Haber kanallarında sabahtan itibaren 'yeni Ergenekon dalgası'nı izliyorum.
Yalçın Küçük...
Başında kürklü kalpağı, boynunda uzun kırmızı atkısı... Polislerin, gazetecilerin ortasında itiş kakış polis otosuna bindirilip gözaltına alınırkenki hali...
İçim burkuluyor.
1960'ların sonunda tanımıştım Yalçın Küçük'ü. Devrim dergisinde çalışırken Doğan Avcıoğlu'nu ziyarete gelirdi.
Sonra Cumhuriyet'te bir ara birlikte olmuştuk. Gazetenin arka sayfasında haftada bir gün tam sayfa ekonomi yapardı. İstanbul'a geldiğinde bizim evde kalırdı bazen...
Sonra koptu ilişkilerimiz.
Zaman bir film şeridi gibi gözümün önünden geçip gidiyor.
Gözaltına alınırken bağırmış Yalçın Küçük:
"Bu bir diktatörlüktür!"
Gözaltı dalgası devam ediyor.
Emekli Orgeneral Kemal Yavuz'u İkinci Ordu Komutanlığı'ndan tanıyorum. Kendisiyle ilk kez 1980'lerin sonunda, Malatya'da Ordu Komutanlığı karargahında tanımıştım.
Körfez Savaşı eli kulağındaydı. Uğur Mumcu'yla birlikteydik. Bizimle ayaküstü sohbet ederken Başbakan Özal'ı sert bir dille eleştirmişti.
Emekli Orgeneral Tuncer Kılınç.
Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği döneminde tanışmıştım kendisiyle.
Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne, Amerika'ya sırtını dönüp Rusya'ya, Orta Asya'ya, Çin'e, hatta İran'a, kısacası Avrupa yerine Avrasya'ya açılmasını savunuyordu, eski Jandarma Komutanı Şener Eruygur Paşa'yla birlikte...
Prof Dr. Kemal Gürüz...
Eski YÖK Başkanı.
28 Şubat döneminde tanışmıştık, o tarihlerde ahbaplığımız vardı. Onu ne zaman görsem, eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Kemal Alemdaroğlu'yla birlikte, "Ordu göreve!" pankartıyla yapılan o gösteri gözümün önüne gelir.
Emekli Tümgeneral Erdal Şenel.
28 Şubat döneminde, Genelkurmay Adli Müşaviri'ydi. Post-modern darbenin arka plandaki beyinlerinden biri olarak bilinir.
Aralarında bir albayla yarbayın da bulunduğu bazı emekli ve muvazzaf subaylarla birlikte Susurluk'un önemli aktörlerinden, eski Özel Harekat Daire Başkanı İbrahim Şahin de gözaltında...
Sabih Kanadoğlu...
Eski Cumhuriyet Başsavcısı, Yargıtay Onursal Başkanı... Onun da Ankara ve Ayvalık'taki evlerinde arama başlamış...
AKP'ye karşı verilen 'Çankaya Savaşları'nın en önde gelen beyinlerinden biriydi. Cumhurbaşkanı Gül'ün Çankaya yolunu kesmek için '367 formülü'nü bulan da Kanadoğlu'ydu.
1980'lerin başından itibaren tanıdığım, özellikle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı sırasında yakından izlediğim Bedrettin Dalan...
Belediye'deki makamının arka tarafındaki küçük odada yediğimiz öğle yemeklerinde, Turgut Özal'ın Türkiye'yi nasıl gizli bir gündemle 'Şeriat düzenine doğru' götürdüğüne inandırmaya çalışırdı beni...
Dalan'ın da vakfıyla üniversitesinde polis arama yapıyor sabahtan beri.
Haber kanallarını izliyorum. Hep aynı deyiş kulağıma çalınıyor:
"Ergenekon'da şok dalga!"
Şu söylenebilir mi:
Büyük bir hesaplaşma yaşanıyor!
Belki de...
Bir 'hesaplaşma'nın yaşandığı doğru.
Ama nasıl bir hesaplaşma bu?..
Yorumları dinliyorum.
Kimine göre yargı siyasallaştı, yargı siyasete alet ediliyor. Kimine göre, 'Korku imparatorluğu' kuruluyor Türkiye'de. "Yargı siyasallaşırsa, adil olmaz" diyor biri...
Kimileri genel doğruları belirtiyor. Yargının siyasallaşması, hukukun siyasete alet edilmesi elbette onaylanamaz.
Ama burada bir an durun.
Hukukun en temel ilkelerinin ayaklar altına alındığı 'Çankaya Savaşları' döneminde hukuku unutanlar, şimdi Ergenekon dalgaları kabarırken birdenbire 'hukuk'u anımsamaya başlayınca, ne kadar inandırıcı olabilirler ki?..
27 Nisan Muhtırası'na selam duranlar, askerin siyasete müdahalesini gönüllü gönülsüz destekleyenler, bugün Ergenekon'la birlikte 'demokrasi' akıllarına gelince, ne kadar inandırıcı olabilirler ki?..
Demokrasilerde siyasal iktidarların milletin oyuyla el değiştireceği temel gerçeğine gözlerini kapayan ve AKP hükümetini yıkmak için askeri kışkırtanlar, bugün Ergenekon'la birlikte 'diktatörlük'ten dem vurunca, söyler misiniz, ne kadar inandırıcı olabilirler ki?
Bu sorular gözardı edilmesin.
Ergenekon Davası'nda hukuk açısından eleştirilecek yanlar var.
Eleştirilmeli de...
Davanın arkası nasıl gelir bilemiyorum, ama ben bu davayı Türkiye'de demokrasi ve hukuk açısından önemsemeye devam ediyorum.
Bu ülkede bugüne kadar kendilerini 'hukuk üstü' görenlere 'hukuk'un dokunmaya başlaması kimilerini rahatsız edebilir.
Ben bundan rahatsız değilim.
Dileğim, Ergenekon Davası'nın hukuk rayında yoluna devam etmesidir; sonunda suçluyla suçsuzun aydınlığa çıkmasıdır.
Dileğim, devletin de çok daha fazla hukuk ve demokrasiyle tanışmasıdır.
Bekleyip görelim.
DİPNOT
CHP lideri Baykal'ın Ergenekon'un avukatlığına bir kez daha soyunan konuşmasına ilişkin yazım yarına...
milliyet
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle