En Sıcak Konular

Mehmet Altan


Mehmet Altan
0 0 0000

Clinton’dan Hüseyin’e



Kaldığımız yerden devam edelim.

Dün ne diyorduk? ‘ABD’de seçim var. Tüm dünya sonuçları merakla bekliyor. Bakalım kim kazandı? Bilgisayarcılar mı, petrol-silah tekelleri mi?’

Yazı saati gelip dayandığında... Açılan ilk sandıklar ‘Obama’ diyordu ama... Kesin sonuçlar için biraz daha beklemek gerekmekteydi.

O nedenle biz biraz daha ‘bilgisayarcılar- petrol ve silah tekelleri ‘ ayrımı üzerinde durabiliriz...

* * *

11 Eylül’ün hemen ertesinde...

15 Eylül 2001’de, ‘Küreselleşmeyi hazmedemeyen dünya cinnet geçiriyor’ başlıklı yazıda, Bush ABD’si için şunları yazmışız:

‘Paranın dolaşım yollarını izlemek, olayların çözümünü kolaylaştırıyor.

Amerikan ekonomisi, uzun süredir bilgisayar sektörünün egemenliğinde yol alıyordu, savunma sanayiinin yıldızı epeydir sönmüştü.

Son iki yıldaki artışı bir yana koyarsanız, silahlanma sürekli hız kaybediyor.

Beyni model alan yeni teknolojilerin başarısı, ‘asker değil tüccar devletlerin’ çoğalıp serpilmesine bağlı.

Sistem, ülkelerin hem zenginleşmesini hem özgürleşmesini istiyor. Zenginleşmek için piyasa ekonomisini, özgürleşmek için demokrasiyi çare buluyor.

Nitelikli bireysellik için de insan hakları gerekli görülüyor.

Kaynaklarını akıllıca kullanan, toplumsal sorunları demokratik kanallara aktararak en maliyetsiz biçimde çözüp huzurunu sağlayan, insan haklarına saygılı davranarak bireyin gelişimini hızlandıran bir yapılanma, dünyanın en nitelikli teknolojilerine de büyük bir talep yaratacak diye düşünülüyor.

Ne var ki, bu gelişme, teknolojik gelişmenin hızına uyum sağlayamayan toplumsal değişme nedeniyle sıkıntı geçiriyor.

Boşluğu ise silah sektörü doldurma çabasında.

Bush da bu kesimlere daha yakın.

Dünya Ticaret Merkezi ile Pentagon’un hedeflenmesi, soğukkanlı bakınca, en çok silahçıların işine gelen bir çılgınlık olarak gözüküyor.

Nitekim teröre karşı NATO’nun harekete geçmesi, terörün ortak düşman ilan edilmesi bunu doğruluyor.

Bilgisayarlaşma duramaz ama savunmaya karşı üstünlüğünü belli bir süre eskisi kadar sürdüremeyebilir.’

* * *

Bilgisayarcılar küreselleşmeyi destekleyen, dışa açık, birey eksenli bir dünyanın peşinde koşuyordu.

Cumhuriyetçi Bush ise yerelleşmeye, içe kapanmaya, silah ve petrolün hákimiyetinin pekiştirilmesine odaklandı.

Silahçılar, bilgisayar programı yerine kurşun satmak...

Petrolcüler de Ortadoğu ve Kafkaslar’da kendi egemenliklerini artırmak için dövüşüp durdular.

* * *

Umarım...

Dünkü seçim sonuçları yeniden ‘bilgisayarlaşmanın’ yoluna devam etmesini sağlayacak.

Bir anlamda Bill Clinton’a ya da onun politikalarına dönüş olarak da okuyabiliriz bunu.

Bill Clinton, İngiliz İşçi Partisi’nin 2002 yılındaki toplantısında yaptığı tarihi konuşmada ne diyordu:

‘Yerküremizdeki insanların yarısı günde iki dolardan az bir gelir ile yaşıyor, bir milyarı ise bir dolardan azla.

Bir milyar insan her gün aç, bir buçuk milyar insanın içme suyu yok, yüz otuz milyon çocuk okul yüzü görmemiş, on milyon çocuk kurtarılabilecekken çocuk hastalıklarından ölüyor, buna karşın, gelişmekte olan ülkelerde, ortalama yaşam süresi artarken, bebek ölümleri azalıyor.

Bu sene dört ölümden biri AIDS, verem, sıtma veya ishale bağlı bir enfeksiyondan olacak.

Fark sadece ekonomiden, sağlık ve eğitimden gelmiyor, çünkü birçok insanın dünyanın parçası olmalarını sağlayacak ölçüleri ve vizyonu yok, çünkü onlar kendi özelliklerini ki bu bazen dinsel, politik, ırksal, kabilesel ya da etnik olabilir, insanlığın ortak özelliklerinden, önemli sayıyor.

Kendi doğrularının, günahsız insanların ölümü pahasına, diğerlerine empoze edilmesinin doğruluğuna inanıyor.’

* * *

Sonra, şöyle devam ediyordu:

‘Milliyetimiz ne olursa olsun, bugünkü öncelikli görev, kötü ya da iyi, karşılıklı bağımlılıktan, geleceğimizi içinde barındıran, sorumlulukların, refahın ve ortak değerlerin her şeyden daha fazla paylaşıldığı bütünleşmiş bir ortaklığa geçmektir.

Gerçekten birlikte yaşamanın tek biçimi, ortak insanlığımızın en önemli şey olduğunu kabul etmeyi isteyen farklılığımıza övgü düzmektir.

Bugün karşı koymak zorunda olduğumuz zorluklardan biri, o kadar çok umut bağladığımız uluslararası kuruluşların henüz evrim aşamasında, oluşum aşamasında olmasıdır.

Hayal ettiğim Birleşmiş Milletler beş-on ya da yirmi yıl içinde ortaya çıkacak.

Birleşmiş Milletler’in hala soğuk savaş sırasındaki hatta daha öncesindeki artık geçerliliğini yitirmiş ulusal çıkar görüşleri üstüne bina ettiği oylama anlayışı, dünyanın ne gittiğimiz istikametini ne de belirgin ve güncel çıkarlarını yansıtmıyor.

Bana göre, ABD de, uluslararası kuruluşlara yeterince katkıda bulunmuyor.

Eğer, Kyoto protokolünü, dünyada nükleer denemelerin yasaklanması anlayışını, uluslararası suç mahkemesini ya da çok daha yaygın değerleri temsil eden şeyleri kapsamak zorundaysak, yani ödevimiz bütünleşmiş bir dünya yaratmaksa, benim görüşüm Cumhuriyetçilerden ayrışıyor.’

* * *

Amerika nereye geri dönüyor, onu netleştirelim istedim.

Seçim sonuçlarınca kesinleşince de...

Kötü bir sürpriz olmazsa, biz de yeni başkan Hüseyin’i konuşuruz.

star



Bu yazı 1,159 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 11 Ocak 2012 ‘Tanırım, iyi çocuklar’
    • 9 Ocak 2012 Genelkurmay’a o istihbaratı kim verdi?
    • 6 Ocak 2012 Demokrasi ile ‘biat sistemi’ arasındaki fark
    • 30 Aralık 2011 Bombalama emrini kim verdi?
    • 24 Aralık 2011 Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın adresi
    • 16 Aralık 2011 Susurluk’ta faili meçhul reytingi...
    • 14 Aralık 2011 Ergenekon büyürken uyuyamam...
    • 4 Aralık 2011 Şikeci siyasetin kirli çamaşırları
    • 2 Aralık 2011 Var mı bu yasayı çıkaracak babayiğit?
    • 30 Kasım 2011 Yüzde 3 Türkiye’yi keser mi?
    • 29 Kasım 2011 Devlet-ulustan ulus-devlete geçemeyince
    • 23 Kasım 2011 Ergenekon’un farkında mısınız?
    • 21 Kasım 2011 Birinci Cumhuriyet Dersim’dir...
    • 14 Kasım 2011 Kozinoğlu kalp krizinden mi öldü?
    • 9 Kasım 2011 Kararı alkışlıyor, Bakan’ı kutluyorum
    • 3 Kasım 2011 Almanya’daki Türkler, Türkiye’deki Kürtler
    • 31 Ekim 2011 Cinayet işlemeye özgürlük savaşı mı diyorsunuz?
    • 26 Ekim 2011 Hırsızlar da kardeşiniz mi?
    • 20 Ekim 2011 Keşke gerçek bir ordumuz olsaydı...
    • 19 Ekim 2011 Bir İsrailli kaç Filistinliye bedel?

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,706 µs