En Sıcak Konular

Murat Yetkin


Murat Yetkin
0 0 0000

Gül-Erdoğan: Neler oluyor?



Başbakan Tayyip Erdoğan ile Cumhurbaşkanı Abdullah Gül arasındaki ilişkinin, siyasette sık sık konu edildiği bir dönemden geçiyoruz. ABD’nin yeni seçilen Başkanı Barack Obama’nın Erdoğan kendisiyle görüşmeyi beklerken Gül’ü telefonla arayıp, ilk mesajlarını ona iletmesi bu konuyu yeniden gündeme getirdi. Diplomatik kuliste de durum pek farklı değil. Yabancı diplomatlarla konuştuğunuzda laf bir süre sonra bu konuya geliyor: Gül ve Erdoğan arasında kriz mi var?
Ankara’daki dengelere biraz yakından bakanlar, Gül ve Erdoğan arasında kriz olmadığını görürler. Bu ülke örneğin Turgut Özal-Süleyman Demirel arasındaki, Ahmet Necdet Sezer-Bülent Ecevit arasındaki tartışmaları yaşamış bir ülkedir; onlar krizdi. Hatta merhum Ecevit, seçilmesi için kendisinin büyük çaba sarf ettiği Sezer ile arasındaki gerilimin bir ‘devlet krizine’ gittiğini açıklamış ve bu tarihimizdeki en büyük ekonomik krizin tetikleyicisi olmuştu. Onlarla karşılaştırıldığında, Gül ve Erdoğan arasındaki med-cezirleri kriz olarak adlandırmak doğru değil.
Özellikle de bu krizleri Emine Erdoğan’ın Köşk’teki davetlere Hayrünisa Gül’ün ‘Birinci Bayan’ koltuğunda oturuyor olması nedeniyle gitmediğini varsayıp bunu tek başına bir kriz göstergesi saymak, abartılı bir Kremlinoloji çabası sayılabilir. Gazeteci yazar Fehmi Koru’nun Kürt sorunu başta olmak üzere Başbakan Erdoğan’ı müesses nizamın hizasına girmekle suçlayan yazılarından yola çıkıp bunu Gül-Erdoğan krizine kanıt saymak da öyle... Koru’nun Gül ile dostluğunun çok daha eski ve sıkı olduğu kendisince de ifade edilen bir gerçek.
Öte yandan Erdoğan ve Gül arasındaki ilişkinin daha Gül’ün yemin edip göreve başlamasından önce, Gül’ün 22 Temmuz seçimleri ardından (MHP’nin 367 desteğini açıklaması ardından) adaylığını ilan edip, inisiyatifi Erdoğan’dan almasından itibaren med-cezirler yaşamakta olduğu da saklanabilir bir gerçek değil. Ateş olmayan yerden duman çıkar mı?
Çankaya ile Bakanlıklar arasında son zamanlarda kulislere yansıyan sorunlardan birisinin, Cumhurbaşkanı Gül’ün 28 Ekim’de Köşk’te topladığı ve muhalefet temsilcilerini de davet ettiği Avrupa Birliği zirvesi olduğu biliniyor. Hükümet, AB kulislerinde reform ataletine gerekçe olarak muhalefetin köstek olduğu lafını yayarken, Cumhurbaşkanı’nın diyaloğa açık görüntüsü, hükümeti Büyükelçilikler nezdine ters köşeye düşürmüş vaziyette. Gül’ün ‘memlekette hükümet yokmuş gibi’ AB konusunda inisiyatifi ele almasının, Başbakanlık binasında yüzlerin asılmasına ve homurdanmalara neden olduğu Ankara’da yaygın konuşulmaya başladı.
Gül’ün Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın davetine icabeten 6 Eylül’de futbol milli maçı için Erivan’a gitmesi ve o vesileyle Azerbaycan bağlamında da hızla seyreden gelişmeler, Erdoğan’a ‘Bütün işi biz yapıyoruz, puanı Abdullah bey topluyor’ dedirtecek türden. Doğrusu kamuoyundaki kanı, AB gibi Ermenistan-Azerbaycan konusuna ‘sahip çıkanın’ da Gül olduğu doğrultusunda; Erdoğan ve hükümetinin bu konudaki çabaları kamuoyu algısında Gül’ünki kadar fark edilmiyor.
Cumhurbaşkanı’nın PKK ile mücadele ve Kürt meselesi konusunda düzenleyeceği haberleri sızdırılan yemeğin, bir türlü düzenlememiş olmasında böyle bir ‘sahiplenme’ algısının oluşması, hükümetin askerle çabalarının gölgelenmesi endişesi rol oynamış olabilir mi? Bu da Ankara’da sorulan sorulardan.
Erdoğan ve Gül arasında aslında her Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasında rastlanabilecek yaklaşım farklılıklarını bir  kriz olarak görmek doğru değil. Ancak bunların bir birikime yol açtığını söylemek kesinlikle mümkün. Yalnızca muhalefet sözcüleri ve medyada değil, AK Parti içinde ve çevresinde de bu farklılıkları kışkırtmaktan, ‘Ne olacaksa olsun’ bir çarpışmaya dönüştürmekte sakınca görmeyenler mevcut.
Bir de ‘yatıştırıcılar’ var. Bunlar, Erdoğan ve Gül arasındaki farklılıkların krize dönüşmemesi için çaba harcayanlar. Bunu söylerken, sanki Erdoğan ve Gül iki cephenin lideri ve bu kişiler arada tampon, arabulucu oluyorlar gibi bir görüntü ortaya çıkmamalı; bu doğru olmaz. Ama sayacağım üç kişi, Başbakan ile Cumhurbaşkanı’nın arasını bozacak gelişmelere karşı adeta itfaiye rolünü fiilen üstlenmiş görünüyorlar.
Bunların başında Profesör Ahmet Davutoğlu geliyor. Hem Erdoğan, hem Gül’ün danışmanı ve aklına değer verdikleri bir kişi olarak her ikisi de Davutoğlu’na çok şey borçlu; bu borcu belki ileride daha çok anlayacaklar.
İkinci sırada, Başbakanın danışmanlarından Mücahit Arslan var. Özellikle Başbakan’lık binasında zaman zaman yükselen tansiyonun yatışmasında Arslan’ın itidal telkinlerinin önemli olduğu konuşuluyor.
Üçüncü sırada, bir dönem geri plana çekildiyse de, çalışmalarıyla yeniden öne çıkan Ömer Çelik var. Çelik fiilen Köşk’le Bakanlıklar arasında mekik dokuyor, bazı önemli konularda hem Erdoğan, hem de Gül’e fikrî destek hizmeti veriyor.

radikal



Bu yazı 1,039 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 22 Mart 2012 İki önemli mesele
    • 15 Mart 2012 Türkiye'nin yeni deniz stratejisi üzerine
    • 23 Aralık 2010 Şahin'den çağrı: Siyasi partiler yasası değişmeli
    • 11 Aralık 2010 Üniversitelerde ikinci 68 mi?
    • 5 Aralık 2010 Ankara'dan Tel Aviv'e: Özür insani-siyasi diye ayrılamaz
    • 21 Kasım 2010 'Diyarbakır'da 3. bir yol açabiliriz'
    • 19 Kasım 2010 'Füze kalkanında mutabakata yakınız'
    • 15 Kasım 2010 2010 model Ecevit çıkışı
    • 7 Kasım 2010 Hem AK Parti hem de CHP'de merkeze açılım
    • 23 Ekim 2010 Bedelli görüşülmedi ama söz siyasetin
    • 18 Ekim 2010 Gül ve Demirel'le dinleme üzerine
    • 3 Ekim 2010 Siyaset sahnesinde bu kez çok güzel hareketler var
    • 30 Eylül 2010 ABD, Irak sınırında güvenlik şeridine destek verdi
    • 26 Eylül 2010 Bilim dünyasına biraz daha ilgi
    • 16 Eylül 2010 CHP'nin hatası ve faturası
    • 11 Eylül 2010 Öcalan 'boykot' dedi, tansiyon yükseldi
    • 30 Temmuz 2010 Kılıçdaroğlu: Geçmişteki yanlışları telafi ediyoruz
    • 25 Temmuz 2010 Orduda değişim
    • 22 Temmuz 2010 Başbakan hesaplaşacaksa madde 35 ve YÖK'ü kaldırsın
    • 20 Temmuz 2010 AB elçisi: Yeni bir İran istemiyoruz

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,793 µs