En Sıcak Konular

Hasan Celal Güzel


Hasan Celal Güzel
0 0 0000

Tamam yüzleşelim de...



Salı günkü Vatan Gazetesi’nde bir haber vardı. Avusturya’da, 1699 yılında, Karlofça Andlaşması’nın imzalandığı yere yapılan kilisenin Doğu kapısı, ‘Türkler bir daha Avrupa’ya giremesin’ diye duvarla örülmüş. O kapı 310 yıl sonra törenle açılmış...
Şunu kabul etmek gerekir ki, Batı’nın yüzyıllar boyunca ‘Türler geliyor!’ feryadı, Türkler hakkında peşin hükümlü bir fobiye dönüşmüştür. Halbuki, 14. asrın başından itibaren altıyüz yıl boyunca Avrupa’da bulunan Türklerin, aslâ emperyalist ve kolonyalist olmadığı, bilâkis fethettiği yerleri âbâd ettiği ve şenlendirdiği bilinmektedir.
Prof. Bernard Lewis’in dediği gibi, Osmanlı İmparatorluğu, her dinden ve ırktan insanların barış içinde birlikte yaşadıkları bir ‘Huzur Medeniyeti’ olmuştur. Modern dünyamızda hâlen ‘Pax Ottomana’ya (Osmanlı Barışı) benzeyen bir huzur atmosferi sağlanabilmiş değildir.
19. yüzyıldan itibaren Osmanlı’da başlayan ‘aydın yabancılaşması’, bir kısım aydınımızın, Batı telkini ve tesiriyle kendi medeniyetlerini, ülkelerini ve milletlerini küçümsemesi, hattâ bunlara Batı gözlüğüyle düşmanca bakmasıyla sonuçlanmış; bu durum ne yazık ki günümüz dünyasına kadar devam etmiştir.
Bu yabancılaşmış aydınlar, Türklerin tarihle yüzleşmesi ve yapılan hatâlardan dolayı özür dilemesi gerektiği görüşündedirler.
***
Tarihin her döneminde etkili olmuş, dünyaya damgasını vurmuş ve 16’sı büyük 112 devlet kurmuş bir milletin, bütün yaptıklarının hatâsız olduğunu söylemek elbette mümkün değildir. Ancak, Türk Milleti’nin zalim ve soykırımcı olarak takdim edilmesi kadar büyük tarihî hatâ ve haksızlık olamaz.
Türklerin aleyhindeki bu propagandanın ardında, 19. asırda ‘Şark Meselesi’ olarak ortaya sürülen ve ‘Hasta Adam’ şeklinde tavsif edilen Osmanlı’nın parçalanması ve mirasına konulması ihtirası yatar. Başta Afrika olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerini sömüren Batılı Emperyalistler, gözlerini Osmanlı topraklarına dikmişlerdir. Osmanlı’nın parçalanması için kullandıkları en önemli silâhları ise azınlıkların kışkırtılmasıdır.
Önce Rumlar ayaklandırılır. Batılılar, Eski Yunan Medeniyeti’nin vârisi kabul ettikleri Rumların, Osmanlı’dan toprak kopararak bağımsızlıklarını ilân etmelerini sağlarlar.
Lâkin, en büyük tahrik, İmparatorluğun hemen her yerine dağılmış olan Ermeniler üzerinde yapılır. Özellikle 1878 Berlin Antlaşması’ndan sonra, emperyalist Düvel-i Muazzama’nın kışkırtmasıyla Ermeni çetecileri terörist faaliyetlerini arttırırlar. Ayaklanmalar olur. Adana’da, Van’da mukatele yaşanır. 1. Dünya Savaşı’nda sırtından hançerlenen Osmanlı için ‘tehcir’den başka çare kalmamıştır. Bu arada karşılıklı kayıplar verilmiştir.
İşte, bizim yabancılaşmış aydınlarımızın ‘yüzleşmek’ istedikleri en önemli olay budur.
***
Cumhuriyet tarihimiz boyunca üzerinde tartışılan ve tenkit edilen bazı olaylar yaşanmıştır. Devletin ‘Kemalizm’i resmî ideoloji olarak zımnen kabul etmesi, Cumhuriyet’in ilk döneminin sağlıklı bir şekilde araştırılmasına engel olmuştur. Önce, Lozan müzakereleri lâyıkıyla incelenememiş, koskoca devlet kuran Antlaşma, ‘zafer’ ile ‘hezimet’ uçları arasında değerlendirilmiştir. Ayrıca, Cumhuriyet Dönemi’nde yüzleşilmek istenen bazı olayları şöylece sıralayabiliriz:
Bu dönemde gerçekleştirilen ‘mübadele’nin aceleye getirildiği ve hatâlar yapıldığı iddia edilmektedir. Meselâ; Karaman’lı Türk asıllı Hıristiyan Türkopoller’in Yunanistan’a gönderilmesi bu cümledendir.
Bu dönemde, genel olarak baskıcı tek parti rejiminin bütün antidemokratik tezahürleri görülmüş, ‘zorba devlet anlayışı’ her olayda kendisini göstermiştir.
Cumhuriyet’in ilk döneminde Meclis’teki muhalif ‘2. Grup’un nasıl tasfiye edildiği, hâlen aydınlığa kavuşabilmiş değildir.
Devrimlerin, özellikle ‘şapka devrimi’nin yerine oturtulabilmesi için, adaletle ilgisi olmayan İstiklâl Mahkemeleri’nin idam kararları, bugün hâlâ tabu olarak devam etmektedir.
Milletleşme sancıları çeken Türkiye’nin, tek tip vatandaştan meydana gelen bir tebaa oluşturma gayretleri, her sahada ve her çeşit vatandaş bakımından baskılara sebep olmuş, bu arada Kürt vatandaşlarımız da bu baskıların dışında kalmamıştır.
Millî Şeflik Dönemi’nin yüzkarası Varlık Vergisi’nin ‘Salkım Hanımın Taneleri’, DP Dönemi’nin ayıbı 6-7 Eylül Olayları’nın da ‘Güz Sancısı’ filmleriyle -mübalağalı olsa da- eleştirilmesi, bir bakıma yakın tarihimizle yüzleşmedir.
Lâkin, 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve 27 Nisan darbeleri ve muhtıralarıyla henüz gerektiği gibi yüzleşilebildiği söylenemez.
Ergenekon Soruşturması ise, devlet içinde devlet olmaya çalışıp da kendilerinden hesap sorulamayanlara karşı, ilk olarak hukuk devletinin yüzleşmesidir.
Yarın bu konuya devam edeceğiz.

radikal



Bu yazı 1,114 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 27 Mayıs 2012 27 Mayıs'ın hesabı sorulmalıdır
    • 5 Mayıs 2012 Darbeciler! Ordu artık hizmetinizde değil...
    • 29 Ekim 2011 Dikkat! PKK'nın tuzağına düşmeyelim
    • 3 Aralık 2010 Hedefteki ülke: Türkiye
    • 26 Ağustos 2010 Kardeş Pakistan'ın yardımına koşmalıyız
    • 27 Haziran 2010 Oyunun hedefinde iktidar ve Başbakan var (2)
    • 17 Haziran 2010 Terör ve politika
    • 27 Mayıs 2010 50 yıllık utanç: 27 Mayıs
    • 13 Mayıs 2010 Rusya ile tarihî anlaşma
    • 6 Mayıs 2010 CHP-MHP-BDP koalisyonu
    • 20 Nisan 2010 Kıbrıs'ta beklenen sonuç
    • 16 Nisan 2010 'Nerede muhabbet, orada Muhammed'
    • 11 Nisan 2010 CHP ve MHP'ye son Anayasa çağrısı
    • 8 Nisan 2010 Baykal'ın uzlaşma teklifi üzerine
    • 25 Mart 2010 Anayasa reformuna neden karşı çıkıyorlar? (1)
    • 12 Mart 2010 12 Mart Muhtırası
    • 4 Mart 2010 Ermeni iftiraları konusunda bayatlamış Amerikan politikası
    • 21 Şubat 2010 AK Parti'yi kapatma hazırlıkları
    • 31 Ocak 2010 Fişleme üzerine...
    • 21 Ocak 2010 Bu iddialar cevapsız bırakılamaz

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,616 µs