.
Henüz içeriğini tam anlamıyla bilemediğimizden dolayı, kesin bir karar vermek güç, ancak yine de davanın genel yönü rayına oturdu.
Buna yol açan gelişme, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek’e ait olduğu ileri sürülen ve 2004-2005 döneminde askeri müdahale hazırlıklarını içeren Darbe Günlüklerinin de davaya dahil edilmesi oldu.
Şimdi bu davanın yönü de, içeriği de farklı.
Kamuoyunda Ergenekon davası birden bire ciddiyete büründü.
Tabii hala belirli bir ihtiyatla konuşmak gerekir. Zira, Darbe Günlükleriyle ne yapılacağı henüz belli değil. Herşeye rağmen, davanın göstermelik açılmadığı ve nereye kadar giderse, oraya kadar gideceği hakkındaki görüş yaygınlaşmaya başladı.
Ergenekon bittiğinde ortaya nasıl bir manzara çıkacak bilemeyiz, ancak Türk siyasi yaşamında önemli bir içtihat oluşacak. Siyasi veya sivil çalışmaların nereye kadar “muhalefet” olarak kabul edileceği, nereden sonra “kargaşa çıkarmak ve yasal düzeni bozmak” olarak nitelenip suç sayılacağı ortaya çıkacak.
Askerler arası dayanışma neden yok?
Mustafa Balbay’ın gözaltına alınması üzerine Cumhuriyet Gazetesinin açtığı dayanışma hareketine ben de imza koydum. Birçok tepki mail’i aldım. Her birine “Aksi ispat edilene kadar Balbay benim vicdanımda suçsuzdur. Aleyhine ne gibi deliller gösteriliyor bilmiyorum. Mahkeme kararına kadar bir meslekdaşımla dayanışma içinde kalacağım” diye yanıt verdim.
Merak ettim, gözaltına alınan askerler ne yetiştikleri kurumdan, ne de yüzlerce asker kökenli dernekten destek gördüler.
Melih Aşık’ta aynı noktaya dikkat çekti.
Demek ki, ya meslek dernekleri de olup bitenden pek emin değiller veya vurdum duymazlık içindeler.
Kim ne derse desin, Ergenekon tartışmaları, gerçekler ne olursa olsun, kamuoyunda emekli askerlerin demokratik nizamı sarsacak kimi girişimlerde bulundukları izlenimi yaygınlaşıyor.
Kimine göre komplo, kimine göre ise yasadışı faaliyetlere katılan asker emeklilerinin cezalandırılması anlamına gelen Ergenekon’un nerede biteceği de pek belli değil.
Genelkurmay Başkanlığı da, bazılarını hayal kırıklığına uğratıyor ve gelişmeleri seyretmekle yetiniyor. Bazı sembolik ziyaretlerin veya açıklamaların dışına çıkmıyor.
Bence, doğrusunu yapıyor.
Hukuki bir süreç başlamış durumda. Genelkurmay kalkıp “Sivilleri gözaltına alabilirsiniz, ancak askerleri alamazsınız. Getirin delillerinizi bir bakalım. Eğer suçlu olduklarına kanaat getirirsek, gözaltına alınmalarına izin veririz” mi diyecek?
Anlayacağınız, sivil-asker ilişkilerinde yepyeni bir süreç başladı.
posta
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle