En Sıcak Konular

Ali Bulaç


Ali Bulaç
0 0 0000

Türkiye'nin zor pozisyonu!



Hatırlanacağı üzere Osmanlı Devleti'ni Birinci Dünya Savaşı'na sokan gelişme, isimleri Midilli ve Yavuz olarak değiştirilen iki Alman gemisinin Boğazlardan geçip Karadeniz'e çıkması olmuştu.
Amerikan gemilerinin Gürcistan'a insani yardım götürme amacıyla Boğazlardan geçmiş olması bize bu dramatik hadiseyi hatırlattı. Tabii ki, Amerikan gemilerinin Boğazlardan geçişi hukukun (1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi) şekil şartlarına uygundur, ama Rusya bundan tatmin olmuş görünmüyor. Bu yüzden gemilerin geçişinin başımıza ne gibi gaileler açacağı üzerinde düşünmemiz lazım.

ABD, Gürcistan krizinden önce de Karadeniz'de "bayrak göstermek" istiyordu. Kriz bunun bahanesi oldu. Bunun tabii ki önemli sonuçları olabilir, ama sembolik anlamı şimdiden belli: Amerika, Rusya'ya ve İran'a bir adım daha yaklaştığını, burunlarının dibine gelme imkanına ve gücüne sahip olduğunu göstermiş oluyor. Rusya Genelkurmayı, rahatsızlığını açıkça dile getiriyor, "Herhalde Amerikan gemilerinin Gürcistan'a sahiden bebek bezi ve battaniye taşıdıklarına bizden inanmamızı beklemiyorsunuz" diyor. Daha ilginci, Karadeniz'de NATO ve Amerikan savaş gemilerinin olduğunu söyleyen Genelkurmay Başkanı, bunların içinde dört Türk savaş gemisini de sayıyor. Bu yeni kombinezonda en zor durumda olan ülke Türkiye. İki arada bir derede. Türk Dışişleri, derin bir sessizliğe gömülmüş bulunuyor. Muhtemelen bundan sonra nasıl adım atmalı, bunun muhasebesini yapmakla meşgul.

Bana sorarsanız bugüne kadar takip edilen politikanın kendisinde bazı hatalar var. Bir kere, Türk hariciyesi, anlaşılan soğuk savaşın ebediyyen sona erdiğine, bundan sonra dünyanın tek kutuplu olarak süreceğine ve yer küresinde tek patronun Amerika olacağına fazlasıyla inanmış. Liberal kapitalistler, küreselleşmeyi yoksulların ve sömürülenlerin aleyhine yorumlayan merhametsiz bir ideolojiden hareketle bu inancı yaymaya çalışıyorlar. Bu naif bir inanç, zira teorik olarak en azından tek kutupluluğun eşyanın tabiatına aykırı olduğunu bilmek lazım.

Muhtemelen bu ideolojinin etkisinde son yıllarda dış politikaya rota çizenler, Gürcistan'la kurduğumuz ilişkiyi, "normal iki komşu ülke ilişkisi"nin biraz dışına taşırmışlar. Tabii ki Gürcistan'la iyi ilişkiler kurmak gerekir. Ama enerji ve doğalgaz alanında yapılan çalışmalar riskli oldu. Daha kestirme yol varken, BTC ve BTE hatları sırf Gürcistan'ı güzergaha katmak için fazlasıyla dolambaçlı çizildi. Daha reel ticari ve ekonomik ilişkiler yeterliydi. Bundan ötesi her iki ülke için de akla zarar. Mesela askeri ilişkiler, Türk subaylarının Gürcü ordusunu eğittiğine dair çıkan haberler ve bazı stratejik yatırımlar bu zarar hanesine yazılması gereken kalemlerden bazıları.

Türkiye, bir NATO ülkesidir. Ama NATO üzerinden Batı, olmayan bir tehdit (İslam tehdidi ve İslamafobia) icad ederek bütün bölgeyi, hatta yeryüzü gezegenini mutlak hegemonyası altına almaya çalışıyor. Bu, doymak bilmeyen emperyal bir hırstır ve ister istemez bazı ülkeler buna tepki göstereceklerdir. Tepki sadece belli düzeyde ekonomik ve askeri güç biriktirme ile ilgili bir zamanlama meselesidir. Şimdiden anlaşılıyor ki, Çin, Hindistan, Rusya ve İran, NATO'nun bu yayılmacı tutumunu kabul etmeyeceklerdir. Ülkeler nihayetinde bir ittifaka üye olsalar bile, orta ve uzun vadeli çıkarlarını hesaba katıp ona göre hareket ediyorlar. Türkiye'nin çıkarları, bölgesindeki ülkelerle iyi komşuluk ilişkisi kurmak, sorunlarını asgariye indirmek ve ticari-ekonomik, sosyal ve kültürel ilişkilerini geliştirmekten geçer. Bu komşular içinde Rusya ve İran, ön sırada gelen ülkelerdir. Başka bir ifadeyle Türkiye, NATO üyesi olsa dahi komşularına karşı aşırı tarafgir tutumlar içine giremez, hasmane sayılabilecek politikalar takip edemez.

Türkiye, yeni bir değerlendirme yapmalı: Daha çok NATO mu, yoksa komşularla daha dostane ilişkiler mi? Cevap belli: Türkiye, NATO'ya üye olduğunu unutmadan komşularıyla güven verici yeni ilişkiler kurmalı, dış bir güç adına komşuların aleyhinde pozisyon takınmış görüntüsü vermemeli.

 



Bu yazı 1,047 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 6 Nisan 2013 Neyin özgürlüğü?
    • 7 Nisan 2012 NATO'nun alan dışı stratejisi
    • 12 Kasım 2011 İdrak tutulması
    • 16 Temmuz 2011 Dört aktör
    • 25 Haziran 2011 Tiyatro bu
    • 19 Mart 2011 Afetler, felaketler!
    • 12 Mart 2011 Darbenin medya ayağı
    • 10 Mart 2011 Modelin altı parametresi
    • 7 Mart 2011 'Türkiye modeli'
    • 12 Şubat 2011 İhvan ve İslam korkusu!
    • 22 Ocak 2011 Kısır döngü
    • 13 Ocak 2011 Azınlık veya zımmi!
    • 10 Ocak 2011 Çatışmalar ve potansiyeller
    • 18 Aralık 2010 Başka bir dünya, başka bir iktisad!
    • 15 Kasım 2010 Diyanet'te 'yeni dönem'
    • 2 Ekim 2010 Millî Görüş'ten son kopuş!
    • 18 Eylül 2010 Ayrışmanın fotoğrafı
    • 2 Ağustos 2010 Askerler ve rolleri
    • 26 Temmuz 2010 Neden akletmiyoruz?
    • 24 Temmuz 2010 35. madde

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,852 µs