En Sıcak Konular

Nuh Gönültaş


Nuh Gönültaş
0 0 0000

Türkiye’nin en büyük problemi Hürriyet Gazetesi’dir!



Daha önce bir kere daha yazdım. Şimdi gene yazıyorum: Türkiye'nin en büyük sorunu Hürriyet Gazetesi'dir. Başbakan kendilerine çıkıştı ya, hemen tehdit başladı: "Suud Kralı'nın hediyeleri neydi, nerede" vs.

Yazarlarından birisi aynı gün "Nerede Kralın hediyeleri" diye sorarken, öteki "Cumhurbaşkanı açıklayacak, büyük ihtimalle kayıtlıdır" diye yazıyor. Arkasından bir şey çıkmayacağı belli olduğu için mi acaba böyle ikircikli davranılıyor? Bu mu elinizde hükümete ve Cumhurbaşkanına karşı kullanacağınız koz. Grubun hiç de radikal olmayan Radikal'i hemen de "Namaz kılınan okul" manşeti atmış. Bir tek imam eksikmiş. Öğrenciler ders öncesi beraber namaz kılıyorlarmış.

Yok yok, içtikleri şaraptan bunların kimyası bozulmamış da başbakan kimyası bozulmuş! Beş yılda 10 kat büyüyenlerin bünyesi sağlam oluyor da Başbakan'ın kimyası bozuluyor. Tabii sağlıklı büyüme değil bu, obezite...
Obezlik. Sizin zamanınızda beş yılda 10 kat büyüdüler, yoldan çekilin, engel olmayın, 2. beş yılda 20 kat daha büyüsünler. Kendilerini birinci güç görüp, ülkede hükümetler devirip, hükümetler kurdursunlar. Hoşlanmadıkları bakanı azlettirsinler. Her zaman her yerde kendileri 1. sınıf olsun, diğerleri mümkünse hiç olmasın. "Kirli Gazetecilik" başlığına niçin kızıyorsunuz ki. Hani "Vakit Gazetesi yazdıkça siz zengin oluyordunuz". Bu söz size ait değil mi? Peki şimdi niye savunmaya geçiyorsunuz ki!

1948 yılında "Hürriyet" adıyla yayın hayatına atılan bu gazete bazen aba altından sopa göstererek, bazense alenen her türlü hürriyetin karşısında karşısında durmaktadır. Özgürlük satan gazetemizin amiral gemisi kaptanı da demokrasi istiyormuş gibi yaparak totaliter olanı savunmakta, modernite yanlısıymış gibi görünerek statükoculuğun en babasını yapmaktadır. Herkesi eleştirirken, kendisini eleştirilmez sanmakta, eleştirdiği insanları "Niye eleştiriye katlanamıyorsunuz" diyerek sigaya çekerken, kendisini eleştirenleri yok etmeye çalışmaktadır.

Bu ikircikli, güvensiz, nabza göre şerbet veren, durumu kurtarmaya yönelik, her devrin adamı tavrını ne yazık ki bütün gazeteye yaymayı başarabilmiştir. Gazetesindeki çok renkliliği öldürmüştür. Buradaki çok renklilik olsa olsa "haki"nin varyasyonları olabilir ki buna da tek tonda kakofoni denebilir. Çünkü baktığınızda aslında bütün köşecileri aynı köşeyi dönmektedir. Bu anlamda büyük bir tek seslilik olduğunu söylemek mümkündür. Gazetesinde "Neden bir tane bile başörtülü çalışanı olmadığını" açıklayamaz mesela.

"Hürriyet Türkiye'dir" falan diye reklâmlarda attırmak elbette basit bir göz boyacılığından başka bir şey değildir. Kendisini Medya Partisinin değişmez lideri olduğuna o kadar inandırmıştır ki, iktidar mücadelesinde "eleştirileri hazmedememekle suçladığı" Başbakan'la aynı safta durduğunun farkına varamamaktadır. Tıpkı 40 yıldır koltuğunu bırakmayan bazı küçük sendika liderleri gibi yayın yönetmenliği koltuğuna sıkı sıkıya yapışmıştır. Neredeyse gazetesiyle aynı yaşta olduğu için belki de Hürriyet'i tek yumurta ikizi sanmaktadır. Belki bu yüzden hem Hürriyet'in hem de kendisinin sonsuza kadar yaşayacağını, kurdukları menfaat düzeninin de ilelebet yaşayacağını düşünmektedir. ...

Ve nokta: Hürriyet işte bu yüzden, bu soğuk savaş döneminde kalmış anlayış ve onu bu şekilde yöneten yayın yönetmeni yüzünden Türkiye'nin gelişmesinin önündeki en büyük engeldir. Bu durum bir gün yayın grubu sahibinin de canını acıttığında kendisine yol verilecektir. Bugün mağdur ettiği yüz binlerce insan için vicdanında hiç gözyaşı dökmeyen Medya Partisi Lideri, belki o zaman Emin Çölaşan gibi anılarını yazıp timsah gözyaşları dökecektir.

bugün



Bu yazı 1,221 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 8 Temmuz 2012 Delikli demir ile mertlik arasındaki ilişki...
    • 5 Temmuz 2012 İki arada bir derede ölüm!
    • 28 Haziran 2012 Dessas-ı ehli dünyanın hafiyeleri veya satılık kalemler...
    • 26 Haziran 2012 Kılavuzu NATO olanın...
    • 17 Haziran 2012 Davet ile davete icabet...
    • 5 Haziran 2012 AK Parti celladına gülümserken...
    • 31 Mayıs 2012 Kürtaj emanete ihanettir!
    • 13 Mayıs 2012 28 Şubat dalgaları ve hükümetin kıyıları...
    • 26 Nisan 2012 CHP'nin tarihi en yumuşak yeri...
    • 24 Nisan 2012 Vatana ihanetin yasal dayanağı olur mu?
    • 19 Nisan 2012 Peki, AK Parti iktidarı bin yıl sürecek mi?
    • 17 Nisan 2012 Çevik Bir nefreti, Tayyip Erdoğan sevgisi...
    • 14 Nisan 2012 Adaletin rövanşı...
    • 8 Nisan 2012 İçimizdeki darbeciler yüzünden...
    • 29 Mart 2012 Gazete kapatmak çağ dışı bir çözümdür...
    • 22 Mart 2012 Talimatla akreditasyon olur fakat demokrasi olmaz...
    • 13 Mart 2012 Liderlik cesareti...
    • 8 Mart 2012 Stratfor ve WikiLeaks gazeteciliği!
    • 1 Mart 2012 Bu ülkede 28 Şubatlar bitmez!
    • 26 Şubat 2012 15 yıl sonra yeniden ''şubat soğuğu!''

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,320 µs