Televizyonda bir lastik firmasının reklamlarında dönen o sloganı daha ilk duyduğumda takılıp kalmıştım:
“Kontrolsüz güç, güç değildir!”
Ne kadar çarpıcı ve doğru bir saptama…
***
Son zamanlarda örneklerine sık sık şahit olmaya alıştığımız polis şiddeti olaylarında da benzer bir durumu yaşamaktayız…
İş öyle bir noktaya geldi ki, sokak ortasında göstere göstere ve şov yaparcasına vatandaşların hayatına kastediliyor!
Son altı aylık süreçteki olayları bir hatırlayalım…
Gün oluyor biri göğsüne yediği tekmeyle can veriyor, bir diğeri ensesine isabet eden kurşunla...
Ya da son olayda olduğu gibi, kendi kendine söylenen bir genç paranoyak bir refleksle infaz edilip, çevreden yardıma gelenlerin önü kesiliyor ve yakınlarının ölüm anındaki can çekişmesine seyirci kalmaları sağlanıyor…
Yakınları için nasıl da acımasız bir çaresizlik kapanı ve ömür boyu sürecek psikolojik bir yıkım!
Ardından, soğukkanlı şekilde birini vurduğunu arkadaşlarına bildiren katil polis, gelen meslektaşları tarafından elleri bile kelepçelenmeden olay yerinden uzaklaştırılarak can güvenliği garanti altına alınıyor…
***
Peki, bu cinayetleri işleyen kim…
Ortalıkta ipsiz sapsız gezen serseriler mi?
Hayır!
Kurtlar vadisinden sokağa inip racon kesen mafya üyeleri mi?
Hayır!
Bölücü terör örgütünün şehir gerillaları mı?
Hayır!
Ergenekon çetesinin tetikçileri mi?
Yine, hayır…
Kim peki?
Polis, yani emniyet güçleri…
***
Adı üzerinde, toplumun ve vatandaşların emniyetini sağlamakla görevli olan devlet memurları…
Bir diğer deyişle; toplumun canını, malını ve ırzını koruması gereken kişiler!
Dikkat edin, canını alması değil koruması gereken!
Üstelik her ay düzenli olarak ceplerine attıkları maaşlarını da, infaz ettikleri vatandaşların vergileri sayesinde alan bir topluluk!
***
Yasalar, kendilerine gerekli durumlarda kullanmak üzere ateşli silah ve otorite gücü vermiş…
Buradaki kilit kelimeler, “gerekli durumlarda kullanmak üzere.”
Bu durumların neler olduğu da, ilgili yasa ve tüzüklerde gayet açık şekilde belirtiliyor…
***
Varsayalım ki, söz konusu olayların hepsinde de haklı olan polisti!
Pekiii…
Doğru olan, kendisine kimlik soran polislere diklenen ya da küfrettiği varsayılan vatandaşları alıp karakola götürmek ve burada gerekli cezai işlemleri uygulamak mıdır, yoksa Mike Hammer romanlarında veya Charles Branson filmlerinde olduğu gibi “kanun benim” misali cezasını kendi kafana göre vermek mi?
Ya da, dur ihtarına uymayarak cipiyle kaçan alkollü zengin çocuğunun -illa ki ateş edip tatmin olacağım diyorsan- aracının tekerleklerine ateş etmek veya biraz ilerdeki ekipleri telsizle uyarıp barikat kurdurmak mıdır doğru olan, yoksa doğrudan kafasına nişan alıp oracıkta indirmek mi?
***
Söyleyin, şimdi ne yapacağız?
Artık her polis gördüğümüzde, aman ne olur ne olmaz deyip yolumuzu mu değiştireceğiz yoksa en yakınımızdaki apartmanın kapısından bodoslama içeri dalıp tehlike geçene kadar bekleyecek miyiz…
Tamam, son cümle biraz abartılı oldu belki…
Ama ortada da yaşanmış çok sayıda benzeri olay ve sorgusuz infaz var!
Yani neme lazım, can tatlı…
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle