Türkiye'yi derinden sarsan Ergenekon Davası sonunda başlıyor. "Türkiye, Türkiye'ye karşı" da diyebiliriz bu davaya.
Bir tarafta, toplumun ihtiyaçlarını ve çıkarlarını en iyi kendilerinin bilip koruduğunu iddia eden bir kesim var.
Bu kesim gerektiğinde hukukun dışına çıkma hakkını kendinde görebiliyor.
Ayrıca kimlikleri kendisi atıyor; Alevi'yi, Kürt'ü tanımak istemiyor, tanısa da kendi çizdiği sınırlar içinde kalmasını istiyor.
Karşısında ise yine bir Türkiye var.
Hukuka bağlı, insan haklarına saygılı, etnik kökeni ve inancı ne olursa olsun herkesin bu topraklarda kardeşçe ve barış içinde yaşamasını istiyor.
İnsanların düşüncelerini özgürce açıklayabilmesini, bunu gazetelerde haber veya fikir olarak kağıda dökebilmesini savunuyor.
Bu yüzden kimsenin canından olmamasını talep ediyor.
Bu dava aslında Türkiye'yi 1930'ların paradigmasında tutmak isteyenlerle, çağdaş, demokratik bir ülke olmasını savunanlar arasındaki bir dava.
Bu dava, bu ülke topraklarında faili meçhul cinayetlere kurban gitmiş insanların davası.
Bu Türkiye'de hukuku tek üstün güç kılmak isteyenlerin iddia makamında oturacağı bir dava.
Bu kapsamdaki bir davanın hazırlığının aylar sürmesi normaldi.
Hala ek iddianamelerle tamamlanması süreci var.
Birinci Türkiye'yi savunanlar ısrarla iddianamenin hazırlanmamasını eleştirip durdu.
İddianame hazırlandı ve dava günü gelip çattı.
Umarız iddia makamı suçlamalarını sağlam bir temele oturtmuştur.
İkinci Türkiye yanlıları için en büyük hayal kırıklığı bu davanın fos çıkması olacaktır.
Gerçi bu iddianamenin hazırlanması bile Türkiye'de insanların dönen dolapları anlamasına, kimi cinayetlerin nasıl farklı kılıflara sokulduğunu görmesine yaradı.
Bundan böyle çetelerin meydanı boş bulması kolay değil.
Gerçi bu boşluğu bölücü terörle doldurtmaya çabalayanlar yok değil ama bu dava sürecinde terör örgütüyle çeteler bağlantısına ilişkin farklı ipuçları da ortaya çıkabilir.
O zaman insanlar kendileri üzerinde oynanan oyunları daha iyi anlayacaktır.
Reel sektör
Telefonlarım susmak bilmiyor.
Çalıştıkları bankaların kredileri geri çağırması nedeniyle feryat eden küçük ve orta boy sanayiciler arıyor.
Dolar ve Euro'nun yükselmesi nedeniyle avantajlı bir ortam yakalamışken kaynak sıkışıklığına düştüklerini anlatıyorlar.
Bu gidişle işten çıkarmaların başlayacağını, ekonominin daha da küçüleceğini dile getiriyorlar.
Maliye Bakanı'nın banka patronlarıyla görüşmesi sorunu çözmeye yeter mi bilmiyorum.
Bildiğim tek şey, insanlara iş veren iyi niyetli girişimcilerin kendilerinden kaynaklanmayan bir sıkıntıdan dolayı çok zor durumda olduğu...
Bu durum krizin etkilerinin katlanarak artmasına yol açacaktır açıkçası.
sabah
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle