En Sıcak Konular

Mustafa Erdoğan


Mustafa Erdoğan
0 0 0000

Demokrasi ve Din: Kanıtların Dili



Türkiye’de laiklik demokrasinin olmazsa olmaz, birinci -hatta biricik- şartı olarak görülmekte ve siyasete ilişkin tartışmamızın neredeyse tamamını kaplamaktadır.

Bunun bir nedeni, Hristiyanlık’tan farklı olarak, İslam’ın özünde demokrasiyle bağdaşmaz olduğu yolundaki resmi görüştür. Belki daha önemli bir nedeni ise, bununla da ilgili olarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin laikliği siyasi-hukuki bir ilkeden ibaret görmeyip, ona toplumun sekülerleş(tiril)mesini de kapsayacak daha geniş ve köktenci bir anlam yüklemesidir.

Gerçi laiklik Batıda da demokrasilerde dinin yeriyle ilgili tartışmanın önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Evet, Batı dünyasında da laiklikle demokrasi genellikle birbiriyle ilişkili görülmektedir, ama orada asıl mesele laikliğin toplumsal barışın sağlanmasına yaptığı katkıdır. Buna karşılık, Batı demokrasilerinde laikliği felsefi anlamda önemseyen ve onu kendi hayat tarzlarıyla ilişkilendiren kişi ve gruplar bulunmakla beraber, bu orada demokrasi tartışmasıyla tek ilgisi, ‘laik hayat tarzı’nın da demokrasinin güvencesi altında olması gereğinden ibarettir. Yani bu, buradaki anlamda demokrasi tartışmasının dışında kalan bir meseledir.

Geçen yıl Kanada’da yayımlanan ve laiklikle demokrasi ilişkisini empirik olarak inceleyen bilimsel bir araştırma bu konudaki yerleşik görüşlerin ciddi olarak gözden geçirilmesini gerektirecek niteliktedir: Jonathan Fox, ‘Do Democracies Have Separation of Reliğion and State’, Canadian Journal of Political Science (40, 1-25).

Yazarın, nüfusu 152 ülkeye ilişkin 1990 ve 2002 yıllarına ait verilere dayalı olarak yaptığı araştırmanın sonuçları çoğu demokraside terimin son derece mütevazi anlamında bile din-devlet ayrılığı olmadığını göstermektedir. Bu sonuç Batı demokrasileri için de geçerlidir..

İlginç olan, bu araştırmada kullanılan ‘din-devlet ayrılığı’ ölçütünün bazı konularda devletin dine müdahalesine izin veren oldukça mütevazi bir anlamı olmasıdır. Bu tanıma gore, mesela bir devlet şunların hepsini yapabilir ve hala din-devlet ayrılığına sahip sayılabilir: (1) Tek bir dine özel bir statü tanımadıkça, bazı dinleri diğerlerine tercih edebilir, (2) Başka siyasi ve sosyal kurumları düzenlediği kadar bütün dini kurumları da düzenleme şeklinde genel bir politikası olabilir, (3) Bazı dini kurumlara veya mezheplere pratik kısıtlamalar getirebilir, (4) Azınlık dinlerine karşı bazı ayrımcılıklar yapabilir, (5) Bütün dinleri (veya sadece çoğunluk dinini) ciddi ölçüde düzenleyebilir, (6) Bir hayat tarzını tercih etmemek kaydıyla, birçok konuda dine dayalı yasa yapabilir.

Mamafih, bu araştırma hiç bir demokrasinin dine müdahale konusunda belli bir noktanın ötesine geçmediğini de göstermektedir. Böylece, demokrasilerle demokrasi olmayanlar arasındaki temel fark din-devlet ayrılığının varlığı değil, fakat daha ziyade devletin dine müdahalesinin üst sınırıdır. Bu bağlamda, devletin dine bazı müdahale biçimleri liberal-demokratik ilkeleri diğerlerinden daha fazla ihlal eder. Meselá, azınlık dinleri üstündeki kısıtlamalar dini kurumların mali olarak desteklenmesinden çok daha az kabul edilebilir bir müdahale biçimidir.

Yazarın kendisinin de belirttiği gibi, bu sonuçlar demokrasi ile din-devlet ayrılığı arasındaki bağlantı konusunu yeniden düşünmeyi zorunlu kılmaktadır.. Bu sonuçlar karşısında, demokrasinin veya hatta liberal bir demokrasinin işleyebilmesi için din-devlet ayrılığının gerekli olduğunu iddia etmek zordur. Gerçekte, bir çok demokrasi son derece mütevazi din-devlet ayrılığı standartlarına bile sahip olmamasına rağmen pekalá işlemektedir. Öyleyse, ya din-devlet ayrılığı liberal demokrasinin zorunlu bir unsuru değildir, ya da ‘liberal demokrasiler’in çoğu gerçekte bu kategorinin kriterlerini karşılamamaktadırlar.

star



Bu yazı 797 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 27 Şubat 2010 Afganistan: Akıl değil vicdan
    • 12 Temmuz 2008 Demokrasi ve Din: Kanıtların Dili
    • 11 Haziran 2007 Gidişat iyi değil!
    • 14 Mart 2007 Askerî ‘Kuvvet’in siyaseti

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,625 µs