En Sıcak Konular

Ali Bulaç


Ali Bulaç
0 0 0000

Liberal aydınlara ne oldu?



Başörtüsü tartışmaları çok öğretici oluyor. Her önemli tartışma bizi biraz daha geliştiriyor, kimin nerede durduğu, özgürlüklerden yana hangi ölçeklerde kararlı durabileceği konusunda fikir veriyor.

İhsan Dağı, Şaban Çalış ve Yasin Aktay gibi akademisyenlerin başlattığı ilk imza kampanyası, bizim tarihimizde Fatih'ten bu yana süren "İlmiye geleneği"nin içinde bir çatlamayı ifade etmesi bakımından önemlidir. Bu altı çizilmesi gereken bir husustur. Resmi ulemadan kopuşu ima eden metin, "liberal akademisyen"lerin özgürlük bildirisi gibi sunuldu. Batı'nın tarihinde bu türden önemli bildiriler var. Bunun kökeninde Martin Luther'in 31 Ekim 1517'de Kilise'nin kapısına astığı 95 maddelik ilk bildiri gelir, kamusal alana çıkmayı göze alan laik filozoflar ve sonraki liberal nesiller bundan ilham aldılar.

Bütün naifliğine rağmen tarihe geçecek olan birinci özgürlük bildirisidir. Hiç kuşkusuz yine kendini "liberal" olarak tanımlayan aydınlardan belirgin olanların bu bildiriye imza atmamaları ve "Üçüncü yol" adı altında "diğer liberal akademisyen ve aydınlar"ın yayınladığı bildiri de tarihe geçecektir. Ama biliyoruz, tarihe geçmek önemli değil, "nasıl geçtiğimiz" önemli?

Yasin Aktay, "sıklıkla siyasetin sorun çözme yöntemi" olduğunu söyler. Bir yönüyle doğrudur. Başörtüsü temel bir sorundur ve zamanlaması, yöntemi her ne ise -ki elbette bu tartışılabilir-, bir şekilde siyaset tarafından çözülmesi gerekir(di). AK Parti, doğru veya yanlış bir sorunu çözmeye kalkıştı; MHP ve DTP'nin kısmen desteğini alıp bir düzenleme yaptı.

Bütün İslam dünyasında Müslüman entelektüeller ve İslami akımlar hem çok yönlü saldırılara -askerî, kültürel, politik ve epistemolojik- karşı nefs-i müdafaa halindedirler hem de gelişme modelini izleyerek özgürlük mücadelesi vermektedirler. Baskı altında olanın özgürlük talep etmesinden daha doğal ne olabilir; iş ki çifte standart bir hastalığa yakalanmasın.

"Kahırdan lütuf doğar." Kabul etmek lazım ki, 28 Şubat süreci umut verici bir özgürlük mücadelesinin olabileceği ümidini doğurdu. Postmodern darbe sürecinde, yeni edindikleri felsefenin paradigması gereği, birtakım aydınlar, sürece karşı çıktı, postmodern darbeye maruz kalan dindar kesimlerin haklarını savundular. Bu doğru bir tutumdu, artı bir fedakârlık veya kahramanlık değildi. Zaten liberalseniz -yani öteden beri öyle iseniz ya da Sovyetlerin yıkılmasından sonra 'tek yön' işaretine bakıp bu yola girmişseniz veya milliyetçi ideolojilerin toplumu parçalayıp çatışmaya sürüklediğini görüp bundan vazgeçip liberal olmuşsanız- paradigmanız gereği özgürlükten yana olacaksınız. O günün somut siyasi gelişmesi 28 Şubat müdahalesiydi, bu da hem Liberal Düşünce Topluluğu'na mensup paradigmatik liberallerin, hem politik bir tutum olarak yeni liberallerin kendilerini ortaya koyabilmeleri için iyi bir fırsat oldu. 28 Şubat'a sadece liberaller değil, az da olsa bir kısım sol demokrat aydınlar da karşı durdu. Bu çerçevede 20. yüzyılın ilk yarısındaki otoriter ve totaliter zihniyetin hâlâ Türkiye ve dünya piyasalarında geçer akçe olabileceği inancından en ufak bir kuşku duymayıp babadan kalma usullerle aydınlanmacı pozitivizme devam eden merkezci medya, kapılarını sımsıkı kapatırken, dinî hayatlarını ciddiye alan çevreler, gazete köşelerini, televizyon ekranlarını ve tartışma platformlarını hem ahlakî bir görev olarak hem de politik bir maslahat mülahazasıyla bu "yeni liberal yazar ve sol demokrat aydınlar"a açtılar, el üstünde tuttular. Bunu teşvik edenlerden biri de bendim, çok da iyi oldu. Bunda bir gariplik yoktu, çünkü siyaset, sorun çözme yanında ortak iyi ve ortak çıkar için karşılıklı işbirliğidir.

Pekiyi, ne oldu da liberal aydınlar ve bir kısım sol demokrat aydınlar bir anda "biz bu oyunda yokuz, bizimkisi buraya kadar" demeye getiren bir tutum içine girdiler? Zımni konsensüsü bozanlar liberallerin tümü mü, "bir kısım liberaller" mi, yoksa zaten hiçbir zaman liberal olamamış, ama döneme göre zekâsını iyi kullanan aydınlar mıydı? Pazartesi konuya devam edelim.

zaman



Bu yazı 1,048 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 6 Nisan 2013 Neyin özgürlüğü?
    • 7 Nisan 2012 NATO'nun alan dışı stratejisi
    • 12 Kasım 2011 İdrak tutulması
    • 16 Temmuz 2011 Dört aktör
    • 25 Haziran 2011 Tiyatro bu
    • 19 Mart 2011 Afetler, felaketler!
    • 12 Mart 2011 Darbenin medya ayağı
    • 10 Mart 2011 Modelin altı parametresi
    • 7 Mart 2011 'Türkiye modeli'
    • 12 Şubat 2011 İhvan ve İslam korkusu!
    • 22 Ocak 2011 Kısır döngü
    • 13 Ocak 2011 Azınlık veya zımmi!
    • 10 Ocak 2011 Çatışmalar ve potansiyeller
    • 18 Aralık 2010 Başka bir dünya, başka bir iktisad!
    • 15 Kasım 2010 Diyanet'te 'yeni dönem'
    • 2 Ekim 2010 Millî Görüş'ten son kopuş!
    • 18 Eylül 2010 Ayrışmanın fotoğrafı
    • 2 Ağustos 2010 Askerler ve rolleri
    • 26 Temmuz 2010 Neden akletmiyoruz?
    • 24 Temmuz 2010 35. madde

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,813 µs