Hep Ankara'nın diplomatik trafiğinin kodlarını çözmeye çalışacak değiliz ya! Gelin biraz da çevremizde olup bitenle ilgilenelim.
Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis yarın stratejik bir ziyaret için Moskova'ya gidiyor. "Stratejik" sıfatını laf gelişi değil; Rusya Başkanı Vladimir Putin'in Yunanistan'la ilişkilerini "Stratejik ortaklık" diye tanımlaması nedeniyle kullandık.
Karamanlis'in iki günlük ziyaretinin mönüsü zengin: Kıbrıs, Kosova, Avrupa-Rusya ilişkileri. Ama ana yemeği "Enerji" oluşturuyor.
Moskova'da Karamanlis, Yunanistan'ın "Güney Akım" projesine katılımı konusunda irade beyanında bulunacak. Böylece Rusya'nın "Nabucco"yu saf dışı bırakmak için geliştirdiği "Güney Akım"a İtalya (Kurucu ortak), Bulgaristan, Macaristan, Sırbistan'dan sonra Yunanistan da destek vermiş olacak.
Dört projenin rekabeti
Hepsi de Orta Asya'nın gazını Avrupa'ya ulaştırmayı amaçlayan 4 boru hattı projesi var. Sayalım:
1-Güney Akım: Rusya'dan başlıyor, Karadeniz'in altından geçip Bulgaristan'a ulaşıyor, orada iki kola ayrılıyor. Kuzey-batı kolu Sırbistan üstünden Avusturya'ya, güney-batı kolu ise Yunanistan üstünden İtalya'ya ulaşıyor. Tedarikçi ülkeler: Rusya, Türkmenistan ve belki Kazakistan.
2-Hazar hattı: Rusya, Türkmenistan ve Kazakistan'ın 20 Aralık 2007'de imzaladıkları anlaşmayla resmiyet kazanan bu projeyle, daha çok mevcut boru hatları yenilenip kapasiteleri artırılacak. Hiç kuşkusuz, Rusya bu hatları Güney Akım'a bağlamayı hedefliyor.
3-Beyaz Akım: Ukrayna'nın Rusya'ya inat önerdiği proje. Yine Kafkas ve Orta Asya kaynaklarına muhtaç. Bu -belirsiz-kaynaklardaki gazın Gürcistan'a ulaştırılmasını, Karadeniz'den geçecek boru hattıyla Ukrayna'ya taşınmasını ve oradan Avrupa'ya dağıtılmasını öngörüyor.
4-Nabucco: Çeşitli kaynaklardan sağlanacak gazın Ankara'da toplanmasına, oradan Bulgaristan, Romanya, Macaristan ve Avusturya yoluyla Avrupa'ya nakledilmesine dayanıyor. Kaynakların biri kesin: Azerbaycan yılda 8 milyar metreküp gaz sağlayacak. Türkmenistan da yılda 10 milyar metreküp katkı sözü verdi. (İki hafta önce Aşkabad'ı ziyaret eden AB Komisyonu'nun enerjiden sorumlu üyesi Benita FerreroWaldner'e Türkmenistan Cumhurbaşkanı Gurbanguli Berdimuhammedov'un taahhüdü). Rusya'yla yaptığı uzun vadeli (2018'e kadar) anlaşma uyarınca mevcut kaynaklarının tümünü "Gazprom"a devreden Türkmenistan'ın AB'ye sözünü yerine getirebilmesi için yeni yatakların işletmeye alınması gerekiyor. Ancak Türkmenistan'ın yeni veya olası rezervlerinin ne potansiyeli biliniyor, ne de bunlarla ilgili yatırım projeleri geliştirildi. Nabucco'yu saydığımız projelere göre daha avantajlı duruma getiren tek faktör, Türkiye'nin çevresindeki diğer gaz yataklarına da ulaşabilmesi. Örneğin, İran, Mısır gibi. Hatta savaşa rağmen Suriye sınırına yakın Akas bölgesindeki gaz yataklarında üretime başlamak için ciddi çaba harcayan Irak da Nabucco'ya katılma isteğini 10 gün önce Başbakan Nuri Maliki'nin Brüksel'de AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ile yaptığı görüşmede resmen teyit etti. Buna göre, Irak ilk aşamada Nabucco'ya yılda 5 milyar metreküp gaz verecek.
Bu 4 projeden 2'si, Güney Akım ve Nabucco arasında kıran kırana savaş var. Güney Akım avantajlı başlıyor; çünkü 2010'da gaz pompalamayı öngörüyor. Nabucco ise 2010'da boru döşemeye başlayıp 2013'te vanayı açmayı amaçlıyor.
AB ile "Nabucco" krizi
Yalnız sorun şu: "Nabucco" ne yazık ki, siyasalstratejikjeopolitik hesaplar nedeniyle Türkiye ile AB arasında "Yakınlaştırıcı" değil, "İtici" unsur haline geldi. Karşılıklı güvensizlik nedeniyle. Ama ondan da önemlisi AB üyelerinin "Gemisini kurtaran kaptan" anlayışıyla Rusya'yla yakınlaşma politikalarının etkisiyle.
AB üyelerinin (İtalya, Bulgaristan, Macaristan, şimdi de Yunanistan) enerjide Rusya'ya bağımlılıklarını azaltmalarının güvencesi olan "Nabucco"yu sırtından hançerlemelerine cevap olarak, Türkiye de "Güney Akım"ın partneri olmayı düşünemez mi? Hatta geçerliliğini koruyan "Mavi Akım-2" projesini de yeniden değerlendirmeye alamaz mı?
Çünkü son gelişmeler gösterdi ki, devletlerin ve hükümetlerin iki hayati konuda hata yapmaları, yanlış tercihlere yönelmeleri trajik sonuçlar veriyor: 1-Beslenme güvenliği, 2-Enerji güvenliği.
Türkiye ilkinde IMF ve Dünya Bankası'nın dayatmalarıyla bedelini şimdi ödemeye başladığımız hatalı politikalar izledi. Hiç değilse, enerji güvenliği alanında kozlarını soğukkanlılıkla değerlendirmeli. Ne AB'yi tahrik etmeli, ne de AB'nin tahriklerine kapılmalı.
sabah
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle