En Sıcak Konular

Yahya Bostan



Yahya Bostan
0 0 0000

Bir devir böyle bitti: Siyaset dışı beklenti çöpe gitti



Belki tartışmanın heyecanından, kim bilir… Anayasa Mahkemesi’nin aldığı kararın Türkiye ve Türk siyaseti için ne denli hayati olduğu ancak gün geçtikçe kavranıyor. Mahkemenin kararı bu tiyatroda perdelerin kapanıp kapanmayacağına ilişkindi. Sözkonusu ‘ehven-i şer’ karar ‘oyun devam etsin’ dedi.

AK Parti kapatılsaydı ne olurdu sorusunun birçok yanıtı var ve bu yanıtlar her gün gazetelerde veriliyor. Ancak şu yanıta pek kimse teveccüh göstermedi: Parti eğer kapatılsaydı Türk toplumunun siyasete güveni, siyasete bakışı değişecekti. 12 Eylül sonrasında olduğu gibi bir depolitizasyon süreci de başlayabilirdi. Kitleler, Özal gibi kendilerine heyecan verecek yeni bir proje ortaya çıkana kadar siyasete küsebilirdi. Aldığı yüzde kırk yedi oyla iktidara gelen ancak bir yıl sonra alaşağı edilen bir siyasi partinin seçmenleri, ki bu kitle ülke nüfusunun neredeyse yarısı, şüphesiz boşa kürek çektiklerini düşüneceklerdi.

Ancak böyle olmadı. Anayasa Mahkemesi ‘kapatmama’ kararı aldı. ‘Perde açık kalsın’ dedi.

Elbette bunun da birçok sonucu var. Sadece Türkiye’nin istikrarına tekrar kavuşma ihtimali doğmadı ayrıca AK Parti’nin ‘muktedir olamıyoruz’ bahanesi de elinden alınmış oldu.

Ancak bugünlerde yavaş yavaş günyüzüne çıkan önemli bir sonucu daha var alınan kararın. O da ‘siyaset dışı beklentileri’ olanların artık bu beklentilerden uzaklaşmaya başladığının ortaya çıkması. Eğer parti kapatılsaydı toplumun siyasetten uzaklaşması muhtemeldi. Ancak parti kapatılmadığına göre şimdi aksi bir dalga yaşanıyor.

Daha önce siyaset dışı mecralarda iktidarı şekillendirmeye çalışan çevreler siyasete yöneliyor. Bu çok önemli bir demokratik kazanım şüphesiz. Daha önce siyasete girmeyerek, ‘sandık sorumluluğunu’ üstlenmeyerek siyaset yapan çevreler artık politikaya doğru küçük adımlar atıyor. Türkiye’de bundan böyle sandık dışında iktidar değişikliği gerçekleşmeyeceğini anlamış olmalılar. Bu umut verici…

Uzun bir süredir siyasetin dışında kalmış, AK Parti’nin ‘bir şekilde’ iktidardan edilmesini uman kişilerin, bu istek gerçekleşmeyince ‘yeni parti’ çalışmaları başlattığı zaten kulağıma gelmişti. Son haber de Tuncay Özkan ile ilgili. Cumhuriyet mitinglerinde ön sıralarda yer alan, eski bir medya patronu olarak, bir gazeteciden beklenmeyecek muhalefet örneği ortaya koyan, hadi açıkça söyleyelim, aslında siyaset yapan Tuncay Özkan, bu siyasetini meşrulaştırıyor ve yeni parti kuruyor. Bizkackisiyiz.com internet sitesinden kamuoyuna yaptığı açıklamada siyasete girmek isteyenlerin özgeçmişlerini beklediğini ilan ediyor. Yani teşkilat yapısını oluşturuyor.

Elbette Tuncay Özkan farklı bir kişilik. Konuşmalarıyla, vurgularıyla, mimikleriyle, ağız dolusu öfkesiyle dikkatleri üzerine çekiyor. Özellikle Kanaltürk adlı televizyon kanalını sattığı isimler basında tartışma konusu olmuştu. Radikal gazetesinin Tuncay Özkan’dan sert tepki alan ironik manşeti hala hafızamda.

