Bu satırlar yazılırken, AKP'li Dengir Fırat ile CHP'nin Kemal Kılıçdaroğlu'nun kozlarını ekranda paylaşıp paylaşmayacakları henüz kesinleşmemişti.
Geçenlerde karşı karşıya gelecekleri kesinleşmişti ama Meclis Başkanı Köksal Toptan da "yapmayın, gerekirse mahkemeye gidin" diyor.
Bildiğiniz gibi ben de tartışmanın bu biçimde yapılmasına karşıyım. Çünkü " gerçeği " öğrenmek istiyorum.
Ne demek "gerçeği" öğrenmek?
Önce bir hatırlatma:
ABD senatörü Joseph Raymond McCarthy, komünistlere savaş açmıştı. Cumhuriyetçi senatörün cadı avı, 1950'de başlayıp, 1957'deki ölümüne dek sürdü. McCarthy, ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki Soğuk Savaş'ın simge isimlerinden biridir.
Tam bir demagog olan McCarthy'nin en ünlü vukuatı, " Devlete sızan tam 205 komünistin listesi elimde" diyerek bir listeyi objektiflere doğru sallamasıydı.
McCarthy gerçekten " sallıyordu " çünkü o kâğıtta yazılanların, " temizlemeye gönderdiği çamaşırların listesi " olduğu daha sonra anlaşıldı.
Ama iş işten geçmişti: McCarthy'nin konuşmasından geriye, yüzlerce komünistin devlete sızdığı "yalanı" kalmıştı.
'Dünya Polemik Tarihi' böyle örneklerle doludur. Asıl hedefi gerçeği bulmak değil, rakibini zor durumda bırakarak halkın desteği almak olanlar, hep bu tip yollara başvurur.
Fırat'ın ya da Kılıçdaroğlu'nun, " İşte ispatı " diye kameralara doğru sallayacağı belgeleri önümüze koyup incelemek, 'sahih' olup olmadıklarını anlamak, gerçekten sözünü ettiği olayın kanıtı mı, yoksa başka bir şey mi olduğu tartmak mümkün olmayacak ki!
Gazeteler bu olaya " düello " adını veriyor. Düellodan beklenen bir tarafın ölmesi, diğer tarafın sağ kalmasıdır. Yani bir ak-kara vaziyeti.
Oysa bu bir " boks " karşılaşması: Belki biri kazanabilir ama neticede iki tarafın ağzı burnu dağılır.
Bense iki siyasi boksörün birbirini kan revan içinde bırakmasını seyretmek değil, sadece gerçeği bilmek istiyorum.
"Gerçeği boş ver, gel maçı seyredelim" derseniz, ona da hayır demem elbette.
Kazım Kanat!
Tuhaf, hatta saçma bulduğum fikirleri dahi; öyle samimi, öyle içten ve öyle tatlı bir üslupla dile getirirdi ki kızmak ne kelime, merakla dinlerdim. Girdiği meclislere enerji katan, özel insanlardandı.
Ailesinin, arkadaşlarının, sevenlerinin başı sağ olsun. Nur içinde yatsın.
Kapitalizm çöküyor mu?
Sol kökenli iktisatçılar ve medya yorumcuları, ABD'deki büyük krizi, gizleyemedikleri bir sevinçle karşıladı. Serbest piyasanın sonu gelmişti, artık mekanizmaya devlet müdahale edecekti.
Bu yaklaşım biçimi karşısında iki noktanın altını çizmek isterim:
1) Eğer çöken bir şey varsa, bu bir " üretim biçimi " olarak kapitalizm değil, olsa olsa onun hüküm sürdüğü ülke olabilir. Yani ABD ekonomisi, bir daha aynı seviyeye gelmemek üzere gerileyebilir. Dünya tarihi böyle yükseliş ve çıkışlarla doludur.
2) Ancak bir "üretim tarzı" olarak kapitalizm yayılmasını sürdürüyor ve daha önemlisi, henüz alternatifi yok. Kapitalizmin yıkılması yetmez, aynı anda yeni bir üretim tarzının filizlendiğine de şahit olmamız gerekir ki böyle bir gözlem henüz yapılmadı.
sabah
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle