AK Parti hakkındaki kapatma davası ile ilgili gözler artık Yüksek Mahkeme'de. 11 üyeli mahkemenin vereceği karar, güncel olduğu için çok tartışılan ekonomik ve siyasi istikrardan daha önemli sonuçlar doğuracak.
Hukuk ile siyaset ilişkisi yanında, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün sınırlarını çizen bir içtihat oluşacak. Bu içtihadın Avrupa Birliği kriterleri ve çağdaş demokratik yorumlar çerçevesinde olmasının anlamı olduğu gibi, aksi de tarihî ölçüde karar olacak. Ekonomik ve siyasi istikrarı küçümsüyor değilim, ama Türkiye'nin hukuk ve demokrasi zemininde yönünü belirleyecek olmasının daha önemli olduğunu düşünüyorum. Refah ve Fazilet gibi ara rejim dönemlerinde verilen kapatma kararlarının ölçü olmayacağı iyimserliğini taşımak istiyorum. Bu beklentiyi haklı çıkaracak kararlar da mahkeme arşivlerinde mevcut. Mesela Ali Haydar Veziroğlu'nun partisi için verdiği şu karar gibi: "Anayasa'nın 13. maddesiyle uyum içinde olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. ve 11. maddeleri gereğince şiddete başvurmadan bir düşünceyi açıklamaktan başka eylemi bulunmayan Demokratik Barış Hareketi Partisi'nin kapatılması için yapılan başvurunun reddi gerekir."
Karamsar senaryo, Anayasa Mahkemesi'nin iddianameyi kabul edip sonunda da bu doğrultuda karar vermesi. Bu, Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ı mahkûm edecek oranda siyasi istikrarsızlığa değecek kadar haklı ve herkesin içine sinecek bir karar olmayacaktır. En orta yolcu alternatif, mahkemenin Cumhurbaşkanı'nı kapsama dâhil eden bölümü gerekçe göstererek iddianameyi iade etmesi. Anayasa 105. maddede cumhurbaşkanının sorumsuzluğunu kayıt altına alırken, herhangi bir sınırlama getirmemiş, böylece mutlaklığı öngörmüş. Cumhurbaşkanı sadece vatana ihanetle ve sadece Meclis tarafından (en az dörtte üç çoğunlukla) suçlanabilir. Cumhurbaşkanı şu anda zaten siyaset dışında. Ayrıca yargılama sonunda ceza alsa bile bu durum cumhurbaşkanlığına seçilmesine ve tabii ki cumhurbaşkanlığına devamına hukuken engel değil. O halde devletin bütünlüğünü temsil eden makamı gereksiz yere yıpratmanın ne anlamı var? Yüksek yargıçlar, büyük ihtimalle yukarıdaki gerekçelerle iddianameyi iade edebilirler. Bu durum AK Parti'yi rehavete sevk etmemeli, zira bu, davanın yeniden açılmayacağı anlamına gelmeyecek. Başsavcı büyük ihtimalle iddianameyi düzeltip talebini yenileyecektir. Bu arada çok sık tekrarlanan bir hatayı söyleyeyim. 'AK Parti ile ilgili dosya önceki başsavcı tarafından açılmıştı, delil biriktiriliyordu.' deniyor. Siyasi Partiler Kanunu'nun 10. maddesine göre bütün partiler hakkında başsavcılıkta bir sicil dosyası tutulur. Başsavcılık bu dosyalarla partileri takip edip, denetler.
Başsavcılık dosyayı yenilerken AK Parti iki şey yapabilir. Birincisi bir taktik adım olarak CHP'nin kapatılması davası açılmasını isteyebilir. Önceki günkü Zaman'da CHP'nin de AK Parti için sıralanan suçları mebzul miktarda işlediğine dair haberler vardı. CHP'nin laiklikten dolayı dava edilmesi ironik bir tablo oluşturur.SPK 100. maddeye göre kapatma davasını başsavcı re'sen açabildiği gibi, bakanlar kurulu kararı ile adalet bakanının istemiyle veya bir siyasi partinin talebiyle açabilir. Başsavcının ret yazısı üzerine Siyasi Partilerle İlgili Yasakları İnceleme Kurulu'na itiraz edilebilir. Yargıtay ceza daireleri başkanlarından oluşan bu kurul talebi haklı bulursa, başsavcı dava açmak zorunda kalır. Veya her iki makamdan çıkan ret kararları Anayasa Mahkemesi'nde savunma metni olarak işe yarar.
AK Parti'nin asıl yapması gereken ise, her halükarda büyük bir demokratikleşme paketi ile hem Siyasi Partiler Kanunu'ndaki hem de Anayasa'daki antidemokratik unsurları temizlemek olmalı. Sadece kendini ilgilendiren maddelerle oynaması ahlaki olmaz, stratejik olarak da aleyhe kullanılabilir. Düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılması için bu dava bir fırsata dönüşmeli. Gündelik mevzi kazanma manevraları AK Parti'ye ve Türkiye'nin demokratikleşme serüvenine zarar verir.
zaman
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle