‘Şeytan ayrıntıda gizlidir’ özlü sözüne sadakat açısından iyi bir örneğim ben.
Keza, "paranoyak olmanız takip edilmediğiniz anlamına gelmez”i de severim.
Ama bazen dostlar kızıyor bu özelliğime…
Bir türlü “bütünü” göremediğimi, detaylara saplanıp kalmakla mâlûl olduğumu söylüyorlar.
Bir tür zihinsel miyopluk sanırım.
“Çaresi var mı” diye birkaç psikiyatrist dosta da danıştım zamanında.
Vamık Volkan hocanın sağlam talebelerinden biri, “çok okuyanlar da olur, aklına hep kötü fikirler üşüşüyor mu” diye sormuştu.
Tedavi umuduyla onaylayınca da, “bizi aşar, Allah kurtarsın” diye acımıştı bana…
Ne yapayım, ben de derdime devâ aramayı bıraktım. Kusurumu kabul edip, “üşüşmelerimle” yaşıyorum.
Ama “teferruat kâbusları” da benle beraber.
Küçük ölçekli, bir tür “Beatiful Mind” yani!
* * *
Amerikan seçim yarışının Demokrat Cephesi’nde Obama’nın ağırlık kazandığına kanıt olarak, efsanevi ailenin efsanevi senatörlerinden Edward Kennedy’nin tercihi bir-iki ay önce belli olmuştu.
Washington’da inanılmaz saygınlığa ve güce sahip Kennedy’nin Obama’ya yatması, bir çok kişi için “belirleyici” sayıldığından, “Obama’nın başkan adaylığı tamam” diyen tanıdıklar yemeden içmeden bu bilgiyi bana yetiştirdiler.
“Obama değil McCain öl(dürül)ürse?” başlıklı yazımı dudak bükerek ama fena halde şüphelenerek okuduklarından “Kennedy-Obama” denklemine tutundukları belli oluyordu.
İtiraf edeyim ben de bir ara ikirciklendim. Kennedy ismi ABD politikasında anahtar gibidir. Açmayacağı kapı yoktur.
Ama bir yandan da müstehzi göndermeleri atlatabilmek için aklıma gelen ilk savunuyu fırlattım…
“Siz Kennedy lanetini unutuyorsunuz herhalde. Kennedy’lerin ne kendilerine ne başkasına faydası mı olmuş? Adamların eceliyle ölen bir tek ferdi yok. Kennedy laneti Obama’yı da yakar” dedim.
Dedim ama “yenilir yutulur dolma” olmadığını da biliyorum. Zaten Amerikan iç dinamiklerini yakından izleyen dostlar da işi iyiden dalgaya vurdular.
“Obama’ya Kennedy laneti sökmez. Onun karısı ‘kukla bebeklere iğne batırmaya’ başladı mı iş biter” dediler.
Afro-Amerikan Obama’nın, “Afro” yönüne gönderme yapan bu tatsız şakayı çaresiz sineye çektim…
* * *
Allah’tan “Allah büyük”!
İyibilgi’deki çocuklar hızır gibi yetişti... “Demokrat Senatör Edward Kennedy hastanaye kaldırıldı. Felç geçirmiş. Sabah evinde fenalaşıp, yere yuvarlanmış.”
Bu habere sevinilir mi? Kendisini tanımam ama üzüldüm. Ama kuldan saklayacak değilim. Gizlice ve utanarak sevindiğimi itiraf ediyorum.
Biliyorsunuz, Edward Kennedy, uğradığı silahlı suikast sonucu hayatını kaybeden ABD eski Başkanı J. F. Kennedy'nin erkek kardeşi.
Tabii aynı zamanda Adalet Bakanlığı yapan, ağabeyinin öldürülmesinden sonra Başkanlığa soyunun ama o da öldürülen Robert Kennedy’nin de.
Diğer aile fertlerinin hepsi garip ölümlerine girmeyeyim.
Edward Kennedy, ABD Senatosu’nun en eski ikinci senatörü. Demokrat Parti’de ismi geçtiğinde önünü iliklemeyen siyasetçi yok gibi.
Ve elbette “süper delege”. Yani Clinton ile Obama arasındaki çekişmeye son noktayı koyacaklardan birisi.
Diyebilirsiniz ki, “neticede bir oy, ne olmuş ki”. Öyle değil. Kennedy’nin ağzına bakan çok sayıda süper delege bulunuyor.
Nereyi işaret ederse oraya gidecek çok oy var. Bunların bir kısmı “saygıdan” ama bir çoğu “göbekten bağlı”lar Kennedy’e.
Allah şifa versin ama Kennedy ölürse veya “irade beyan edemeyecek” durumda kalırsa bu oylar serbest kalacak.
Serbestlik Hillary Clinton’a yarar mı bilmem!
* * *
Ağzımdaki baklayı geveleyecek değilim…
Senatör yaşlıydı. Yüksek tansiyonu olduğuna şüphe yok. Felci tetiklemiş olabilir.
Massachusetts Hastanesi’ndeki doktorların işine karışmayayım ama “tetiği ne tetikledi” bakmak gerekebilir.
Çünkü gecinden versin Senatör ölürse, Kennedy ailesi ilk kez normal vefat yaşayacak! Hillary Clinton'a da fırsat doğacak.
* * *
Sağlık üzerinden politika okumak eski bir “Soğuk Savaş” geleneği…
Kızıl Meydan’daki törenleri izleyen Politbüro üyelerinin suratlarındaki solgunluğa bakarak “gelecek lideri” kestirmeye çalışan Amerikan Sovyetologları’ndan yadigar.
Yine de sağlığımızla, organlarımızla ilgili haberleri “kem gözle” okumamak lazım…
Bu yüzden New York’taki Rensselaer Enstitüsü’nden Asistan Prof. Mark Changizi’nin keşfini temiz kalple okudum.
Prof. Changizi gözlerimizin saniyenin onda biri kadar sürede geleceği gördüğünü ortaya çıkarmış.
İnanılmaz değil mi?
Beynimiz, göze gelen ışığı, etrafımızla ilgili algı bilgisine çevirinceye kadar saniyenin onda biri kadar zaman harcıyor.
Suratımıza gelen bir cisim gibi basit fakat anında algı gerektiren durumlarda, sinir sistemindeki bu gecikmenin sonucu ölümcül olabilirdi.
Changizi’nin araştırması, gözün bu gecikmeyi önleyecek şekilde çalıştığını göstermiş. Göz, saniyenin onda biri kadar geçmişi değil, tam şu anı, yani saniyenin onda biri kadar ilerisini görüyor.
“Anın Algısı” adını verdiği teorisiyle Changizi, gözümüz yakın geleceği görmeye çalışıyor. Saniyenin onda biri kadar da bunu başarıyor.
Acaba bol göz egzersizi bu süreyi uzatabilir mi?
Örneğin sürekli çalışan, bol okuyan, “gözünü sürekli açık tutmak” zorunda olan insanlarda geleceği görme süresi daha fazla mıdır?
Öyle olsa “başımıza gelebilecek her türlü talihsizlik”ten kurtulabilirdik.
* * *
Yazımı bitirirken günün anlam ve önemine de deyinmeliyim.
Bugün 19 Mayıs.
Ben de bu önemli bayramı ve “anlamını” kutluyorum.
Ama sayın Başbakanımız bu kutlamalarda yok.
Dün gece yarısına doğru Başbakanlık Basın Merkezi, “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, gözünde beliren sağlık sorunu nedeniyle, doktorların tavsiyesi üzerine bugünkü 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı etkinliklerine katılamayacağı”nı bildirdi.
Kendisine acil şifalar diliyorum…
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle