Ben, İslami hassasiyeti önemseyen bir insanım. Birisi ortaya çıksa ve İslam adına nutuklar atıp, "Yürüyün arkamdan" dese, söylediği şeylere bakarım.
Onların ayağının yere basıp basmadığına, söyleyen kişinin, o sözlerin adamı olup olmadığına, o sözlere tutunmanın hem kendim için hem diğer insanlar ve toplum için nasıl bir sonuç doğuracağına bakarım. Bu bir siyasetçi olabilir, bir örgüt lideri olabilir, bir şeyh olabilir. Çılgınca duruşlar, bir akıl sınavına sokar insanı. Bir yandan önünüze konan kutsallık yüklü mesajlara bakarsınız, bir yandan da, bunların akıl süzgecindeki kalitesine...
Bazen "akıl tutulması" olur insanın ve şarlatanlar, o zaafı kullanıp, toplumsal zemin edinirler. Bakarsınız, bir adam almış arkasına yığınları, götürmüş ve birkaç merhale sonra bir çukura doldurmuş. Buradan gelelim, şu DTP ile Kürtler arasındaki ilişkiye...
Ben diyorum ki, şu sıralar DTP, tam da Kürtler'e yönelik bir akıl sınaması yapıyor. DTP ve onun iç içe bulunmakta bir mahzur görmediği PKK...
Birisi alıp gençleri dağa çıkarıyor, can pazarına sokuyor... Birisi alıp çocukları sokağa çıkarıyor ve henüz bebe yaşlarında sabıkalı hale gelmelerine yol açıyor. Kullanılan malzeme, kavmi heyecanlar...
-Kürtlük için vur, Kürtlük için ayaklan, Kürtlük için yürü, Kürtlük için öl, Kürtlük için taş at...
Kürtlük için canlı bomba ol. Bunun için PKK'lı ol. Bunun için DTP'li ol. Yürü arkamızdan! Doğrusu arkalarından yürütüyorlar. Peki akıl süzgeci nerede? Bütün bu çağrılar, akıl süzgecini gerektirmiyor. Bunların tamamı ancak, duygularla beslenerek yapılabilecek olan şeyler. İnsan, sonunda ölüm gibi bir şey varsa, iki kere düşünmek ister. Ama hisler aklı örterse, düşünme melekesi devre dışı kalır. Şu an yaşanan bu. Dağa çıkan genç ya da, Diyarbakır'da polis taşlayan çocuk acaba "Bu işlerin sonu nereye varacak?" gibi bir soru üzerinde düşünür mü? Ona, Türkiye'yi dize getirebileceği duygusu empoze edilmiştir ve o buna inanmaktadır. Buna inanması için, bir yakınının işkence görmüş olmasına duyduğu öfke yetmektedir.
Dağa çıkan genç, ya da Diyarbakır'da polis taşlayan çocuk, ya da DTP'ye oy veren vatandaş, Abdülmelik Fırat'ın "PKK'yı derin devlet kurdurttu" sözünden doğacak "Aklını kullan" çağrısını duymaz bile. "Öcalan Kürtlerin iradesidir" diye seslenen DTP'li milletvekilinin bile akıl süzgecini kullanıp kullanmadığı kuşkulu iken, Şeyh Şaid'in torununun "PKK birçok Kürt aydınını öldürttü
- JİTEM ile PKK iç içe çalıştı, Musa Anter'i de PKK öldürttü" sözü, kolaylıkla genç militanların bir kulağından girip öbüründen çıkabilir. Öcalan'ın Avni Özgürel'e söylediği "PKK'yı bitirirsem beni de bitirirler" sözü de, akıl tutulması karşısında bir anlam taşıyamayabilir. Evet, kolay değil heyecan ve duygu fırtınalarını atlatmak, öfkelerin elinden aklı kurtarmak ve soğukkanlı değerlendirmeler yapmak...
Hele, devlet adına yanlışların yapıldığı bir ortamda, aklın çelmelenmesi çok daha kolaydır. Hep söylüyorum, bu ülkede yıllarca genç insanlar, Marks için, Lenin için, Mao veya Che Guevera için birbirini boğazladılar. Karşı grupta vatansever ya da milliyetçiler vardı. Her iki grup, kışkırtıcı ajanları görmedi, duygularının arkasında cinayetlere sürüklendiler. DTP, akıl sınaması yapıyor, diyorum. "Gelin arkamızdan" diyor ama, götüreceği bir yer yok. PKK götürdü götürdü ve dağlara gömdü gençleri... Hâlâ da "Dağa gelin" diyor. Bunların hepsi ölüm çağrısı...
Yok o yolun sonu. DTP, Serhildan'a yani ayaklanmaya çağırıyor. Ne olacak bebeler sokaklarda taş atmaya başlayınca? Ne olacak "Biji Apo" sloganları atınca? Ne olacak zafer işareti yapınca? Abdullah Öcalan'ın ya da bir DTP'linin başına geçtiği bir Kürt yönetimi çok mu mutlu edecek Kürtleri? İşte Diyarbakır belediyesi, çok mu bayındır oldu DTP'li birisi başkan olunca? Bunları akıl sorar. Aklı evde bırakınca hiç kimse hiçbir şey sormaz ve bebeler sokaklarda büyümeye başlar.
Diyorum ki, "Bir kere sorun, şu Ergenekon ile PKK ilişkisi nedir?" diye sorun bir kere. "DTP, sizin aklınızı sınıyor" diyorum. "Öcalan ya da PKK yönetse, nasıl bir zindan yönetimi kurulacağını düşündünüz mü?" diye soruyorum. "PKK içinde nasıl bir sistem işliyor, farkında mısınız?" diye soruyorum. Türkiye'de hep birileri "Düşün arkama" diye seslenir ve arkasından götürür insanları...Sonra bakarsınız, sizin iradenizi despotlara toka etmiş. Türk veya Kürt, herkesin aklını kullanma zamanı geldi de geçiyor bile. Demokrasi biraz da akıl işi olsun, ne olur!
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle