En Sıcak Konular

Mustafa Ünal


Mustafa Ünal
0 0 0000

Ergenekon kim? Güney mi, Eruygur mu?



Ergenekon davasının henüz başındayız. Tutuklu sanıklar hâkim önünde, çapraz sorgudalar. Sırada ek iddianame var. Ek iddianame, ana iddianame kadar önemli.
Emekli paşalar Hurşit Tolan ve Şener Eruygur'un neden içeri alındığı sorusunun cevabı orada olacak. Kısmen açığa çıkan 2003 ve 2004'teki darbe senaryolarının iç yüzünü öğrenme imkânı da bulacağız. Bunlar tahmin tabii. Çünkü dışarıya ek iddianameye ilişkin hatırı sayılır bilgi sızmış değil. Zamanlaması konusunda sona yaklaşıldığını tahmin etmek güç değil. Biraz geciktiği bile söylenebilir, zira sonbaharda bekleniyordu.

Eruygur Paşa, Ergenekon davasının en 'suskun' sanığı... Nasıl olduysa cezaevinde düştü ve ardından ciddi sağlık problemleri yaşadı. Eruygur, davanın en kilit isimlerinden biriydi. Davaya konu olan örgütün kaçıncı sırasında olduğu konusunda farklı görüşler olabilir ancak kimi iddialardan yola çıkarak yukarılarda bir yerde konumlandığını söylemek mümkün. Cezaevindeyken, özel koğuşta sağlığını kaybedecek şekilde nasıl düştü? Olağan bir kaza mı yoksa birilerinin müdahalesi mi söz konusu?

Devlet içi derin ilişkileri ve istihbaratı konu alan bütün filmlerde çok şey bilen aktörlerin başına hep bir şeyler gelir. Bir şekilde susturulurlar. Benzer olayla Susurluk'ta da karşılaşmıştık. Bugün unutulmuş olabilir özel timci İbrahim Şahin, Susurluk çetesinin içinde yer alıyordu. Ne konuşacağı merak ediliyordu. Derken trafik kazası geçirdi ve hafıza kaybına uğradı, işitme yeteneğini yitirdi. Eruygur'un, Şahin'in başına gelenler normal de olabilir ancak böylesine davalarda susmaya sebep olacak her gelişmeye kuşkuyla bakmak gerekmez mi?

Son dönemde Ergenekon çeşitli boyutlarıyla tartışma konusu. Davayı sulandırma ve asıl mecraından çıkarmayı amaçlayan haber ve değerlendirmeler medyada geniş yer tutuyor. Açıkça söylemek gerekirse bunların büyük bölümü davanın ağırlığına ve ciddiyetine yakışmıyor. Sözgelimi Tuncay Güney üzerinden yürüyen tartışma; Güney'in söyledikleri ve evinden çıkan belgeler örgüt hakkında daha fazla şey bilmemize imkân verdi. Buna kuşku yok. Ancak unutulmamalı ki soruşturmayı başlatan, Güney'in ifadeleri değil. Öyle olsaydı eğer, Türkiye Ergenekon'la 2000'li yılların başında tanışmış olacaktı.

Soruşturmayı tetikleyen kıvılcımı bilmeyen yok; Ümraniye'de bir gecekonduda ele geçen bombalar... İpin ucu burada yakalandı. Güvenlik birimlerinin Ümraniye'de elde ettiği ilk bilgiler başka bilgileri ortaya çıkardı. Peş peşe yürütülen operasyonlar bunların sonucu. Güney'in söyledikleri, evinden çıkan belgelerin kıymetsiz olduğu söylenemez. Ne kadarının doğru olduğunu belirlemek ise yargının konusu...

Güney, sıradan bir isim değil. Çok bilinmeyenli bilmeceyi andırıyor. Önce kişiliği ve kimliğiyle geldi gündeme. Söyledikleri hafife alınmasına sebep olacak bir portre gibi takdim edildi ilkin. Türkiye'den Kanada'ya göç eden Çorumlu bir haham... Nasıl olabilir? Bu süreçte 'Onu orada tutan ve belli aralıklarla konuşturan güç kim?' sorusu canlılığını korudu. Sonradan ortaya çıkan bir gazetenin haberi Tuncay Güney'in vaktiyle belli trafiklerin içinde dolaştığını, hafife alınmayacak bir mekanizma ile ilişkisinin olduğunu ortaya koydu.

Gelinen noktada herkesin ortak kanaati; Güney'in sıradan ve düz biri olmadığı, aksine ciddi ve karmaşık olduğu yönünde. Ergenekon'a istihbaratın içindeki farklı fraksiyonların birbirleriyle mücadelelerinin gölgesi düşmemeli. Böyle bir riskin olmadığı söylenemez. Ayrıca Ergenekon örgütünü Tuncay Güney'in söyledikleriyle sınırlı görmek yanıltıcı sonuçlar doğurur. İlginçtir, bugünlerde Ergenekon'u sulandırmak ve farklı yönlere çekmek isteyenler Güney'e sarılıyor. Oysa niyetleri ve ne yapmak istedikleri çok sırıtıyor. Ergenekon, Tuncay Güney değil Şener Eruygur'dur... O da sustu ve konuşamayacak, konuşsa da geçmişi hatırlamayacak. Bu bile örgüt hakkında çok şeyler anlatmıyor mu?

zaman



Bu yazı 2,208 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 26 Eylül 2012 Balyoz duruşu
    • 23 Eylül 2012 'Balyoz' yok sayılamaz
    • 19 Eylül 2012 Menderes'in kabrinde bir CHP lideri
    • 5 Eylül 2012 İki görüşme...
    • 29 Ağustos 2012 Çiçek'in çıkışı
    • 1 Ağustos 2012 Tutukluluk avantaja dönüşmemeli
    • 29 Temmuz 2012 Rüya gibi
    • 25 Temmuz 2012 Suriye nelere gebe?
    • 18 Temmuz 2012 CHP değişir mi?
    • 1 Temmuz 2012 Davutoğlu ile Suriye...
    • 27 Haziran 2012 Cevap, yeri ve zamanı geldiğinde...
    • 20 Haziran 2012 Dağlıca yine dağladı
    • 17 Haziran 2012 7+5 senaryoları
    • 13 Haziran 2012 Kürtçe derste tarihî adım
    • 8 Haziran 2012 İyimser hava
    • 30 Mayıs 2012 'Hassas ve gerilimli iş'
    • 23 Mayıs 2012 Meclis'te Erdoğan barışı
    • 18 Mayıs 2012 Rota başkanlık sistemi
    • 16 Mayıs 2012 Tutuklu vekillere yasayla tahliye yok
    • 9 Mayıs 2012 28 Şubat'ın dalga boyu

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,338 µs