Cumhurbaşkanlığı resmi internet sitesinin 4 Ekim tarihli basın duyurusunda, Abdullah Gül'ün gezi programı var…
Şöyle diyor; “Sayın Cumhurbaşkanımız, 6 Ekim 2008 tarihinde Fransa Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (IFRI) tarafından Fransa'nın Evian kentinde birincisi düzenlenecek olan ‘Dünya Siyaseti Konferansı’nın açılışında bir konuşma yapacaklardır.
Sayın Cumhurbaşkanımız, bu vesileyle konaklayacakları Cenevre'de ülkemizin de gözlemci üyesi olduğu ve halen ‘Büyük Hadron Çarpıştırıcısı (LHC)’ deneyinin yapıldığı ‘Avrupa Nükleer Araştırma Örgütü’ - CERN'i 7 Ekim 2008 tarihinde ziyaret edeceklerdir.”
Önce şunu yazayım, “çok kötü bir Türkçe”…
Cumhurbaşkanımız Fransa’da bir açılış konuşması yapacak, hazır burada bulunurken (“Bu vesileyle konaklayacakları Cenevre’de…”) CERN’e de gidecek.
Fransa neresi İsviçre neresi?
Yok “Dünya Siyaseti Konferansı”nın açılış konuşması Fransa’da, devamı İsviçre’deyse bilmem. Ama o da bir garip iş olur.
Neyse… Meramımız bu değil.
Tabiî olmadı… Ne Türkmenistan’da bulunan Başbakan Erdoğan gezisini Moğolistan’la sürdürebildi ne de Cumhurbaşkanı bu resmi gezilerine çıkabildi.
Çünkü Türkiye’de olmaları gerekiyordu, çünkü terör örgütü aşağılık saldırılarından birini yapmıştı. Herkes Ankara’da toplandı.
Kıyamet gününü yaratacağı iddia edilen CERN ziyareti de suya düştü.
Böylesi bir ziyareti pek az kimse fark etmişti zaten ama, doğrusu ben Abdullah Gül’ün bu deneyi nasıl yorumladığını merak ediyordum.
Kısmet değilmiş, önemli de değil artık.
* * *
Terör örgütünün Aktütün Karakolu’na saldırısının ne amaca hizmet ettiğine ilişkin çeşitli senaryolar ileri sürüldü.
Ama benim aklımı kurcalayan şeklî bir durum var.
Terör örgütü saldırıyı “gündüz” gerçekleştirdi.
Neden?..
Gündüz gözüyle ve sayıları 350’yi bulan teröristlerin, üstelik güvenlik önlemleri artırılmış bir askeri birliğe saldırması nasıl açıklanmalı?
* * *
Çoğu yorumcuya göre bu bir gövde gösterisi.
Yani, “biz gündüz de böyle bir saldırı yaparız” mesajı verdiler, bir tür meydan okumada bulundular.
Bu bana akil gelmiyor…
Cesaret göstereceğiz diye, zaten kısa vadeli geçmişte ağır yaralar almış örgüt, adamlarını telef etme-büyük-riskini alır mı?
Çünkü böyle bir “delikanlılığın” gerçek olmadığını, hadi popüler deyişle söyleyelim, “çakma” olduğunu herkes biliyor…
Örneğin terör örgütü şunu söyleyebilir mi?
“Yarın şu saatte şu noktada eylem yapacağız, buyrun.”
Belki söyleyebilir de, fiile dökerse acı bir tecrübe ortaya çıkar.
Peki, Türk Silah Kuvvetleri, “yarın şu noktada bir operasyon yapacağız, dileyen örgüt mensubunu karşımızda görmekten memnuniyet duyarız” dese bunu yapabilir mi?
Evet, yapabilir ve sonuç değişmez…
O halde, Aktütün’e saldırının gündüz gerçekleşmesi, kimse tarafından “cesaret gösterisi” kabul edilemez.
Cesaret ancak yukarıdaki iki örnekten birinin yaşanmasıyla meydana gelebilir.
“Gündüz” muammasını açıklamaz…
* * *
İşin garibi, “gündüz” sorusu, bu türden terör örgütlerinin tekniklerine de aykırı.
Biliyoruz, teröristler gececidir.
Saldırmalarını da kaçmalarını da “karanlığa” borçlular.
Ama yine de “gündüze geçiyorlar”?..
Benim aklıma gelen açıklamalardan biri şu... Gece yapamıyorlardı! Yapamadılar.
Gündüze mahkum kaldılar!
Gece yapamamalarının iki nedeni olabilir. Bir, TSK işi çok sıkı tutuyordu ve geceleri kâbus gibi tepelerine çöküyordu.
İki, özellikle ABD menşeli istihbarat sistemleri geceleri daha çok aktive oluyordu.
Ortada bir istihbaratın olduğu belli.
Ama bu istihbaratın kaynağı ne?
Yani bölgedeki güvenlik güçlerimiz, sınırın biraz ötesinde hareketlilik saptayıp mı önlem aldılar, yoksa “uydu görüntüleri” mi geldi?
Özetle şunu merak ediyorum… Uydu kaynaklı ABD istihbaratı, “bunlar geceleri eylem yapıyor” diyerek gündüzleri daha esnek mi davranıyordu?
Veya uyduların konumu itibariyle gündüz saatleri teknik zorluk mu yaşadı?
Dediğim gibi, “gündüz muamması”nın bir açıklaması olmalı. Örgütün bunu isteyerek değil, mahkum kalarak yaptığını da düşünmek lazım.
Aksi halde iki seçenek kalıyor. Ya ABD'den teknik istihbarat gelmedi veya alınan önlemler yüzünden planlarını değiştirdiler.
İsrail, Ortaasya’da ne kadar derinde?
Eminim anımsarsınız… Rusya, Güristan’a saldırdığında bu ülkede sayıları binleri aşan İsrailli askeri ve politik danışman bulunuyordu.
Savaş çıkınca hemen toz oldular.
Tiflis’de ne yapıyorlardı, Gürcistan’a ne destek veriyorlardı, Rusya ile yaşanan savaşın hem çıkmasında hem de sonuçlarında dahli neydi, Rusya’nın “çerçevelenmesinde” dahli neydi, var mıydı bilinmiyor.
Bir hafta önce Azerbaycan’la da yüz milyonlarca dolarlık silah anlaşması yaptılar. Tel Aviv, Bakü’ye mühimmat, havan topu, “roket”, sair askeri verecek.
Haberi duyuran İsrail Haaretz Gazetesi, İlham Aliyev’in “ortak İran tehdidinden bahsettiğinden, İsrail ile ilişkileri geliştirmek istediğinden” dikkat çekiyor.
Hayırlı olsun. Gözümüz yok.
Türkmenistan ve Moğolistan’dan benzer haberler gelirse şaşırmam.
Ermenistan’dan gelirse şaşırırım!
Ali Babacan 'Süperman' kıyafetini hangi telefon kulübesinde değiştiriyor? Lütfen TIKLAYINIZ
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle