Türkiye-AB ilişkileri tarihinin en kritik sürecini yaşıyor.
AB ülkeleri ve kurumları da bunun farkında. İşler kolaylıkla kopma noktasına gelebilir.
AB’nin bu ay yayınladığı bildiri, “Türkiye yanlısı AB başkentlerinde dahi, müzakerelerin askıya alınmasının mümkün olduğu uyarılarının yapıldığını” söylüyor.
Hangileri acaba?..
Örneğin İtalya mı? Ya da Almanya? Hatta İngiltere mi?
Öyle olsa, 270 milyon Euroluk Göktürk ihalesini İtalya alabilir miydi? Türkiye’ye sürekli zorluk çıkaran Fransa da bu ihaleden nasiplenecek olur muydu?
Almanya kaybetmesine rağmen sessiz kalır mıydı?
Neyse.. Buna saplanmayalım. Zira konumuz bu değil, daha önemlileri var.
Sonuç olarak AB, Türkiye’nin kendisine yönelik ilgisini yitirmesinden çok rahatsız.
Peki gerçekten hükümetin tavrı bilinçli ve siyasi bir tercih mi?
Yani, AB karşıtı bir karar mı söz konusu?
* * *
15 Aralık tarihli Wall Street Journal Gazetesi, Eylül ayında AB büyükelçileri ile bir araya gelen Başbakan’ın, “Bu kuyudan su çıkarmayı unutun. (AB) kovası kuyun dibine o kadar sıkıştı ki, oradan çıkarmak mucize olur” diyerek diplomatları azarladığını aktarıyor.
Demek durumun düzeltilmesi “mucizelere” kalmış durumda...
Aynı kanaat AB’de de var.. Uluslararası Kriz Grubu’nun Türkiye-Kıbrıs Projesi Direktörü Hugh Pope’a göre, “Türkiye-AB ilişkileri ‘acil eylem’ gerektiriyor”.
* * *
Peki neden?
AB’ye göre; reformların yapılmaması ve Ankara’daki kimi politikacıların, Türkiye’nin bölgesel güç olabilmek için AB’ye ihtiyacın bulunmadığı anlayışlarından kaynaklanıyor problem.
Onlara göre AB’nin suçları da var. Örneğin Fransa’nın tutumu Türkiye’yi kızdırıyor. Ancak bedelini de ödemiş!
Fransız Milletvekili Pierre Lellouche’nin söyledikleri doğruysa, Paris’in Türkiye karşıtlığı şimdiye değin 5 milyar euro kaybettirmiş ülkeye.
Ben de bir not ekleyeyim... Bu gerginlik yüzünden Ankara’daki Fransız büyükelçiliği askeri satış bürosunu kapatmış bulunuyor.
Hasılı, gelinen nokta şu; Fransa ve Rum Kesimi yüzünden çok sayıda müzakere başlığı dondurulmuş olduğu gibi, bazı AB devletleri (!) ve Türkiye’deki bazı politikacılar müzakereleri “tamamen askıya alma” düşüncesinde olabilir.
* * *
Pekâla... O zaman bu ne:
22 Aralık. Brüksel mahreçli bir haberin spotu; “Türkiye’nin AB’ye katılım süreci çerçevesinde ‘Sermayenin Serbest Dolaşımı’ ile ‘Bilgi Toplumu ve Medya’ fasılları müzakerelere açıldı”.
Bu kararın verildiği toplantıda AB Dışişleri Bakanları ve Fransa dönem başkanlığının yetkilileri de bulunuyordu. Elbette, Dışişleri Bakanı Ali Babacan da.
Demek durum o kadar kötü değilmiş. Veya bu arada birşeyler olmuş?
24 Aralık. Bir başka haber; “Erdoğan, dört yıl aradan sonra Brüksel'e gidecek”.
Hürriyet Gazetesi’nde Zeynel Lüle'nin haberi; “Başbakan Erdoğan 19 Ocak’ta Brüksel’e gidiyor. AB tarafından ‘eleştirilen’ ve reformlara ara verdiği, artık AB konusunda inandırıcılığını yitirdiği yaklaşımlarına neden olan Erdoğan’ın seyahati ‘güven tazelemek’ amacını taşıyor.”
Devam edelim; “Erdoğan Türkiye’nin AB üyeliği konusundaki ‘kararlılığını’ teyit edecek. AB’nin bazı ülkelerinin ‘Türkiye karşıtı’ söylemlerine eleştiri getirecek olan Erdoğan, yerel seçimler sonrası reformlara yeniden hız verileceği sözünü verecek.”
Güzel... Anlaşılıyor ki Türkiye, AB’nin geri adım atmasını, yeni başlıklar açılmasını ve Fransa’nın dönem başkanlığının bitmesini beklemiş.
Öyle ise, AKP hükümetinin AB tavrını taktik saymak gerekiyor.
İki tarafta da, birbirini gözden çıkaracak göz yok.
* * *
Şimdi ölçeği büyütelim...
Küresel kriz ABD kadar AB’yi de vuruyor.
Başta İngiltere ve Fransa olmak üzere hepsi, büyük meblağlı paketler açıklayarak krizi atlatmaya çalışıyor.
Almanya hariç. Berlin plana dahil olmak istemiyor.
Bu yüzden “ortak paket” oluşturulamıyor. Merkel’in sözleri şu; “Bu şuursuz milyarlar yarışına iştirak etmeyeceğiz”.
Maliye Bakanı Peer Steinbrück daha sert; “Britanya ahmak bir Keynesyenciliğe kalkışıyor.”
ABD, Fransa ve İngiltere, ortak plana katılmaması yüzünden Almanya’ya kızgın. Bunu gösterdiler de...
8 Aralık’ta İngiltere Başbakanı, Fransa Cumhurbaşkanı ve AB yetkilileri krizi görüşmek üzere Londra’da bir araya geldi. Ama Merkel’i çağırmadılar.
Buluşma, Brüksel'de yapılacak Avrupa Birliği Zirvesi'ne hazırlık niteliği taşıyordu ve Merkel'in Londra'ya davet edilmemesi, Almanya’ya açık bir tepkiydi.
* * *
Ölçeği daha da büyütelim...
ABD ve AB’nin başat ülkeleri Almanya’yı neden bu kadar sıkıştırıyor?
Neticede kendi bilir! Öyle değil mi?
Değil.
Mesele daha büyük.
Almanya’nın bu plana katılmaması ve kesenin ağzını açmaması, politik ve stratejik açıdan ağır sonuçlar yaratacak.
Avrupa periferisinde bulunan ülkeleri çökertebilir.
Bu ülkeler krizi en şiddetli hisseden coğrafyayı oluşturuyor. Letonya ve Ukrayna’yı hemen söyleyelim.
Doğu Avrupa ülkeleri siyaseten oturmuş değil. Kriz, politik gidişatlarını etkileyecek çapta.
Almanya’nın plana dahil olmaması, bu ülkelerin ekonomilerini canlandırmaya imkân tanımıyor.
Peki ne olur?
Kasım ayında yayınlanan, ABD istihbarat örgütlerinin bir araya gelerek oluşturduğu “Ulusal İstihbarat Konseyi”nin, “Küresel Eğilimler:2025” raporunu anımsayalım...
Buna göre AB, “topal ve yalpalayan bir deve dönüşecek”, “Avrupa periferisindeki ülkeler ciddi risk altında bulunacak, hatta, hükümetler mafyanın, çetelerin eline bile geçebilecek”.
* * *
Peki Avrupa’yı ne kurtarabilir?
Aynı rapor Türkiye’yi işaret ediyor.
Çünkü AB’deki bu dalgalanma Avrupa periferisinin “doğuya kaymasına” neden olabilir.
Bu ne AB ne de ABD için kabul edilebilir bir durum değil.
Bu yüzden Ankara’nın kararı çok önemli.
Başbakan Erdoğan kararı muhtemelen 19 Ocak’ta Brüksel’de verecek.
Tercihi ne olursa olsun; Balkanlar'a, Kafkaslar'a ve Nabucco Projesi’ne dikkat etmek gerekiyor!
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle