En Sıcak Konular

Mustafa Ünal


Mustafa Ünal
0 0 0000

12 Eylül'e hayır, anayasasına evet mi?



Askerî darbenin yıldönümü ilginç, aynı zamanda renkli tepki ve protestolara sahne oldu. Genç Siviller yine sahnedeydi.
Tankların sokağa çıktığı saatte 04'te İstanbul ve Ankara radyosunun önünde gösteri yaptılar. Pankartların arasında '82 Anayasası, darbe devam ediyor' sloganı dikkat çekiciydi. Bilgi Üniversitesi'nde ise 'Vicdan Mahkemesi' adı ile sembolik mahkeme kuruldu ve darbeciler yargılandı, 'Demokratik Türkiye için çalışma' cezasına çarptırıldılar. Gerçek yargılama için de savcılar göreve çağrıldı. Sendikalar, sivil toplum örgütleri, 12 Eylül'ü başta büyük şehirler olmak üzere Anadolu'nun dört bir yanında yürüyüşlerle protesto etti.

Bu haberler şüphesiz darbelere karşı toplumsal bilincin giderek gelişmekte olduğuna işaret ediyor. Ancak aydınlar arasında hâlâ 'iyi darbe-kötü darbe ayrımı' yapanlar var. 12 Eylül'ü lanetlerken, 27 Mayıs'a rahmet okuyanlara sıkça rastlamak mümkün. İki gün önce televizyonda hayretle izledim, adı 9 Mart Cuntası'na karışmış bir isim, 27 Mayıs için 'aydınlanma devrimi' diyor, 61 Anayasası'na övgüler düzüyor. 12 Eylül'e ise sol hareketleri tarumar ettiği için karşı çıkıyor. Kriter demokrasi ve evrensel değerler değil.

12 Eylül sadece sola mı darbe vurdu, toplumun bütün kesimleri darbenin acısını yaşamadı mı? Ülkücüler solculardan daha az mı zarar gördü? Maalesef sol kökenli aydınların bir bölümü askerî darbeler karşısında ikiyüzlü tavır içinde. 12 Eylül'le 12 Mart muhtırasını reddederken, 27 Mayıs'a 28 Şubat'a alkış tutuyor. Alkışın ötesinde açıkça destek verdiklerini söylemek yanlış olmaz. Bugün bile özellikle solun içinde demokrasiye yan bakan, bütün umudunu askerin müdahalesine bağlamış aydınlar var. Oysa aydın namusu, sadece kendi siyasi çizgisi zarar görünce değil, mağduru hangi kesimden olursa olsun darbeler ve müdahaleler toplumun geleceğine kastettiği için karşı koymayı gerektirir.

12 Eylül solu biçmişti diye 'tu kaka darbe'... 28 Şubat sağı alabora ettiği için 'cici darbe'... Darbe yıldönümleri bu ikiyüzlülüğü açığa çıkarması bakımından da önemli...

Darbeciler en çok bu ikircikli sözde aydınları seviyor olmalı. Cesaret aldıkları sadece onlar çünkü. Darbeler karşısında toplum aydınlara oranla çok önde. Halk, rengi ne olursa olsun askerî darbe ve müdahalelere karşı, eskiden olduğu gibi sessiz ve duyarsız değil, tepkisini açıkça ortaya koymaktan çekinmiyor. Bundan sonra darbecilerin işi çok zor... Yine eskiden olduğu gibi provokatif olaylarla bu toplumu 'darbeye hazırlamak' da kolay değil. Darbeye giden yolun taşlarını döşemek, müdahale ortamı oluşturmak neredeyse imkânsız. Açık toplum etkisini her yerde gösteriyor çünkü. Hiçbir eylem planı karanlıkta kalmıyor, anında su yüzüne çıkıyor.

'Bir gece yarısı ansızın tank sesiyle uyanmak' artık geride kaldı. Yanlış anlaşılmasın bu, tehlikenin olmadığı anlamına gelmiyor. Türk demokrasisi her daim kırılgan ve hassas yapısıyla darbe ve müdahale tehdidi altında... Daha yeni yaşadık; 27 Nisan bildirisi bir müdahale girişimiydi. Tamamen siyasetin inisiyatifinde olan cumhurbaşkanlığı seçimini engellemeye dönüktü. Anayasa Meclis'in dışında bir başka kişi ve kuruma seçimi yönlendirme yetkisi vermiyor. 27 Nisan müdahale girişimini üç ay sonra yapılan 22 Temmuz seçimleri düzeltti. Boşa çıkardı, yoksa bildiri girişim olmaktan çıkarak hükmünü icra ederdi.

Sol kesim 12 Eylül'e karşı değil mi? Söyledikleri ve yazdıklarına göre evet. Peki, darbe ürünü 1982 Anayasası'nın değiştirilmesine en çok karşı çıkanlar kim? Yine sol kökenli aydın ve siyasetçiler... Sol sürekli niye mevzi kaybediyor, sandık hezimetleri yaşıyor, sorusunun cevabı da burada saklı. 12 Eylül'e hayır ama lafı hiç eğip bükmeden darbenin ruhu sinen 1982 Anayasası'na da hayır denmeli. Yeni dönemde özgürlükçü bir anayasaya destek en çok sol kesimden gelmeli, mademki 12 Eylül darbesinin her şeyine karşılar, bunu beklemek hakkımız... Eğer fikir ve düşünce namusu taşıyorlarsa...
 
zaman



Bu yazı 988 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 26 Eylül 2012 Balyoz duruşu
    • 23 Eylül 2012 'Balyoz' yok sayılamaz
    • 19 Eylül 2012 Menderes'in kabrinde bir CHP lideri
    • 5 Eylül 2012 İki görüşme...
    • 29 Ağustos 2012 Çiçek'in çıkışı
    • 1 Ağustos 2012 Tutukluluk avantaja dönüşmemeli
    • 29 Temmuz 2012 Rüya gibi
    • 25 Temmuz 2012 Suriye nelere gebe?
    • 18 Temmuz 2012 CHP değişir mi?
    • 1 Temmuz 2012 Davutoğlu ile Suriye...
    • 27 Haziran 2012 Cevap, yeri ve zamanı geldiğinde...
    • 20 Haziran 2012 Dağlıca yine dağladı
    • 17 Haziran 2012 7+5 senaryoları
    • 13 Haziran 2012 Kürtçe derste tarihî adım
    • 8 Haziran 2012 İyimser hava
    • 30 Mayıs 2012 'Hassas ve gerilimli iş'
    • 23 Mayıs 2012 Meclis'te Erdoğan barışı
    • 18 Mayıs 2012 Rota başkanlık sistemi
    • 16 Mayıs 2012 Tutuklu vekillere yasayla tahliye yok
    • 9 Mayıs 2012 28 Şubat'ın dalga boyu

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,925 µs