Avrupa Parlamentosu’nda, Türkiye’nin AB üyeliğini destekleyen üç grubun, Sosyalist, Liberal ve Yeşiller’in birlikte düzenledikleri “Sivil anayasa ve Kürt sorunu” konulu iki günlük toplantıda, PKK dahil Kürt siyasal hareketinin tüm temsilcileri vardı.
Toplantının ana başlığı ‘Kürt konferansı‘ydı. Kürt aydınlarıyla siyasetçilerine dikkat ettim. Büyük çoğunluğunda bir açıdan herhangi bir değişiklik yoktu.
Böylesi platformlarda bir şeyden kaçınmaya devam ediyorlar:
PKK eleştirisi...
PKK’yı eleştirmiyorlar.
Oysa, her seferinde olduğu gibi, genellikle konferans kulisinde PKK’ya dönük eleştiriler kulaklara çalınıyor.
Bunu yine yaşadım.
Birçoğunu yıllardan beri tanıdığım Kürt dostların Kürt sorunu çerçevesindeki haklı yakınma ve eleştirilerini yine dikkatle dinledim, bazılarını not ettim.
Ama kendi konuşmamda bu noktalara katılırken, onları eleştirmekten de geri kalmadım.
Neden mi?
Mesela, Türkiye’nin Kuzey Irak operasyonunu konuştular. Eleştirdiler. Operasyonla ilgili birçok neden sıraladılar.
Bir konuya değinmediler:
PKK...
Olacak şey değildi.
Sanki PKK, Kuzey Irak operasyonuna yol açan Gabar ya da Dağlıca saldırılarını yapmamış, o kadar ölüme yol açmamıştı.
Kürt sorununu konuştular.
PKK yine yoktu.
PKK’nın şiddet ve silah politikaları eleştirilmeden, bir koşul olarak PKK’nın silah bırakması istenmeden Kürt sorununu çözüm rayına oturtmak hiç mümkün olabilir miydi?..
Ben konuşmamda bu soruyu gündeme getirdim ve PKK’nın şiddetten, silahtan vazgeçmesinin çözüm açısından bir önkoşul olduğunu belirttim.
Sivil anayasa konusuna gelince...
Yine Kürt dostların bir bölümü, federasyon gibi, Kürtlerin anayasaya asli unsur olarak girmeleri ya da Kürtçe’nin resmi dil olması gibi, Kürtlere bireysel değil kolektif haklar tanınması gibi maksimalist ya da en uç taleplerde bulundular.
Olabilir.
Bunların da serbestçe savunulmasından, tartışılmasından yanayım. Ancak, Türkiye’nin siyasal gerçekleri açısından bu taleplerin gerçekçi olmadığını düşünüyorum.
Çünkü Türkiye’de Türkler de yaşıyor. Çünkü Türkiye’de Türk milliyetçiliği de var. Kürtlerin Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca uğradıkları adaletsizlik ve haksızlıklar konusunda en ufak bir kuşkum yok.
Hukuk ve insan hakları düzeni olacaksa, Kürtlerin kendi kimlikleriyle eşit vatandaşlar olarak barış içinde yaşayabilecekleri bir demokratik düzenin kurulmasını yıllardır savunuyorum.
Ancak, Kürt dostların maksimalist taleplerinin siyaseti istikrarsızlaştıracağını düşünüyorum. Bir milliyetçi karşı dalga yaratacağına inanıyorum. Kürt sorununu sürüncemede bırakıp Türkiye’de demokrasiyi ikinci, üçüncü sınıflığa mahkum etmek isteyen güçlerin işine yarayacağı görüşünü taşıyorum.
Bunun gibi, böylesi platformlarda birçok kez dikkatimi çekmiş olan PKK’ya ilişkin suskunluk da yanlış.
Toplantı konuşmamda da belirttim.
Türkiye’de, tüm eksikleriyle de olsa işleyen bir demokrasi var. Zaten öyle olmasaydı, Avrupa Birliği 2005’de Türkiye’yle üyelik müzakerelerini başlatmazdı. Böyle bir ülkede silah çekip dağa çıkan, böyle bir ülkenin askerini, sivilini öldüren, şehirlerde -son Diyarbakır örneğindeki gibi- bomba koyup terörün daniskasını yapan bir örgüte karşı bir devlet, eğer devletse, elbette mücadele de edecek, böyle bir yasa dışı örgütü etkisiz kılmaya çalışacaktır.
Başka türlüsü düşünülemez.
Evet, ‘PKK bir sonuç‘tur, Kürt sorununun bir ürünüdür. Ama böyle olması, PKK’nın silah ve şiddet politikalarını mazur gösteremez.
Konuşmamda altını çizdim:
Devletin birçok politikasını, PKK ile mücadele ederken izlediği çizgiyi demokrasi, hukuk, özgürlükler düzeni ve insan hakları açısından eleştiren bir gazeteciyim. Bunun için kitap da yazdım, yazı da yazdım, yazıyorum da. Fakat bu tavrım, devletin PKK’ya karşı yürüttüğü mücadelenin meşruluğunu, haklılığını teslim etmemi de engellemedi, engellemez de. Bu konuşmadan dolayı toplantı kulisinde Kürtlerden de tebrik aldım.
Onlara şunu belirttim:
Biz nasıl bazı bakımlardan devleti, hükümeti açıkça eleştiriyorsak, artık sizler de PKK’yı eleştirmeye başlarsanız, Türkiye’de barış yürüyüşü daha hızlanır.
Avrupa Parlamentosu’nda dikkatimi çeken bir başka nokta oldu. Avrupalı dostlarda PKK eleştirisi çok daha belirgin hale gelmiş durumda...
Bu da umut verici.
Umut verici olmayan bir noktaya gelince... Avrupa Parlamentosu’ndaki toplantıya AKP, CHP, MHP ve TÜSİAD da davetliydi. Hepsinin son anda gelmekten vazgeçtiklerini öğrendik.
Yanlış karar.
Kendine güvenirsin, gelip görüşlerini belirtirsin, dinlersin, gerekirse tartışırsın.
Bundan zarar gelmez!
Fenerbahçe’yi kutluyorum
Müthiş bir 120 dakika sonunda Şampiyonlar Ligi’nde ilk 8’e giren Fenerbahçe’yi ve Fenerli dostları yürekten kutluyorum.
milliyet
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle