En Sıcak Konular

Mümtaz'er Türköne


Mümtaz'er Türköne
0 0 0000

Üniversite için demokratik çözümler



Rektörlerin seçimle göreve gelmelerinin demokratik bir uygulama olmadığını söylemiştim.

Yazdıklarıma gelen tepkiler, ya üniversite düzeninin ya da demokrasinin yaygın biçimde yanlış anlaşıldığını gösteriyor.

Sevgili Emre Aköz'ün iki gündür Sabah'ta bu konuda yazdıkları, farklı bir açıdan sistem eleştirisi. Aköz, hizmet veren hizmet alan ayırımına dayalı bir eleştiride bulunuyor ve haklı olarak yönetimin, hizmet alanları memnun etmesi gerektiğini söylüyor. Ancak seçme hakkının hizmet alanları da kapsayacak şekilde genişletilmesi -öğrenci temsilcilerinin senatolarda oy hakkına sahip olması- de demokrasinin var olduğu anlamına gelmiyor. Araştırma görevlisi, öğretim görevlisi, uzman ve okutmanları da içine alacak şekilde rektör seçiminde oy hakkının genişletilmesi de ortaya demokratik bir yönetim çıkartmıyor. Belki tersine meslekî hiyerarşiyi zedeleme riski taşıyor. Sorun rektörün sahip olduğu yetkilerden kaynaklanıyor. Üniversitelerde tepede rektörün yer aldığı tabanı çok geniş bir piramit var. Bu keskin hiyerarşi içinde kullanılan ve tek kişiye verilen yetkilerin denetlenmesi ve dengelenmesi lâzım. Seçimle iş başına gelmek, bu denge ve denetimi de zayıflatıyor. Rektör, keyfince iş görürken aldığı oyu gerekçe gösteriyor. Ve ortaya çıkan sonuçlardan bu yetkinin keyfi kullanıldığı anlaşılıyor. Rektör eşlerinin aldığı oylar, üniversitelerde sık rastlanan yolsuzluklar, öğretim üyeleri arasında tamamıyla kişisel kutuplaşmalar bu durumun kanıtı.

Üniversite yönetimine siyasal sistemler gibi bir yönetim sistemi olarak bakarsak durum daha kolay anlaşılacak. Rektörler "tek isimli çoğunluk sistemi"ne göre seçiliyor. Bu seçimi belediye başkanlığı seçimine benzetmek mümkün. Belediye başkanları üzerindeki denetimi nasıl İçişleri Bakanlığı yapıyorsa, rektörler üzerinde de YÖK bulunuyor. Aradaki fark, rektörün bu seçimle geldiği makamda sahip olduğu yetkilerde. Seçimle gelen hiç kimsenin böyle yetkileri yok. Bir doçentin doçent kadrosu alması, bir doçentin profesör olması, yani kendisine oy veren seçmenlerin meslek hayatı rektörün iki dudağının arasında.

Kutuplaşma rektörlük seçimlerinde başladığı için, bu seçim sistemi "rektörün adamları" ve diğerlerini saflaştırıyor. Keyfi ve kişisel yetki kullanımı ise, ortaya seçimle iş başına gelmiş demokratik bir yönetim değil despotik bir yönetim doğuruyor. Demokratik siyasal sistemin temel hareket noktası, iktidarın keyfi kullanımını engellemektir. İktidar hakkının halka dayanması prensibi, aslında iktidar üzerinde mümkün olan en geniş denetimi sağlamak içindir. Kaynağını halktan alan ve yine halk tarafından denetlenip değiştirilen iktidarın keyfî kullanımı engellenmiş oluyor. Demokrasinin unsurlarından biri olan seçimi kullanarak üniversitede bir yönetim oluşturduğunuz zaman tam tersine keyfî bir yönetimi kurmuş oluyorsunuz.

En önemlisi, iktidarın keyfi kullanımını engellemek için demokrasilerin sahip olduğu denge ve fren mekanizmalarını hatırlayalım. Üniversitelerde azınlıkta kalanların haklarını seçimle gelen tiranlara karşı koruyacak hiçbir mekanizma yok. Sadece genel idare için geçerli olan yargı denetimi devreye girebiliyor. Rektörlerin keyfi tasarruflarını ve yolsuzluklarını denetleme konusunda bu yöntemin de sınırları var. Çünkü seçimle gelen rektörler aynı zamanda devlet memuru oldukları için, çoğu zaman yargı yolunun açılabilmesi için soruşturma izni gerekiyor.

Kamu kaynaklarını kullanan, kamu kaynakları ile bir iktidar alanı yaratan bir devlet memurunun denetiminin çok daha sıkı yapılması gerekmez mi? Yöneticiyi seçimle iş başına getirmeyi, diğer kamu kurumları için de yaygınlaştırırsak ne olur? Vakıf üniversiteleri ile devlet üniversiteleri arasındaki sistem farkını nasıl açıklayabiliriz?

"Demokratik üniversite" ideolojiler savaşının sürdüğü Soğuk Savaş yıllarında, çalışanların çalıştıkları kurumları yönetmeleri veya yönetimde söz sahibi olmaları tarzında, iktisadî demokrasi tezlerinin bir uzantısı olarak savunuldu. Bugün bilim üretemeyen, hayattan kopuk eğitimde ısrar eden üniversitelerin gerekçesinden ibaret.

Zaman



Bu yazı 1,108 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 30 Eylül 2012 Bu sefer çözülecek mi?
    • 16 Eylül 2012 Din eğitiminde devlet tekeli kalkıyor
    • 14 Eylül 2012 Siyaset, artık dine alet edilmiyor!
    • 13 Eylül 2012 CHP, PKK ile müzakere yapabilir mi?
    • 9 Eylül 2012 Merkez Sağ'ın son noktası
    • 7 Eylül 2012 Başbakan sertleşmekte haklı mı?
    • 28 Ağustos 2012 Hükümet haklı çıktı
    • 26 Ağustos 2012 Kawa ve Ergenekon
    • 24 Ağustos 2012 Terör sorunu ayrışıyor
    • 17 Ağustos 2012 Hem şiddet üreten, hem barış isteyen bir örgüt
    • 16 Ağustos 2012 'Paralel devlet'in iflası
    • 12 Ağustos 2012 Kürt, Türk, Alevî ve Sünni olmak
    • 10 Ağustos 2012 Yangını kim söndürecek?
    • 5 Ağustos 2012 Ordulaşan partiler ve partileşen ordular
    • 22 Temmuz 2012 Davutoğlu haklı çıkarsa?
    • 17 Temmuz 2012 'Hücre yenilenmesi'
    • 29 Haziran 2012 ÖYM'leri kaldırması için hükümete yetki verdiniz mi?
    • 24 Haziran 2012 Türkiye savaşa girer mi?
    • 21 Haziran 2012 Teröre teslim olmak
    • 19 Haziran 2012 Çözüme yakın mıyız?

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,912 µs