En Sıcak Konular

Leyla İpekçi


Leyla İpekçi
0 0 0000

Taraf gazetesi nasıl 'İslamcı ve AKP yanlısı' oldu?



Ergenekon çetesinin şifreleri çözüldükçe bu çeteden sevimli, zararsız, üzerine şakalar bile yapılabilen, sıradan ve çok olağan bir oluşummuş gibi bahsedenlerin 'güdümlü' bir siyasetin izdüşümü olarak, onların en kanlı eylemlerini nasıl ele aldıklarını -hatta almadıklarını- ibretle izliyoruz.
Son olarak hayretle izlediğim bir yaftalama biçimi daha var ki, giderek kendini kanıksatmaya başlıyor. Radikal gazetesinde bir süredir şu ibareye rastlıyoruz: "İslamcı basın olayı nasıl değerlendirdi?" "Dinci" diye sıralanan bizimki gibi "malum" gazeteler arasında Taraf gazetesi de var. Yani içinden geçtiğimiz şu kritik günlerde Radikal gazetesi, Taraf gibi dinî bir referansı olmayan bir gazeteyi İslamcı basın olarak kategorize etmeyi başarmış. Dün ise daha 'açılımlı' bir yol izleyerek Taraf'ı "AKP yandaşı medya" kategorisinde değerlendirdiklerini gördük.

Nasıl bir cepheleşmeye hizmet ediyor bu? Salt imalara dayalı bir hakikat arayışıyla adalet duygumuza hizmet etmek mümkün mü? Dinle veya bir siyasi partiyle hiç yakınlığı olmayan bir gazeteyi bile sırf olayların üzerine cesurca gittiği için siyasetin hamasi diline hapsetme çabasının altında yatan ne?

Koltuklarını koruma uğruna halkının kanını dökmekten, bomba ve cinayetten medet umanların yaptıklarını manşetlerine taşıdığı için veya barış yanlısı tutumları sayfalarında yansıttığı için: Bu gazeteyi belli bir siyasi projeye alet etmekle İttihatçı zihniyetin faşizan eylemlerini meşru gösterenlere hizmet etmiş olmuyor musunuz? Ya Sabah, Star, Y. Şafak gibi yine aynı kategoriye indirgenen gazetelerdeki birçok 'kendinden menkul' yazarın habire 'kaba hurafeler'le pişkince hedef gösterilmesinden kimler siyasi rant elde ediyor?

Biz de Zaman'da yazıyoruz diye işbirlikçi olduk, Soros'çu, Fethullahçı, ılımlı İslamcı, AKP sözcüsü, vatan satıcısı, hain, yabancı dölü, Amerikan uşağı dediler. Her şey olduk. Yazdıklarımız net ve apaçık ortadayken hem de.

Kalbin ideolojik örtüleri yoktur. Onun yalın sesini işitmek, içerilere bakmak, zorbalığın bizlere yansıyan biçimine dikkat çekmek gibi niyetlerle yazanları en sığ söylemlerle sınıflandırırken kendi kalbinizi nasıl mühürlediğinizi görmüyor musunuz? İnsanların çoğu hakikate yaklaşma çabasıyla nasılsa vakit kaybetmiyor diye, istediğiniz kişiye ve kuruma istediğiniz yakıştırmayı ima etme lüksüne sahip olabilir misiniz kolayca?

Bir de ideolojik örtülerini vicdani süslemelerle bezemeye çalışanların kullandığı dil var. "Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde AKP uzlaşsaydı bugün partisi kapatılmaya çalışılmazdı" diyorlar. Devlet ve sosyal hayat içinde çöreklenen ve görünmez iktidarını en kanlı oyunlarla, en alçak muhbirliklerle korumaya kalkışan Ergenekon yapılanmasını hiç ama hiç ağzına almaksızın, uzlaşsaydı diyorlar. 27 Nisan muhtırasına, vesayet rejiminin baskılarına karşı sussaydı. Hakkaniyet ve adalet duygumuzu zedelemek pahasına.

Ne olacaktı? Ergenekon sessiz sedasız hakimiyetini sürdürecekti. Bunu tercih ediyorlar apaçık. Sorun çıkmazdı, ortalık toz duman olmazdı. Parti kapatma davası da açılmazdı. Hakkı hakikat ile ölçebilir misiniz bu yaklaşımınızla? Parti kapatılabilir diyenlerle kapatılamaz diyenlere 'eşit seyir imkanı' tanıyarak mı iktidar bekçiliğinizi sürdüreceksiniz? Bu yüzden mi haktan ve hukuktan yana taraf olanları saptırılmış imalarla yıpratmaya çalışıyorsunuz? Vicdani duruş, kesin ve net bir dille, berrak bir üslup bekler. Eyyamcılık, kıvırtma, dengeli davranma, kıvamlı pozisyon alma gibi ikiyüzlü versiyonlar attırmayı değil.

Birileri devletin iktidarını kimseyle paylaşmasın diye nice kuşak eğitim hakkını kullanamadı. Nice memur, asker iftira yoluyla işinden atıldı, birçok gazeteci ve aydının faili meçhul kaldı, sayısız genç küle dönmüş toprağından uzaklara sürgüne gitti. Kayıplar bulunamadı. Zalimler cezalandırılmadı. Biz hâlâ hiç sormayalım mı böylesine kanlı bir yapılanmanın dikte ettiği hangi ideoloji zulmetmenin, iftira atmanın, muhbirliğin, darbeciliğin, fişlemenin, işkencenin gerekçesi olabilir? Bunları ceset ve kül miktarıyla meşrulaştırmaya yarayabilir?

zaman



Bu yazı 1,362 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 10 Haziran 2008 'Temel ilkelerin iktidarı'yla evrensel adalet mümkün mü?
    • 3 Haziran 2008 Barış Meclisi'nde, barışın ortak diliyle
    • 27 Mayıs 2008 Adaletin merkez ve çevresi
    • 20 Mayıs 2008 Güneydoğulu dillerde yaşamak
    • 13 Mayıs 2008 Orta Anadolu; Modern yerellikler, çoğul kimlikler
    • 6 Mayıs 2008 Asıl gayrimüslimler çekti bu ittihatçı zihniyetten!
    • 29 Nisan 2008 Adaleti hangi dil ile talep edebiliriz?
    • 22 Nisan 2008 Özgürlük ve barıştan korkanların 'Tam bağımsız Türkiye'si
    • 15 Nisan 2008 Hakikat, ideolojik birimlerle ölçülemez
    • 8 Nisan 2008 İktidardan indiriliş öyküleri: Hep aynı kelimelerle
    • 30 Mart 2008 Ateş ve bahçe
    • 25 Mart 2008 Taraf gazetesi nasıl 'İslamcı ve AKP yanlısı' oldu?
    • 11 Mart 2008 Zalimin diliyle hakkı savunmak
    • 4 Mart 2008 Üniversiteye tarikatlar girecek diye çeteler mi girsin?
    • 19 Şubat 2008 Başörtülüler 'herkes için özgürlük' isteyince...
    • 12 Şubat 2008 Korku tutsaklığından özgür düşünce çıkar mı?
    • 5 Şubat 2008 Ilımlı İslam, laiklik ve 'emperyalizm işbirlikçileri'
    • 31 Ocak 2008 Halkların 'kendi olma özgürlüğü'
    • 29 Ocak 2008 Türbandan korkanlar neden adaletsizlikten korkmuyor?
    • 27 Ocak 2008 Biricik olmak

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,563 µs