Ancak benim Özkan’ın siyasi serüveniyle ilgili iki uyarım var. Birincisi Özkan’ın siyasete girmesiyle heyecana kapılıp ‘baya eğleneceğiz’ diye ellerini ovuşturanlara… Ben Özkan’ın bu girişimi ile ilgili eleştirilerin dikkatli bir tonda yapılması gerektiğine inanıyorum. Özellikle ironiden uzak durulmalı! Çünkü Türk siyasetinin görevi bu isimleri siyasetin içinde tutmaktır. Yapılacak ‘incitici’ eleştirilerle artık tek umudu siyaset olan bu isimlerin şevki kırılmamalı. Bilakis ‘daha çok siyaset’ diyerek teşvik edilmeli. Bırakalım halka gitsin ve halkı ikna edip edemeyeceğini kendisi görsün. İkna ederse ne ala… Ancak ikna edemezse de ne zaman havlu atması gerektiğine kendisi karar versin. Çünkü ‘sandığın iktidar değişikliği için tek yol olduğu’nun herkesce kavrandığı tılsımlı bir dönemden geçiyoruz. Aman bu tılsım bozulmasın.

İkinci uyarım da bizzat Tuncay Özkan’a… Sitesindeki siyaset çağrısına baktım. “Mustafa Kemal Atatürk'ün size seslenirken bulduğu o güzel adla size seslenmekten, yurtseverliğinizi ve yurttaşlığınızı paylaşmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum” diye başlıyor çağrısına, yani Atatürk vurgusu yapıyor. “Vatan, namus ve ahde vefayı savunmaya çağırıyorum” diyerek sözlerini devam ettiriyor.

Şüphesiz bir siyasetçinin söylemini nasıl kuracağı kendisine kalmış. Ancak hata yapıyor Tuncay Özkan. Atatürk ve vatan vurgusu yaparak tüm Türkiye’nin üzerinde titrediği iki olguyu siyasi projesine ‘alet’ ediyor. Alet etmesin demiyorum, ancak şöyle bir sorun var: Ya Özkan iktidar olamazsa, ya istediği oyu alamazsa… O zaman Atatürk mü kaybetmiş olacak? Özkan’a oy vermeyenler ‘vatan haini’ mi sayılacak?

Elbette ki hayır. Ancak bu tartışmaları başlatmamak, Atatürk’ü ‘seçim endeksi’ haline getirmemek gerekiyor. Bu vatan herkesin olduğu gibi Atatürk de tüm Türkiye vatandaşlarının ortak paydası. Dini siyasete alet etmek ne kadar yanlışsa, bu değerleri alet etmek de bir o kadar yanlış.

Bu bahsi kapatıp son bir söz söyleyelim. Konuyla ilgili vereceğim bir örnek daha var çünkü: Emekli asker Osman Pamukoğlu… Osman Pamukoğlu da siyasete giriyor, yeni bir parti kuruyor. Ancak Pamukoğlu örneğini diğerlerinden ayırıyorum. Çünkü o ‘yeterince askerlik yaptım’ diyerek Atatürkçü Düşünce Derneği üyeliğini geri çeviren bir isim. Sİyaset dışı 'aksiyon'lara şu ana kadar prim vermedi. Ancak yine de ben Pamukoğlu’nun parti kuracağını ilan ettiği zamanın Mahkeme’nin kapatmama kararı sonrasına denk düşmesini manidar buldum. Sadece hatırlatayım istedim.

Daha nice emeklileri, 'sivil aktivist'leri ve bilimum 'kanaat önderlerini' siyasette göreceğimiz günler yakın anlaşılan. Çünkü dedim ya bir devir işte böyle kapandı. Hadi hayırlısı...



Bu yazı 1,682 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 30 Ekim 2008 Erdoğan Diyarbakır’ı gözüne kestirdi
    • 21 Ekim 2008 DTP Türkiye’yi kaybetti
    • 26 Eylül 2008 Siyaset işte böyle dinamitlenir
    • 15 Eylül 2008 Büyük İsrail artık bitti
    • 8 Eylül 2008 Pax-Anatolia: Yüzyılın barış projesi
    • 4 Eylül 2008 Başbuğ ne yapıyor?
    • 30 Ağustos 2008 Bölge cehenneme döner mi?
    • 24 Ağustos 2008 Bahçeli Ergenekon’la nasıl mücadele etti
    • 5 Ağustos 2008 Bir devir böyle bitti: Siyaset dışı beklenti çöpe gitti
    • 30 Temmuz 2008 ‘Dünyanın en büyük siyasi projesi’ ne demek?
    • 28 Temmuz 2008 Baykal’ın göremediği…

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,878 µs