En Sıcak Konular

Taha Kıvanç


Taha Kıvanç
0 0 0000

Benden sonra tufan!



Ortada şaşılası bir durum yok, her şey kitabına uygun cereyan ediyor. Nasıl planlanmış, nasıl öngörülmüşse aynen öyle gelişiyor olaylar; elifi elifine hem de...

Beklenen şuydu: "Kapatma davası açılması, üstüne bir de ekonomik kriz, Türkiye hem ekonomik hem siyasi olarak biraz karışırsa umut doğabilir..." Sonrasında da "Ağzından yel alsın" dememiz gereken ihtimal...

Olan-bitene bakınca, ben, "Her şey kitabına uygun cereyan ediyor" demeyeyim de, ne diyeyim?

Bu işleri başımıza açanın kim olduğunu projenin müelliflerinden biri olan ülkemizin en önemli yazarı dün açıkladı işte: Başbakan Tayyip Erdoğan... Akıl da vererek: Anayasa Mahkemesi yine de kapatma kararı almayabilirmiş... Mahkeme üyelerinin bugünden belirlenmiş kesin kararları olduğuna inanmıyormuş... Davanın görüşülmesi sırasında sergilenecek davranışlar davanın sonucunu etkileyebilirmiş...

Özetle "Bundan böyle uslu çocuk olursan partin kapatılmayabilir" öğüdü bu.

Önümüzdeki süreçte ekonomide nelerle karşılaşabileceğimiz de vaktiyle Merkez Bankası başkanlığı da yapmış aynı medya grubundan bir yazarın sütununda açıkça yazılmıştı dün: "Ülkemizde, krizin yansımaları kısa dönem içinde kendisini gösterecek: Döviz fiyatları artacak. Faiz düşüşleri duracak. Hatta faizlerde yükselme bile yaşanabilir. Dış borç bulunması zorlaşacak veya borç faizleri yükselecek. Özellikle, küçük bankaların dış borçlarını yenilemeleri zorlaşacak. Yabancı doğrudan yatırımlar durma noktasına gelecek. Özelleştirme gelirleri azalacak veya duracak. Şirketlerin borç ödeme kapasitesi düşecek. TMSF gibi kurumlar borçlarını tahsilde zorlanacak. Bankaların, geri dönmeyen kredileri artacak."

"Hadi canım sen de" demeden hepinizin bu senaryoyu ciddiye almasını tavsiye ederim. Başlarda hiç ciddiye almadığınız için her yeni gelişmeyle şaşkınlıktan şaşkınlığa sürükleniyorsunuz çünkü... Bu ikili, yani ülkemizin en önemli yazarı ile Merkez Bankası başkanlığı da yapmış yazar, aylar önce, başımıza gelecekleri açıkça yazmışlar, Başbakan Erdoğan'a daha o zaman "Uslu çocuk ol, yoksa!" uyarısında bulunmuşlardı.

Önemli yazar, "Cumhur kelimesini ilâhî bir kavram haline getirirseniz Türkiye'yi içinden çıkamayacağı büyük bir kavgaya sokarsınız" cümlesinin hemen üstünde şunu yazmıştı: "Bakın bu, çok ama çok tehlikeli bir gelişmeyi başlatır." (7 Temmuz 2007).

Başlayan onun sözünü ettiği süreç işte. Oysa söz dinleyip 'cumhur' (yani halk) ile meşgul olacağına 'uslu çocuk' olabilseydi Başbakan Erdoğan tıpkı kendinden önceki başbakanlar gibi, başına bunlar gelmeyebilirdi.

'Uslu çocuk' olmak ne demek, Merkez Bankası başkanlığı da yapmış yazardan öğrenmiştik aynı günlerde (9 Temmuz 2007):

"Bütün dünyada ülkeler elit bir sınıf tarafından yönetilir. Bu sınıf, bürokratlar, medya sahipleri ve çalışanları, yargı organları üyeleri, üniversite mensupları, sanatkârlar ve bunları finanse edenler ile ülkenin zenginleri tarafından oluşturulur. Gelişmekte olan ülkelerde, bu sınıfa 'silahlı kuvvetler'i de eklemek gerekir. Zaten, anayasalar da bu esasa göre hazırlanmıştır. / Ülkelerin yönetim biçimi ister demokrasi ister krallık olsun, bu güçler her zaman sahnededir. Aslında, demokrasi denilen şey, 'kral'ın belli bir süre için seçilmesi ve zamanı gelince değişim olanağının korunmasıdır. "

Demokrasi bu; peki ya siyasetçiler, onlar ne için var? Cevabı aynı yazıdan alalım: "Siyaset adamları genel olarak yönetici sınıfın temsilcileridirler. Halka söylenmesi gerekeni söyler, ama denileni yaparlar. Bu yüzden, halk, haklı olarak, çoğu zaman siyasetçilerin söylediklerine inanmaz. Yine bu yüzden, siyasetçiler 'iş yapacak' değil, 'denileni yapacak' kişiler arasından seçilirler. // Tayyip Bey'i, Deniz Bey'i ve Devlet Bey'i kafanızda yan yana oturtun. Kimi 'başbakan' görmek isterseniz ona oy verin. Artık, hiçbirinin hâkim sınıfları karşısına almaya çalışacağını sanmıyorum."

Bu iki yazar, herhalde 'medya sahibi' yakınlarının da bilgisi dâhilinde yaptıkları bu uyarılarla tutulması gereken yolu belirtmişler aslında. Hatta Merkez Bankası kökenli yazar şunu bile yazmış: "Kamusal alanlarda 'simge haline gelmiş bulunan başörtüsü' yasağını kaldırmaya kimsenin gücü yetmez."

'Kâhin' denecek kadar uzak görüşlü yazarlara buradan bir kez daha şapka çıkarıyorum. Merkez Banka'lının yazısında Anayasa Mahkemesi'nin bile adı geçiyor.

Ne güzel değil mi?

Ben her iki yazının taşıdığı anlamı hemen keşfetmiş, ilk okuyuşumda duyduğum hisleri "Bırakalım, ülkeyi Aydın Doğan yönetsin" başlıklı bir yazıya dökmüştüm.

Başına buyruk bir başbakanımız var, ne yapalım, beni de dinlemedi

yenişafak



Bu yazı 1,352 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 17 Eylül 2012 Hem okudum, hem de yazdım
    • 4 Eylül 2012 CIA başkanı neden geldi?
    • 16 Temmuz 2012 Vicdanım buna da elvermiyor
    • 2 Temmuz 2012 Suriye nasıl bir ülke, Suriyeliler nasıl insanlar...
    • 21 Mayıs 2012 Bir geziden ilk notlar
    • 15 Mayıs 2012 ‘Yeni CHP’ nihayet sözcüsünü buldu
    • 16 Nisan 2012 Hangi patron, hangi yönetici, hangi yazar içeri alınır?
    • 23 Mart 2012 Ben demedim, o dedi
    • 13 Mart 2012 Köşemi bugün Cumhurbaşkanı Gül’e bırakıyorum
    • 9 Mart 2012 TR325 kodadlı becerikli uzman...
    • 20 Şubat 2012 ‘Operasyon’ diye ben buna derim
    • 30 Ocak 2012 Davos’ta Türkiye dersi
    • 27 Aralık 2011 Bu yılın Cumhurbaşkanlığı büyük ödülü...
    • 12 Aralık 2011 Ak Parti üzerine hesaplar
    • 9 Aralık 2011 Gül vetoya ne zaman karar verdi?
    • 14 Kasım 2011 Kriz çıkaranlar gidiyor, ama yerlerine gelenler de yabancımız değil
    • 24 Ekim 2011 Kaddafi’nin son demleri...
    • 3 Ekim 2011 Dr. Sallaso’nun kunduzunun izinde
    • 29 Ağustos 2011 Ben meraklı bir insanım, özür dilerim
    • 26 Ağustos 2011 Bütün kepazeliklerin anasını açıklıyorum

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,564 µs