MHP lideri Bahçeli’nin, önceki gün yaptığı basın toplantısında dile getirdiği “Yol haritası”nı, bu çerçeve ile sınırlı olarak değil, “MHP’nin duruşu” boyutunda, genel bir tavır olarak değerlendirmeyi daha sağlıklı buluyorum.
Gözlemlediğim hususlar şunlar?
-MHP, genişleme alanı olarak AK Parti’nin tabanını görüyor, o alana hitap etmek istiyor ve o tabanla paylaşabileceği siyasi malzemeler üretmeye yöneliyor. O alanın AK Parti’den beklentilerini seslendiriyor, bu noktada bazı hamleler yapıyor.
-Başörtüsü konusundaki Anayasa değişikliği bu hamlelerden birisiydi, Cumhurbaşkanlığı konusundaki duruş bir başkasıydı.
-Bu iki olayda MHP tavrı, Ak Parti zemininde ilgi gördü, hatta beğenildi. Ancak, sonra gelen süreçte, AK Parti hakkında kapatma davası açılması, “Bu işte MHP’nin bir oyunu” olup olmayacağı kuşkusuna yol açtı.
-MHP, AYM’nin kararından sonra, kapatılmayı onaylamıyor tavrını sergilemekle birlikte, Mahkeme’nin “Odak olma” kararına destek verdi, hatta sahiplendi, hatta “AK Parti’nin laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu, yani sistemin çatı değerleriyle uyuşmadığı tescillendi” şeklinde AK Parti aleyhine kullandı.
Ben yazılarımda bu tavrı “CHP ile paralel tavır” olarak niteledim. Bu, AK Parti tabanında, MHP’nin laiklik - inanç özgürlüğü geriliminde çok ilkesiz davrandığı, birlikte hareket ettiği bir konuda, yol arkadaşını ilk fırsatta sattığı, hakim yapının katı laiklik yorumunu tescillediği kanaatini doğurdu.
Herkes “AK Parti için dava açılırken, neden MHP’ye bir şey olmadı?” sorusunun cevabını ararken, MHP, “10-1 odak olma” sonucunu kutsayan bir duruş sergiledi.
-Kapatma davası sırasında, MHP tarafından dile getirilen “Sadece suç işleyenler yargılansın, parti için şiddet çağrısı dışında kapatma sebebi olmasın, bunun için yasal düzenlemelere gidelim” tarzındaki çıkışının, “MHP, AK Parti’ye ‘Liderinizi verin partiyi alın’ diyor” tarzında algılanması da, MHP’ye yönelik “samimiyet kuşkusu”nun uzantısı .
-Sayın Bahçeli’nin önceki günkü çıkışında dikkat çeken iki hususa gelince, bunlar, Anayasa Mahkemesi’nin yetkilerinin kısıtlanması ve parti kapatmanın zorlaştırılması” ile ilgilidir. Bahçeli, bu noktaya, AYM’nin kapatma davasında karara varırken, Meclis’in yetkilerini kısıtlamaya yöneldiği değerlendirmesinden geliyor. Bunu millet iradesinin belirleyiciliği açısından anti - demokratik buluyor. Bahçeli’ye göre şu anda Türkiye’de netlik değil, bir “alacakaranlık ortamı” var ve bunun giderilmesi gerekir.
Bahçeli, bir iktidar partisinin kapatılabilmesini de sağlıklı bulmuyor, kapatmayı zorlaştırma talebi de bununla ilgili. Bahçeli’nin bu teklifleri, yasama - yürütme - yargı ilişkilerini daha sağlıklı zemine oturtma gereği açısından önemli. Ama bu teklife bitişik duran “AK Parti değişiklikleri getirsin arkasındayız” söyleminin, aslında AB ekseninde 131 yasada değişiklik yapılması noktasında bir “Ulusal Program”ı devreye sokma hazırlığında olmasına rağmen, o malum “tuzak kuşkusu” sebebiyle, AKP cenahında ihtiyatla karşılanması da tabii. CHP ise, “AK Parti çoğunluklu bu Meclis’in anayasa değiştirmesine kökten karşı” bulunuyor.
-Bahçeli’nin, bu basın toplantısında da, AYM’nin, AK Parti’ye yönelik “laiklik karşıtı eylemlerin odağı olma” suçlamasını irdelemeye gitmediğinin, yani bu suçlamayı, bir toplum kesimi nezdinde Ak Parti imajını kirletmek için kullanmayı tercih ettiğinin altını çizelim. -Bahçeli’nin altını çizdiği bir konu ise, “AYM’nin AKP’yi laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmaktan mahkum ettiği, dolayısıyla bu partinin konumunun sıkıntılı hale geldiği” hususudur.
MHP, bu temayı da CHP’den ödünç almıştır. CHP buradan yola çıkarak, Meclis iradesini işlevsiz hale getirmeye yöneliyor, MHP ise, aynı AK Parti ile el ele vererek Meclis’in anayasa değişikliği yapmasını öneriyor. Ortada, AYM’nin kararından sonra gerçekten karmaşık bir durum olduğu doğru. AK Parti hem Meclis çoğunluğuna sahip, hem iktidar, hem AYM kararıyla malül ve hem de onun öncülüğünde Meclis’ten köklü anayasal reformlar bekleniyor.
Ben burada iki şey söyleyeceğim:
Bir: MHP, şayet “Başörtüsü” konusunda bir oyun oynamamış ise, “laiklik karşıtı odak olma” konusunu irdelemeye yönelik çok daha net ve tabii, inanç özgürlüğünden yana duruş sergilemeli. Ya da, kendi tabanına da “AYM’nin odak olma kararını onayladıkları”nı ifade etmeli. Bu tavrın, kendi tabanı açısından da riskli olduğunu sanırım kabul edeceklerdir.
İki: AYM’nin AK Parti’ye yönelik “Odak olma” mahkumiyetinden sonra Meclis’teki yapı gerçekten sıkıntılı hale gelmiştir. Bunu da, seçim temizler. Onun için, mahalli seçimlerle birlikte bir “Genel seçim” gündeme girmelidir. Son söz olarak, MHP farkında mı bilmiyorum ama, toplum nezdinde bir inandırıcılık sorunu yaşadığını söylemek isterim.
bugün
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle