En Sıcak Konular

Nedret Ersanel



Nedret Ersanel
0 0 0000

Başbakan’la Doğan Grubu'nun tam 'arasındaki' aracılar kim?



Hürriyet Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök ile Başbakan Tayyip Erdoğan, 24 Temmuz-Perşembe günü Dolmabahçe’de bir araya gelmişler, öncesi ve sonrası ile, ilgiyle okunan demeyelim, izlenen bir “röportaja" imza atmışlardı

Biz de 28 Temmuz tarihinde, “Er-Doğan Buluşması nasıl sonuçlandı? Sıradışı bir röportajın Patolojisi” başlığıyla bu görüşmeye “otopsi” uygulamıştık…

Söyleşinin iki bölümü AKP’ye yönelik kapatma davasının ertesine ertelenmişti.

Başbakan’ın ricası buydu ve “Cumhurbaşkanı seçimi ile Türban” başlıklarını taşıyan bu bölümler, bugün (5 Ağustos-Salı), yine Özkök’ün köşesinden yayınlandı.

Özkök sözünü tuttu, biz de Patoloji’yi tamamlayalım.

           *   *   *

Bir “doğrulama” ile başlayalım…

Hem sevindirici hem garip, önceki yazımızda yaptığımız bir yan-okumanın doğruluğu anlaşılıyor…

İlk görüşmenin, kamuoyuna, devletin resmi haber ağı Anadolu Ajansı tarafından duyurulan, hem “klasik” hem de “internet haber portalları”nın (iyibilgi hariç) bu bakışla aldığı ve sunduğu tüm haberlerde, “görüşmenin Ertuğrul Özkök tarafından talep edildiği, Başbakan’ın da kabul etmesi” ilgimizi çekmişti.

Bize göre “ters” bir durum vardı ve “tersini” yazmıştık…

"Er-Doğan buluşması: Sıradışı bir röportajın Patolojisi!" için lütfen TIKLAYINIZ

Daha Bismillah, bugünkü devam yazısında Özkök, girizgahı buna kuruyor…

“Hani, ‘Başbakan’ın beni kabul ettiği, görüşmenin benim talebim üzerine yapıldığı’ şeklindeki haberlere konu olan mülakattan arta kalanlar...”

Bolt ve tırnaklıdır…

Üzerinde durmaya artık gerek yok, geçiyoruz.  

           *   *   *

Üzerinde durmaya ihtiyaç olmayan bir diğer nokta, Başbakan’ın “O da sizden” cümlesi…

Söyleşi’nin bir bölümünde konu müstakbel Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ paşa’ya geliyor ve Özkök, Başbuğ paşayı pek tanıma fırsatı bulamadığını, bir-iki kere görüştüğünü, bunlarda da “sessiz ve konuşmayı pek sevmeyen bir komutan” intibaını edindiğini söylüyor…

Başbakan aynı kanaatte değil, “Tanırsın elbet o da sizden” diyor…

Özkök’ün, doğaldır, şaşırdığı anlaşılıyor…

Ben olsam, “nereden” veya “nasıl” derdim.. O daha farklı bir cümleyle merakının giderilmesini istiyor…

Tabii ben iyi bir Türk olarak, bu cümlenin arkasındaki mesajı anlamaya çalışırken, zaman kazanmak için ‘anlamadım’ dedim”…

İlginç bir dialog…

Sonrasında anlaşılıyor ki, “ortak payda” Fenerbahçe imiş.

Özkök haklı olarak “bizden demeniz lazım” diye devam etmiş. Haklı. Ben olsam “bizden” derdim, Başbakan Erdoğan “sizden”i yeğlemiş..

Geçiyorum, “kalacak” yerim az.

           *   *   *

Başbakan’ın “sonra yazın” dediği ilk konu, Cumhurbaşkanı seçimi ile ilgili.

Şöyle bir cümlesi var; “Kendinizi benim yerime koyun. Bir siyasetciyim. Ben o istikamette yürümezsem siyasi geleceğimi nasıl garanti ederim?”

Güzel bir soru ve Erdoğan’ın “o” dediği, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesinden önce yaptığı istişareler, anketler.

Başbakan o günlerde üç kişi ile istişare yapıyor; Abdullah Gül, Abdüllatif Şener ve Bülent Arınç.

Başbakan, Arınç’ın ‘Gül’ün olması’ yönündeki baskısının olduğunu kabul etmiyor.

Etmiyor ama yine kendi söylediğine göre “istişare yaptığı ekip” bu ve “o istikamette yürümezse siyasi geleceğini garanti etmekte müşkilatı bulunuyor”.

Yine de Başbakan itirazında haklı olabilir.

Gül için, belki “istişare ekibinde bulunmayanlar”ın tavsiye-katkıları olmuştur…

           *   *   *

“Evet, ‘Bülent bey dayattı’ falan dendi. Yok böyle bir şey. Abdullah bey uluslararası camiada tanınmış bir arkadaşımız. Dışişleri’nde büyük tecrübe edindi”.

           *   *   *

Başbakan Erdoğan’ın “yakın çevresi” ile ilgili çok spekülasyon yapılıyor…

Spekülasyondan kastımız, kendilerinde Başbakan vekaleti varmışcasına sağa-sola siyasi mesaj verenler.

Bu konu hem Cumhurbaşkanı seçimi sürecinde hem de (Özkök-Erdoğan söyleşisinde yok ama) Başbakan’ın İspanya’da yaptığı “türban” objeli açıklaması sırasında dedikodu edilmişti…

Belli ki Erdoğan da bu konudan muzdarip ve “müthiş” kızıyor!

Müthiş olduğunu şuradan anlıyoruz; “Bu söze müthiş tepki gösteriyor ve ‘kimmiş onlar, söyleyin de kime vekalet verdiğimizi bilelim’ diyor”.

Özkök böyle yazıyor.

Ama Başbakan’ın bu dedikodulara mı yoksa bu kişilere mi kızdığı tam anlaşılmıyor. Belli olan, bunlara çok, müthiş kızdığı.

           *   *   *

Kesin bir kanaate varmam eldeki verilerle zor(lu) olmakla birlikte, söyleşinin insicamından daha derin bir okuma çıkarmak mümkün mü acaba?

Doğan Grubu ile Başbakan’ın arasının bir süredir limoni olduğuna ilişkin sık dillendirilen, kanıt olarak Hürriyet haberlerinin gösterildiği bir izlenim vardı…

Bu görüşmenin duyulduğu ilk andan itibaren, yeni ve karşılıklı bir anlayış ortamının doğabileceği düşünüldü.

Acaba bu “vekalet(siz)lerin limoniliğe katkısı" ne kadar?

Şunun için soruyorum; Başbakan’ın “söyle bilelim” dediğine Özkök, “İkisini bizzat biliyorum. Ama isim veremem” diyor.

O halde şurası kesin… Başbakan adına hareket edenler var ve kimlikleri biliniyor. İki, bunlar Hürriyet dahil medyaya-Başbakan adına-telkinde bulunuyor.

Fakat Erdoğan ile Hürriyet’in arası soğuk. Mantığın doğal kancası, “bu telkinler mi arayı soğuttu” diye sormaya sürüklüyor.

Tenakuz, belli, Özkök’ü de rahatsız ediyor; “(Başbakan’ın) ya bunu söylemek işine gelmiyor, ya da çevresinden bazı kişiler işgüzarlık yapmış diye düşünüyorum”.

           *   *   *

Yine Cumhurbaşkanı seçimi döneminde, Gül’ün adaylıktan vazgeçmesi ihtimali tartışılmıştı.

O halde acaba ne olurdu?

Özkök, Başbakan’a soruyor, yanıtını “aynen” diyerek aktarıyor; “O ayrı konu. O dönemde Abdüllatif Bey’le de konuşurdum. Bülent Bey’le de konuşurdum.”

Köşk’e giden yol için Şener’in de arzusunun bulunduğu, hatta olmayınca “beraber yürünen yollar”dan ayrıldığı tezi/iddiası gizli değil.

Gül vazgeçseydi belki istişare grubundan bir başkası gündeme gelecekti. Sıranın Şener’de olduğu, cümlenin sırasından ve Arınç'ın olmayacağı konjonktürden çıkarımlanabilir.

Yeni anımsanacağı Şener’e Deniz Baykal’ın dahi desteği vardı.

Başbakan’ın sözlerinden bu ihtimalin gerçekten düşünüldüğü de hissedilmiyor mu?

          *   *   *

İkinci konu Türban’ın, söyleşi de “vaadedildiği” kadar yer bulmadığını söylemeliyim.

Esasen, hakkını yemeyelim, Özkök de “Öyle çok renkli ve aman aman dedirtecek şeyler yok” diyor.

Doğru ama burada bir başka detay benim ilgimi çekti.

Türban konusu konuşulurken, Başbakan Akdeniz liderleri toplantısından bahsediyor ve katılımcılar içinde sadece üç liderin eşinin örtülü olduğunu, kimsenin de bunu yadırgamadığını belirtiyor.

O üç lider, Başbakan, Dışişleri Bakanı Babacan ve Katar Şeyhi El Tani.

Başbakan’ın cümlesi şu; “Yayınlanan fotoğraflara baktım. Sadece üç liderin eşinin başı örtülüydü.”

Özkök’ün çıkarımı da şöyle; “Belli ki kendisi de, eşi Emine Hanım da bu fotoğrafları dikkatle incelemiş”.

İşte bana ilginç gelen burası.

Hani, “toplantıda üç liderin eşi örtülüydü” diyebilirsiniz.

Ama fotoğraf incelemek, bunu detaylı yapmak, (çünkü Katar liderinin eşinin ‘tam türban olmadığı’ teşhisi Erdoğan tarafından onaylanıyor) garip.

Anlıyoruz ki, hem Başbakan’ın hem de eşinin, türban meselesinde “kabullenilmedikleri” algısı sürüyor.

Bu büyük bir tespit mi?

Değil.

Sadece Patolojiye “semptom” sunuyoruz.



Bu yazı 4,234 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 13 Mayıs 2014 Ruslar UFO’larla bizim gibi it dalaşı yapabilir mi?
    • 6 Mayıs 2014 Berlin, Obama’nın (en iyi) arkadaşı değil
    • 29 Nisan 2014 'Manidar Zamanlama'ları Ayarlama Enstitüsü
    • 22 Nisan 2014 Albino çocuk ve beyaz kurdeleli uzaylılar inlere girebilir mi?
    • 15 Nisan 2014 'ABD'den Türkiye çıkışı' yazılır, 'ABD'den sakın çıkma' okunur!
    • 8 Nisan 2014 İsrail yanımıza, Rusya kolumuza, ABD nereye?
    • 31 Mart 2014 Erdoğan'ın yolu 'oralarda' anlaşıldı mı?
    • 25 Mart 2014 Twitter'ı kapatan Facebook'u niye kapatmadı?
    • 17 Mart 2014 Tokalaştığınız el işe yaramaz, diğer el önemli!
    • 10 Mart 2014 Büyük resme çıplak gözle bakılmaz
    • 4 Mart 2014 Dünyanın söküldüğü yer
    • 25 Şubat 2014 Aurens'in raksını Hüseyin alkışlıyor...
    • 11 Şubat 2014 Uçak gemisinden korkabilirsiniz ama büyüğü var
    • 4 Şubat 2014 Angel(a)’nın kanatları ve ışığın askerleri!
    • 28 Ocak 2014 MİT’i kelepçelemekten daha 'sembolik delil' ne olabilir...
    • 21 Ocak 2014 Akdeniz’de Çin-Rus tatbikatı ‘devlet TIR’larını rahatlatır mı?
    • 13 Ocak 2014 Rusya, İran yüzünden Londra'ya elinin tersiyle...
    • 7 Ocak 2014 Enerjiniz olmadan enerjiyi mi kontrol edeceksiniz?
    • 31 Aralık 2013 2014: Bize ne olacaksa, tüm bölgeye o olacak!
    • 24 Aralık 2013 Türkiye'nin canını o yüzden yakıyorlar

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,384 µs