En Sıcak Konular

Ismet Berkan


Ismet Berkan
0 0 0000

Bir savaş kaç yıl sürer?



Notlarıma baktım, arşivimi karıştırdım, tam 13 yıl olmuş, bir orgeneralin ağzından, ‘Biz terörle değil teröristle mücadele ediyoruz’ cümlesini duyalı.
Yıl 1995’miş, zamanın Genelkurmay İkinci Başkanı, bir grup gazeteciye brifing vermiş, PKK’nın son sınırötesi harekatlarla nasıl geriletildiğini anlatmış, örgütün moral olarak çökmekte olduğunu söylemiş, sonra eklemiş: ‘Biz terörle değil teröristle mücadele ediyoruz. Esas o bataklığı kurutmadıkça sinekler olmaya devam edecek. Örgüte katılımların durması lazım.’
Aradan onca zaman geçmiş, hâlâ aslında oradayız. Evet, öldür öldür bitmiyor, hâlâ karşıda PKK diye bir örgüt var, bu örgüte hâlâ insanlar katılıyorlar, öleceklerini bile bile bir anlamda gönüllü oluyor bu insanlar.
O zaman, bu savaşın başlamasından 25 yıl sonra şapkayı önümüze alıp düşünmemiz gerekmez mi: Sakın biz bir yerde yanlış yapıyor olmayalım? Sakın bunca zamandır kullandığımız yöntemde yanlışlık veya eksiklik olmasın? Acaba ne yapmalıyız ki durumu tersine çevirelim, bu belayı bitirelim?
Bu soruların sorulduğundan şüpheliyim.
Çünkü aslında ‘Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur’ misali, diyelim 13 yıl önce gazetecilere telaffuz edilmesinde sakınca duyulmayan, ‘Örgüte katılımları durdurmalıyız’ cümlesi, bugün de ana tartışma konumuzu, bütün Kürt sorununun özünü oluşturuyor.
Çünkü bu cümlenin ardından hemen aynı soru soruluyor: Peki ama nasıl?
Ve bu soruya verilen cevaplar muhtelif.
İki ana akımdan söz edebiliriz.
Birinci ve halen resmi görüş olarak geçerli olan akım, sorunun bir az gelişmişlik, ekonomik imkânsızlık ve eğitimsizlik sorunu olduğunu öne sürüyor, eğer bölgeye gereken imkânlar akıtılırsa, eğitim sorunu çözülürse örgüte katılımların duracağına, Kürt sorununun kendiliğinden çözüleceğine inanıyor.
İkinci ve zaman zaman savunanları ‘vatan hainliği’ ile suçlanan ana akım ise, meselenin sadece bir ekonomik sorun olmadığını, ekonomik imkânların, eğitim imkânlarının vs önemli rol oynamakla birlikte esasen konunun Kürt kimliğinin inkârından vazgeçilmesinde, eşit vatandaşlık ilkesinin gerçekten hayata geçirilmesinde vs. olduğunu söylüyor.
Birinci görüşü savunanların, başta devletimizin dikkat etmesi gereken bir husus var, örgüte katılımlar artık İstanbul’dan, İzmir’den vs. büyük şehirlerden oluyor esas olarak, Güneydoğu’dan değil!
İkincisi, Kürt kimliğini inkâr etmeye devam ederek, Kürtçeyi inkâr etmeye devam ederek, Kürtlerin kendi dillerinde eğitim alma haklarını inkâr ederek ama sorunu bir ekonomik az gelişmişlik sorunu olarak tarif etmenin yaralara merhem olmadığı artık anlaşılmış olmalı.
Türkiye, 90’lı yılların başında, bugün saldıra uğrayan karakol gibi sınır karakollarının basılması, çok sayıda şehit verilmesi sonrası ciddi bir strateji değişikliğine giderek terörle askeri mücadelenin doğasını yeniden tanımladı, alan kontroluna dayalı bu yeni strateji sıcak savaşta büyük başarıları beraberinde getirdi. Bugün hâlâ terörün 90’ların ilk yarısındaki seviyesine ulaşmıyor olmasını bu stratejiye borçluyuz.
Bugün yine sınır karakollarımıza saldırılıyor. Türkiye elbette kendini savunacak, eli silahlı adamlara ‘Buyrun gelin’ denmeyecek ama belki bu saldırılar sonrası yeniden bir strateji değişikliği gelir, çok ama çok uzun sürmüş bu savaşı bitirecek bir kazanma stratejisine geçilir.
Her işin düğümü, örgüte katılımların durdurulmasında yatıyor.
Sorduk mu kendi kendimize, neden katılıyor bu çocuklar PKK’ya, neden gidiyorlar ölüme?
Bu sorunun cevabını öğrendiğimizde, bu savaşı bitirmenin önünü de açmış olacağız.

radikal



Bu yazı 1,444 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 15 Temmuz 2012 ‘Tanrı Parçacığı’ bize neler vaat ediyor?
    • 10 Mart 2012 Tartışmayı içerikten biçime kaydırmak
    • 25 Haziran 2011 PKK dağdan nasıl iner
    • 26 Şubat 2011 1968 neden 68’de olduysa, şimdi de isyanlar ondan oluyor
    • 26 Aralık 2010 Seçim soruları: AK Parti kaç alacak, ya CHP?
    • 2 Kasım 2010 PKK’nın içine girdiği açmazı görmek
    • 31 Ekim 2010 ‘Kırmızı Kitap’efsanesinin sırları
    • 27 Temmuz 2010 Askeri vesayetin hukuki altyapısı
    • 24 Temmuz 2010 Enerji stratejimiz var mı?
    • 21 Temmuz 2010 Sahiden 12 Eylül'ü mü oylayacağız?
    • 14 Temmuz 2010 İran çelişkileri ve iç politika yansımaları
    • 7 Temmuz 2010 Liderler neden görüşecek, neyi görüşecek?
    • 5 Temmuz 2010 Dindar solcular
    • 3 Temmuz 2010 Kılıçdaroğlu, bu kafayla hiçbir şeyi çözemez!
    • 26 Haziran 2010 Hep aynı denklemin içine sıkışmak
    • 24 Haziran 2010 Eşit yurttaşlığa dayalı demokratik cumhuriyet
    • 13 Haziran 2010 Karpuz gibi ortasından ikiye bölünmüş ülke...
    • 6 Haziran 2010 Mahkûmun açmazı: Hayattaki karşılığı
    • 24 Mayıs 2010 Maalesef bizde hattı muhalefet yoktur, sathı muhalefet vardır
    • 4 Mayıs 2010 Eski defterleri açmak...

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    11,722 µs