En Sıcak Konular

Leyla İpekçi


Leyla İpekçi
0 0 0000

Korku tutsaklığından özgür düşünce çıkar mı?



Başörtülü bir nineyi kalabalığın önüne çıkarıp alkışlarla başını açtıranlar, örtünen genç kızları notunu indirmekle tehdit edenler veya protesto için kara çarşaflara bürünüp ardından çarşafları yakanlar ne yapıyor?
Herhangi bir mesele -velev ki üniversitelerde eğitim hakkı olsun- bu şekilde nefret ve saldırganlık çoğaltılarak hakkaniyet ile ele alınabilir mi? Çarşaf yakanlar aslında bir bez parçasını değil, onu kullananı yaktıklarını görmüyorlar mı? Bilinçaltlarında çarşafı kişileştirdiklerinin farkında değiller mi? Başörtülü bir arkadaşım, doğduğundan beri yaşadığı Nişantaşı'ndaki bir spor salonundan geri çevrilişini, kafelerde insanların kendisine hakaret edişini, küçümseyerek bakışını anlatıyor. Bazı alışveriş merkezlerinde "burada ne işiniz var" diyerek aşağılanıyorlar. "Evinize hapsolun. İninizde, kovuğunuzda, çöplüğünüzde yaşayın. Burası bizim tariflerimize göre oluşturulmuş, bizim kriterlerimize göre belirlenmiş son derece steril ve seçkin bir kamusal alandır. Buraya gelmek istiyorsanız bizim gibi olmalısınız." Kast ettikleri bu aslında.

İnsanlık tarihi, ayrımcılık sonucu yüz binlerce insanı küle çevirmiş ve küllerini nehirlerde yok etmeye kalkmış zorbaların tarihini de yazmadı mı? Irkçılıktan, cinsiyetçilikten, kan elitizminden, her çeşit tahakkümden halihazırda hepimiz muzdarip değil miyiz? Tehdit, şiddet ve öfkenin sembollerini kullanarak adaleti vicdanlarda hangi birimle ölçebilirsiniz ki?

Başı açık olduğu halde gizli ırkçı olan bir kadın yargıç veya gizli bir kadın düşmanı olan erkek hakim bugüne dek hep adaleti tesis edebilmiş midir mahkeme salonlarında bilinemez. Ama başı örtülü bir kadının 'örümcek kafalı' olduğu önkabulüyle yeryüzündeki bütün örtülü kadınların toptan beyninin yıkandığını haykıranların hakkaniyetli ve vicdanlı bir karar vermesi oldukça zor değil mi?

"Asıl mesele üniversite ve yargı meselesi" diyor Etyen Mahçupyan, Taraf gazetesindeki yazısında: "Başörtüsü bu gerçek meselelerin üstünü örtmek için kullanılan bir sembol sadece. Yani bu giysi dindar kadınların değil, laik kesimin sembolü. Laiklerin 'çağdaş' olduğunu kanıtlamak üzere kullandığı ama asıl bu çağdaşlığın ardında cemaatçi bir nüfuz ve rant alanı yaratma teşebbüsünün hayata geçirilmesine yarayan bir kılıf (...) Çatışma laiklerin içinde yaşanıyor."

Örtünen kızları bir rejim tehdidi haline getiren, örtünme hakikatini siyasi bir kimliğe hapseden ve başörtülüleri tek ve yekpare bir bütünmüş gibi etiketleyen, onların karakterlerini, dünya görüşlerini, kader ve iradelerini tek bir sembole indirgeyen, onları nesneleştiren, aynılaştıran ve kişiliksizleştiren kim? Laik kesimin sadece kendilerini çağdaşlık mertebesine uygun gören üyeleri değil mi?

Kafalarındaki sembollerle 'gerçeğin çoklu yüzü'nün çakışmadığını görüyorlar aslında. Panellerde, oturumlarda karşılarındaki başörtülü konukların entelektüel donanımını, haklı gerekçelerini, apaçık yüreğini görüyorlar. Ama vehimlerini yansıtacak sarih bir dil olmadığı ve olamayacağı için: Korku ve tehdit diline sığınıyorlar hemen.

Hep aynı refleksi verdiklerini görünce şaşırıyorum. Müstehzi bir sırıtış ve karşısındakinin sözünü kesmek. Anlıyorsunuz ki korkusu sahici olsa bu kadar cesurca tacizde bulunamaz. Onun korkusu geleceğe dair bir vehim çünkü. Yani psikolojinin ve patolojinin alanına giriyor. Örtüye karşı olan herkes, nasılsa kendiliğinden haklıdır diye inandığı için, örtülü kızların okuma hakkını engellemeyi adaletsizlik saymıyor. Böylesi 'tektip haklıklar'ın prototipleri arttıkça gelmiyor mu zaten faşizm?

İçinizdeki evrenselliğe, yani belli bir iç özgürlüğüne ulaşmış olsaydınız: Özgür ve evrensel düşüncenin yeşereceği kapılarda bekleyen başörtülü kızların sizi tahakküm edeceğine, örteceğine, asimile edeceğine bu kadar kilitlenmekten utanmaz mıydınız? Bu kadar körleşir miydiniz şeytanlaştırdığınız kişilere karşı? Sırf siz korkuyorsunuz diye başkalarının varolma özgürlüğünü korkusuzca gasp ediyorsanız, bizzat kendi korkularınızın tutsağı değil misiniz?

zaman



Bu yazı 1,000 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 10 Haziran 2008 'Temel ilkelerin iktidarı'yla evrensel adalet mümkün mü?
    • 3 Haziran 2008 Barış Meclisi'nde, barışın ortak diliyle
    • 27 Mayıs 2008 Adaletin merkez ve çevresi
    • 20 Mayıs 2008 Güneydoğulu dillerde yaşamak
    • 13 Mayıs 2008 Orta Anadolu; Modern yerellikler, çoğul kimlikler
    • 6 Mayıs 2008 Asıl gayrimüslimler çekti bu ittihatçı zihniyetten!
    • 29 Nisan 2008 Adaleti hangi dil ile talep edebiliriz?
    • 22 Nisan 2008 Özgürlük ve barıştan korkanların 'Tam bağımsız Türkiye'si
    • 15 Nisan 2008 Hakikat, ideolojik birimlerle ölçülemez
    • 8 Nisan 2008 İktidardan indiriliş öyküleri: Hep aynı kelimelerle
    • 30 Mart 2008 Ateş ve bahçe
    • 25 Mart 2008 Taraf gazetesi nasıl 'İslamcı ve AKP yanlısı' oldu?
    • 11 Mart 2008 Zalimin diliyle hakkı savunmak
    • 4 Mart 2008 Üniversiteye tarikatlar girecek diye çeteler mi girsin?
    • 19 Şubat 2008 Başörtülüler 'herkes için özgürlük' isteyince...
    • 12 Şubat 2008 Korku tutsaklığından özgür düşünce çıkar mı?
    • 5 Şubat 2008 Ilımlı İslam, laiklik ve 'emperyalizm işbirlikçileri'
    • 31 Ocak 2008 Halkların 'kendi olma özgürlüğü'
    • 29 Ocak 2008 Türbandan korkanlar neden adaletsizlikten korkmuyor?
    • 27 Ocak 2008 Biricik olmak

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,457 µs