En Sıcak Konular

Mustafa Karaalioğlu


Mustafa Karaalioğlu
0 0 0000

Alevi ezberleri



Ne zaman kökü eskiye dayanan, taraftarlığın keskinleştiği, mantığın değil öfkenin üstünlük kurduğu bir konu tartışılacak olsa hep aynı şey oluyor. Gerçek pozisyonlar terk ediliyor, maskeler takılıyor, roller sergileniyor.

Örnek bulmak için yorulmaya gerek yok, Kürt meselesinde bunu yaşadık. En keskin, en şahin, en ‘Vuralım, öldürelim’cilerin yıllar sonra ‘Bu iş böyle olmuyor’ noktasına geldiklerini gördük. Görüyoruz da. Bu gerçeği yıllar önce görenler ise, ya düşmandı ya da vatan haini. Demek ki, eski haller pozisyon değil, biraz kahramanlık ve vatanseverlik rolüymüş...

Kürt meselesinde, en baştan rahatlıkla fark edilebilecek gerçeğe 25 yıl sonra ulaşılabilmesi, bütün problem alanları için anahtar olacak kadar bedeli yüksek bir tecrübedir. Ezberlerimize o kadar itimat etmeyelim; alkış alan rollerin cazibesine kapılıp gitmeyelim.

O değerli anahtarı, Alevilik konusunda da kullanmalıyız.

Kabul etmek lazımdır; bu ülkede Alevi inancına sahip olan insanların en başta sosyal görünürlük olmak üzere, inançlarını zenginleştirici ortam yaratamamak ve bir şekilde temsil imkanı bulamamak gibi sorunları vardır. Alevi inancının nesilden nesile aktarılması her dönem sorunlu olmuş ve inancın fıkhi temelleri tartışma konusu haline gelmiştir. Bütün bunlar Alevi toplumuna ve cemaatlerine; en çok da gençlerine karşı büyük bir haksızlıktır.

Netice itibariyle Alevilerin hatırı sayılır bir kesimi, daha içine kapalı, daha defansif ve reaksiyoner hale gelmiştir.

Başbakan Erdoğan’ın katıldığı Muharrem Orucu iftarına karşı sergilenen tepki analiz edildiğinde, bu geleneksel problemlerin hepsinin izi bulunacaktır.

Yılların içe kapanıklığı devletten gelene karşı zaten şüphe ile bakmaya yeterlidir. Üstelik, uzanan elin sahibi ‘sünni’ kimliği öne çıkan bir politikacı ise tepki kendiliğinden gelecektir.

Bütün kronik meselelerimizde olduğu gibi Alevilik de içe kapanıklık nedeniyle retoriğe mahkum edilmiş; kendisi dışından gelen her şeyde, her adımda ve her niyette bir şüphe aramak refleks olmuştur. Eğer, ortada hiçbir tartışma yokken Diyanet İşleri Başkanlığı durup dururken Alevilere yönelik bir açılım yapmış olsaydı bile reaksiyon kaçınılmaz olacaktı. ‘Durup dururken neden?’ sorusuyla o açılım da sorgulanacaktı.

Şüphe ve komplolardan arındırıldığında Başbakan’ın o iftara katılması cesur ve olumlu bir harekettir. Kesinlikle iyi niyetli bir ardımdır. Erdoğan’ın gözü Alevi oylarında değildir; onları asimile etmek gibi bir niyeti de yoktur. Ülkenin kronik problemlerinin hallolmasını istemekte; bunun için bir zemin yaratmaya çalışmaktadır, o kadar.

Ama konu sadece Sünni bir başbakanın adım atıp atmamasıyla da sınırlı değildir. Alevilerin parçalı örgütlenmesi, çok sayıda örgütün büyük bir rekabetle toplum üzerine hak sahipliği politikası geliştirmesi, meseleyi daha da içinden çıkılmaz hale getirmiştir. Bugün, devlet ve Sünni toplumla yaşanandan daha aktüel ve en az onlar kadar çetrefilli problemler Alevilerin kendi içinde yaşanmaktadır. Temsil sorunu ve o temsilin dinsel standartları başta olmak üzere bir dizi tartışma alanı oluşmuştur. İçte yaşanan bu sorunlar, Başbakan’lı iftara karşı Alevilerin geleneksel misafirperverlik anlayışıyla da çelişen boykot tavrının temel sebebidir. Çünkü, Alevi örgütlerinin ezberinde bir Sünni Başbakan iftara katılacak olursa nasıl davranılacağına dair bir kural bulunmamaktadır.

Bu dahili problemlerin çözümü için de Alevi toplumunun dışarıyla, devletle, kendisinden farklı olanla yüzleşmesi, tanışması elzemdir. Yolların açılması da önce devletin görevidir. Devletin ikinci görevi de o açılımı yaptıktan sonra sürecin sevk ve idaresine müdahale etmemektir.

star



Bu yazı 1,162 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 29 Nisan 2011 Erdoğan ne yapmış oldu?
    • 26 Ocak 2011 CHP değişmese ne olur?
    • 27 Eylül 2010 ''Seçkinler'' demokrasiye entegre olacak mı?
    • 3 Haziran 2010 İsrail’in başındaki bela
    • 14 Aralık 2009 DTP KAPALI, PKK AÇIK Bu karar kimi cezalandırdı?
    • 24 Kasım 2009 Aynı analiz, aynı nakarat
    • 6 Ağustos 2009 Ayıp
    • 28 Temmuz 2009 367’nin mucidine bir küçük soru
    • 2 Aralık 2008 Ergenekon davası nasıl başarısız olur?
    • 30 Kasım 2008 Erdoğan’ın en önemli seçim vaadi
    • 19 Ekim 2008 151 oy neyi anlatıyor
    • 17 Eylül 2008 Satır aralarından Başbuğ
    • 8 Mayıs 2008 O yemekte ne konuşulmadı
    • 13 Nisan 2008 ‘AB şimdi’nin iki faydası
    • 10 Mart 2008 CHP’den başka küçülen Atatürk kurumu var mı?
    • 14 Ocak 2008 Alevi ezberleri
    • 1 Ocak 2008 ‘2007’nin en önemli olayları’ listem
    • 24 Kasım 2007 Kritik operasyon soruları
    • 5 Temmuz 2007 MHP siyasetini bekleyen yüzleşme
    • 28 Haziran 2007 ‘Gül olamaz’ daha iyi bir gerekçeydi

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,972 µs