Sami Kohen
0 0 0000
Riskli rol...
Türkiye, İsrail-Filistin krizinin çözümlenmesinde bir rol oynayabilir mi? Böyle bir girişimin başarı şansı nedir?
Ankara'da, özellikle iktidar çevrelerinde böyle bir eğilim ve umut var. Nitekim Başbakan Erdoğan'ın devreye girmesi, ilgili taraflarla ve ayrıca ABD Başkanı Bush ile telefonla görüşmesi, bunun bir işareti sayılıyor.
Türk diplomasisinin son dönemde Irak ve İran krizlerinde oynadığı "kolaylaştırıcı" roldeki performansı, Başbakanı, Gazze'de İsrail askerinin kaçırılmasını izleyen olayları durdurmaya yönelik benzer bir inisiyatife girişmek için cesaretlendirmiş olsa gerek.
Aslında niyet, bölgede herkes için büyük tehlike yaratan sürtüşmeleri ve gerginlikleri önlemeye katkıda bulunmaktır. Özellikle iktidar çevrelerinde böyle bir misyon anlayışı yerleşmiş görünüyor. Irak, İran, Filistin gibi meselelerde Türkiye'nin, özel konumu itibariyle, aktif diplomasiyle, yararlı katkılarda bulunabileceği kanısı öteden beri Ankara'da hâkimdir. Kuşkusuz bu sayede Türkiye'nin bölgesel bir aktör olarak etkinliğini artırması umudu ve beklentisi de bu tür girişimleri teşvik etmektedir...
Farklı kriz
Şimdiki İsrail-Filistin krizinin çözümü için oynanacak rol, Irak ve İran anlaşmazlıklarında Türk diplomasisinin harcadığı çabalardan farklı nitelikler taşıyor. Böyle bir rol çok daha zor ve hatta riskli olabilir.
Tabii bu nasıl bir rol oynanmak istendiğine de bağlı. Eğer sadece temas kurulan tarafların mesajlarını birbirlerine aktarmaktan ibaret ise, tabii bunun bir riski olmaz; ama etkisi de sınırlı kalır.
Unutmamalı ki, bu son "asker kaçırma krizi"nde, Mısır ve Ürdün gibi Arap ülkeleri devrededir. AB'den Rusya'ya kadar çeşitli kurum ve ülkeler de faaliyettedir. Bunda tabii en etkin güç ABD'dir ve Washington bu krizin çözümünün ön şartlarını da açıkça ortaya koymuştur. Açıkçası Bush yönetiminin bu konudaki pozisyonu Başbakan Erdoğan'ın Başkan'la telefon görüşmesinden sonra ifade ettiği görüşlerle tam örtüşmemektedir...
Kuşkusuz Türkiye'nin bu meselede uluslararası çabalara katılması ve kendi katkısını eklemeye çalışması isabetlidir ve yararlı da olabilir. Ancak bunun etkisini abartmamak ve bu tür girişimlerin çok dikkatli, zamanlı ve dengeli yapılmadığı takdirde yaratabileceği sakıncaları da öngörmek lazım...
Karmaşık sorun
Bu kriz, bir askerin kaçırılması gibi İsrail tarafından vahim sayılan bir olayın ötesinde, Filistin-İsrail ihtilafının çok yönlü ve kompleks özelliklerini taşıyor.
Filistin'de yönetimin bugünkü durumu, bu karmaşıklığın bir boyutunu oluşturuyor. Hamas seçimi kazanmış ve iktidar olmuştur. Ama, eski tavrını değiştirmediği için uluslararası camiada kabul görmüyor. Son asker kaçırma olayında ise, suçu başka militanlara yüklüyor. Başbakan Haniye daha ileri giderek Şam'da yaşayan Hamas liderlerinden Halit Meşal'i suçluyor.
Oysa Meşal, iktidar partisi tarafından Ankara'ya davet edilmişti. Hamas adına onun tek muhatap sayılmasının hatası, şimdi bu vesileyle ortaya çıkmıyor mu?
Deneyimli bir Türk diplomatının deyişiyle, öylesine karmaşık bir meselede oynanacak rolün çok etraflıca düşünülerek belirlenmesi lazım...
Bu yazı 1,079 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
3 Ocak 2012
Rusya ile ''kazan-kazan''
-
20 Aralık 2011
Irak’taki boşluğu kim dolduracak?
-
23 Eylül 2011
BM’nin Filistin sınavı
-
18 Ağustos 2010
Tabular yıkılırken...
-
6 Ekim 2009
Yorgo’nun dönüşü
-
6 Mayıs 2009
Şimdiki öncelik Kafkasya
-
7 Nisan 2009
Obama’dan çarpıcı mesajlar
-
24 Şubat 2009
Araplar neden birleşmez?
-
20 Ocak 2009
Obama neyi ne kadar değiştirecek?
-
23 Aralık 2008
Ortadoğu’da domino oyunu
-
19 Aralık 2008
Stratejik önem yetmez!
-
4 Kasım 2008
Sürpriz olur mu?
-
10 Ekim 2008
Kriz neleri ne kadar değiştirir?
-
3 Ekim 2008
ABD’de “part-time” sosyalizm!
-
19 Eylül 2008
Livni ile barış olur mu?
-
16 Ağustos 2008
İran’la ilişkilerde ince ayar
-
1 Ağustos 2008
Türkiye şimdi nasıl görünüyor?
-
10 Temmuz 2008
Neden İstanbul?
-
22 Şubat 2008
Sarkisyan'dan beklenen...
-
20 Şubat 2008
Castro gitti ama Castroizm sürüyor
Yorumlar
+ Yorum Ekle