En Sıcak Konular

Mümtaz'er Türköne


Mümtaz'er Türköne
0 0 0000

'Laik yaşam tarzı'na uygun nasıl yaşanır?



Yüksek Mahkeme, iddianamede yer aldığı şekilde laikliği "yaşam biçimi" olarak tanımlayıp, AK Parti'yi işte bu "yaşam biçimi" olan laikliğe aykırı eylemlerin odağı olmakla mahkûm ederse, laiklik prensibinin itibarını korumak ve yaşamasını sağlamak için tek çaremiz kalıyor:
Laikliği bir "yaşam biçimi" olarak tanımlamaya kalkan Anayasa Mahkemesi'ni kapatmak. Laikliğin çok farklı tanımlarını yapabilir ve bunlar üzerinde verimli tartışmalar yürütebilirsiniz. Ama, farklı yaşam biçimlerini bir arada ve barış içinde yaşatmak için geliştirilmiş ve anayasal düzeyde vazgeçilmez bir devlet düzeni olarak kabul görmüş bu prensibi bir "yaşam biçimi"ne dönüştürüp diğerlerinin karşısına yerleştirirseniz, bütünüyle ortadan kaldırmış olursunuz.

Anayasa Mahkemesi'nde görülmekte olan davanın püf noktası, işte bu "yaşam biçimi" meselesi. Dün bu konuda gazetemizde yer alan değerli siyaset bilimcileri Murat Yılmaz ile Naci Bostancı'nın görüşleri bu yüzden önemli. Laikliği bir "yaşam biçimi" olarak kabul edenlerin, bu yaşam biçimini tanımlamaları lâzım. AK Parti'nin Anayasa Mahkemesi'ne verdiği son cevabında yönelttiği "Laiklik nasıl bir yaşam biçimi olabilir?" sorusu, İddianame'yi de toza çeviren asıl soruydu.

Cahilin cesareti bol olur. Hürriyet'te Mehmet Y. Yılmaz'ın "Laiklik elbette bir yaşam biçimidir" (19.6.2008) savunması, AK Parti'nin neden haklı olduğunu da gösteriyor. Bazı kavramları ne kadar eğip bükseniz de asıl anlamını yok edemezsiniz. "Yaşam biçimi" de böyle. Sözlüklerde bu deyim AK Parti'nin mahkemeye verdiği cevapta yer aldığı şekilde gündelik alışkanlıkları, tüketim kalıplarını ve bunların arkasında yer alan yaşam tercihlerini ifade eder. Yılmaz, yalan-yanlış, kafasında eski Marksist jargondan kalan kırıntılarla bir "üst yapı" tanımı yapıyor: ""Yaşam biçimi" dediğimiz şey, herhangi bir toplumda, tarihin herhangi bir döneminde, üretim ilişkilerinin çerçevelediği ve insan ilişkilerine hakim olan hukuk, ahlâk, gelenekler bütünüdür." Olsun, buna da razıyız. Şimdi Yılmaz'ın, bu tanıma göre bize, bir yaşam biçimi olarak benimseyeceğimiz "laik ahlâk"ın dayandığı esasları ve "laik gelenekler"i sıralaması gerekmiyor mu? "Laik ahlâk nedir?", "Laik gelenekler nelerdir?" sorusuna cevap istiyoruz.

Şu cümle ise cahil cesaretinin ilerisine geçip cahil zorbalığını yansıtıyor: "Eğer bireylerin veya insan gruplarının birbirleriyle ilişkisinde din belirleyici ise o düzene de laik denilemez." "Belirleyicilik" ölçüsü, cümleyi karıştırıyor ama yine de bireyler arası ilişkilere müdahale eden bir zorbalık, laiklik diye tanımlanıyor. Benim vereceğim cevap basit: "Sana ne kardeşim". Benim başka bireylerle ilişkilerim seni de devleti de ilgilendirmez. Üstelik bu zorbalık karşısında bir de, benim dinî inançlarımı yaşayacağım bir alan kalıyor mu? Laikliğin neden bir "yaşam biçimi" olamayacağını aslında M. Y. Yılmaz bize göstermiş olmuyor mu?

"Laik yaşam biçimi" tanımlamasına en parlak yorumu, Nur Çintay A. Radikal'deki köşesinde (21.6.2008) yaptı. Son zamanlarda okuduğum nefis yazılardan biri. Üstad Ahmet Turan Alkan'ın bile şapka çıkartacağı cinsten. Saçmalık koskoca Mahkeme'nin kapısından içeri girip itibar görünce, ironi en çarpıcı muhakeme tarzı oluyor. Yazı şöyle başlıyor: "Geçen gün içi dondurmalı bir top irmik helvası yerken aniden endişelendim: Bu tatlı, laik yaşam tarzına uyuyor muydu? Helva, ölülerin ardından da kavrulur, sadece dualarda, mevlitlerde değil, kandillerde filan da yapılırdı. Laik yaşam tarzı açısından netameli geldi..." Nur Çintay A.'nın her alkollü içkinin "laik" sayılamayacağı tezi, laikliği bir "yaşam biçimi" olarak tanımlamaktan çok daha fazla ciddiye alınmalı: "En laik içki hangisi? Evvela şarapmış gibi görünüyor ama burada ciddi ironi var. İslamî kesimden pek çok kişi artık kokteyllerde su değil, kadehte vişne suyu içiyor! Dolayısıyla vişne artık laikliğe aykırı bir meyve olmakla kalmıyor, şarabın imajını da tehlikeye sokuyor. Beyaz şarabın da elma suyuyla replase edilme ihtimaline karşılık, galiba laiklikte birinci artık 'acaba' ihtimalini sıfırlayan rakı oluyor."

Okumayanlara, hararetle tavsiye edeceğim bir yazı. Özellikle Anayasa Mahkemesi üyelerine...

zaman



Bu yazı 1,063 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 30 Eylül 2012 Bu sefer çözülecek mi?
    • 16 Eylül 2012 Din eğitiminde devlet tekeli kalkıyor
    • 14 Eylül 2012 Siyaset, artık dine alet edilmiyor!
    • 13 Eylül 2012 CHP, PKK ile müzakere yapabilir mi?
    • 9 Eylül 2012 Merkez Sağ'ın son noktası
    • 7 Eylül 2012 Başbakan sertleşmekte haklı mı?
    • 28 Ağustos 2012 Hükümet haklı çıktı
    • 26 Ağustos 2012 Kawa ve Ergenekon
    • 24 Ağustos 2012 Terör sorunu ayrışıyor
    • 17 Ağustos 2012 Hem şiddet üreten, hem barış isteyen bir örgüt
    • 16 Ağustos 2012 'Paralel devlet'in iflası
    • 12 Ağustos 2012 Kürt, Türk, Alevî ve Sünni olmak
    • 10 Ağustos 2012 Yangını kim söndürecek?
    • 5 Ağustos 2012 Ordulaşan partiler ve partileşen ordular
    • 22 Temmuz 2012 Davutoğlu haklı çıkarsa?
    • 17 Temmuz 2012 'Hücre yenilenmesi'
    • 29 Haziran 2012 ÖYM'leri kaldırması için hükümete yetki verdiniz mi?
    • 24 Haziran 2012 Türkiye savaşa girer mi?
    • 21 Haziran 2012 Teröre teslim olmak
    • 19 Haziran 2012 Çözüme yakın mıyız?

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,351 µs