Benim yaşıtlarım, yani ilk gençlik dönemi 1980’lere denk düşenler, bazı medya maydanozları ve sosyal bilimci geçinen bir takım ideologlar tarafından hala ısrarla “yitik kuşak” olarak nitelenmekteler…
Öyle ya, 1968’lilere patentli olan o “romantik-isyankar” ve “toplumcu-devrimci” tavırlar artık görülmemekteydi 80 sonrasının yeni yetmelerinde…
Oysa doğum tarihi 60’ların sonu ile 70’lerin başına rastlayanların çoğu, aynen önceki kuşak gibi -hatta büyük oranda da onlara olan özentilerinden- ilk gençlik yıllarını aynı kısır tartışmalarla geçirmişlerdi…
Gerçi 68 Kuşağı’nda olduğu gibi her şey siyah ve beyazdan ibaret olmasa da, bir renk cümbüşünden bahsetmek için yine de henüz oldukça erkendi…
***
Sağ-sol çatışmaları, Kenan Paşa önderliğindeki cuntanın iki tarafın gençlerini darağaçlarında sallandırmasının etkisiyle, artık sadece fikri planda kalmaktaydı. Sokaklar sakindi yani…
Ancak bu tartışmalar, önceki kuşakta olduğu gibi, genelde aynı sığ sularda seyrederdi:
Ecevit’in komünistlere olan engin müsamahası ve Türkeş’in kafatasçılığı! Sık sık Morrison Süleyman’ın da kulakları çınlatılırken, en karlı çıkan hep Erbakan olurdu. Kimsenin ciddiye almamasından mıdır yoksa nüktedanlığına olan sempatiden mi bilinmez, daima yırtardı hakaret ve suçlama salvolarından…
Siyasetle başlayan tartışmalar, bir süre sonra edebiyattaki o malum kör noktada tıkanırdı…
Nazım Hikmet, bir taraf için gelmiş geçmiş en toplumcu ve en büyük şairken, diğer taraf için Mayakovski’nin ucuz bir taklitçisi ve vatan haini idi.
Aynı şeyler, bir tarafın “Sultan-üş Şüera” yani “Şairler Sultanı” olarak yere göğe sığdıramadığı, diğer tarafınsa ısrarla şair sınıflamasına koymamakta direndiği Necip Fazıl için de geçerliydi.
Oysa; ne Nazım Hikmet’in kadınlar konusundaki hoyratlığı ile şıpsevdiliğine değinilirdi, ne de Necip Fazıl’ın kumar tutkusuna ve bohem hayatına…
Ama kargadan başka kuş tanımayanlar;
İlle de Nazım diyenler; Turgut Uyar, Attila İlhan, Edip Cansever, Behçet Necatigil ve İsmet Özel gibi şairlere nasıl da büyük bir haksızlık yaptıklarını hiç anlayamadılar,
Aynen, Necip Fazıl’da takılıp kalanların; Sezai Karakoç, Mehmet Emin Yurdakul, Yahya Kemal Beyatlı, Necmettin Halil Onan ve Ziya Osman Saba gibi isimleri ıskalayıp geçmeleri gibi…
***
Gündemin böylesine sıcak ve çetrefilli olduğu şu günlerde nereden çıktı böyle bir yazı derseniz, 80 Kuşağına geçmişte “yitik” damgasını vuranların bugün yediği haltları görünce kalem kendiliğinden oynadı…
Bu kişilerin çoğu, geçmişte savundukları fikirlere ya da gençlik heyecanlarını okşayıp karşı grupların üzerine saldırttıkları gençlere karşı hiçbir sorumluluk duymadan ve hiç utanmadan, bugün aynı yerlere hizmet için gazete sütunlarında döktürüp duruyorlar…
Bugün, geçmişin tescilli ve azılı komünistlerinden bazıları Başbakan Erdoğan’ın dünürünün fundamentalist gazetesine ya da hükümetin sözcülüğünü üstlenen diğer matbuata köşelendi ve de köşe oldu;
1980 öncesi MHP’nin entelektüel kadrosunda yer alıp MYK üyeliğinde de bulunan biri, Doğan Grubu’nun az satan ve yayın politikasıyla Abdi İpekçi’nin kemiklerini sızlatan gazetedeki köşe yazarlığına ek olarak aynı gruba ait bir televizyonun yönetiminde;
Bir dönem sosyalist, ardından Özalcı, daha sonra İkinci Cumhuriyetçi, şimdiyse ne halt olduğu tam olarak kestirilememekle beraber dönekliği tescilli olan gazeteci-yazar babanın hık deyip burnundan düşen iki mahdumundan biri iktidarın yeni yayın organlarından ztar’da; diğeri ise, hiç satmadığı için fiyat düşürme politikasına giden gazetenin yönetici koltuğuna ek olarak kapladığı köşesinde kuruluyor…
Bunlara daha onlarcasını eklemek mümkün ama bu kadar yetsin…
Kısacası, dünü hiç düşünmeyenler grubunun sabık üyeleri, bugün farklı yerlere kapılanmış olarak, kendilerine sunulan nimetleri son yudumuna kadar somurmakla meşguller…
Dün sadece siyah-beyazla sınırlı olan dünyaları şimdi o kadar rengarenk ki, acaba ara sıra yüzleri kızarıyor mu onu bile görebilmek mümkün değil…
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle