Başörtüsü konusunu Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’a da sormuşlar.
Herhalde sormuşlar...
Sorulduğu için o da açıklama yapmak zorunda kalmış...
Hangi işgüzar gazetecinin marifetidir, bilmiyorum.
Kim olsa sorardı.
Bir gazetecilik marifeti değil sadece, bir ‘gazetecilik başarısı’dır da.
Fakat, yine de oturmayan, insanın içine sinmeyen bir şeyler var. Soru, gazetecilik çabasından çok, ‘muhatap arayışı’nı yansıtıyor. En azından ben öyle algıladım.
Büyükanıt şunları söylemiş: ‘Bu konuda asker ne düşünüyor diye soruluyor. Türk toplumunun katmanlarında askerin bu konudaki düşüncesini bilmeyen yok. Bir kez daha söylemek malumun ilanından öteye gitmez.’
Gayet açıklayıcı, gördüğünüz gibi.
Büyükanıt, daha da açık görüşünü, Genelkurmay 2’nci Başkanı olduğu dönemde dile getirmişti. Ben Hürriyet gazetesinin yalancısıyım...
Hürriyet’in haberine göre, Büyükanıt ve dönemin Başbakan Yardımcısı Kemal Derviş bir araya geliyorlar.
Derviş, ‘Bilkent’te türbanlı ve mini etekli iki kızın çok iyi arkadaş olduğunu gördüm, üniversitede türbana hoşgörü iç barışa katkı sağlar’ diyor.
Büyükanıt şu karşılığı veriyor: ‘Türbanlı iktidara gelirse hoşgörü göstermez...’
Dediğim gibi, Derviş’le Büyükanıt arasında geçtiği ‘varsayılan’ bu konuşmayı Hürriyet gazetesinde okumuştum.
Mümkündür...
Bir asker, başörtülülerin ‘demokrasilerde gerekli hoşgörüye sahip varlıklar’ olmadığını düşünebilir ve bu görüşlerini söz hakkı düşürebildiği, yani yasal olarak bu imkana sahip olabildiği her ortamda özgürce seslendirebilir.
Hatta görüşlerini bir siyasal parti çatısı altında örgütleyebilir.
Bu onun hakkı.
Ben de tam tersini düşünüyorum örneğin.
İnsanların inancından, felsefesinden, kılık-kıyafetinden dolayı yargılanmasını ve toplumsal hayattan tard edilmesini, hele bu ‘demokrasi’ adına yapılıyorsa, yanlış ve ‘hukuk dışı’ buluyorum.
Ancak, takıldığım iki husus var.
Sınırları korumakla görevli asker başörtüsü yasağının tarafı mıdır?
Yahut ‘yasakların yumuşatılması’ konusunda başvurulacak (başvurulması gereken) bir merci midir?
Türkiye, bildiğimiz kadarıyla, demokratik bir ülke...
Bir anayasası var...
Hatta bir Başbakanı, bir Bakanlar Kurulu, bir ‘parlamento’su, son yıllarda siyasallaştığı yönünde suçlamalara maruz kalsa da bir ‘adalet mekanizması’ var...
Bu ‘hiyerarşik yapı’ içinde, niçin birileri türban meselesini bu konuda taraf olmayan, taraf olmaması gereken bir bürokratla tartışıyor, tartışma gereği duyuyor?
Büyükanıt’ın ‘Türk toplumunun katmanlarında askerin bu konudaki düşüncesini bilmeyen yok. Bir kez daha söylemek malumun ilanından öteye gitmez’ açıklamasını hem beğendim, hem beğenmedim.
Beğendim...
Çünkü, sözleri ‘ihsas-ı rey’ anlamına gelse de, bu konuda topu parlamentoya atıyor ve tartışmanın açık bir tarafı olmak istemediğini anlatmaya çalışıyor...
Beğenmedim...
Çünkü, asker doğrudan taraf olmadığı konularda konuşmamalı, parlamentoya karşı örtük blokaj anlamına gelebilecek sözler sarfetmemeli...
star gazetesi
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle