DTP Grup Başkan Vekili Selahattin Demirtaş, Taraf gazetesinde Neşe Düzel'e önemli açıklamalar yaptı. Çözüm için iyimser bir tablo çizen Demirtaş'ın, 'sınır ötesi operasyonun çözüm ihtimalini artırdığı' görüşü hayli ilginçti.
Demirtaş, PKK'nın nasıl büyüdüğünü ve bunca insanın neden dağa çıktığını izah ederken şöyle dedi: "Tabii onu dağa çıkaran koşullar 12 Eylül'ün işkencelerle, baskılarla, infazlarla dolu askerî koşullarıdır. Kürtlerin ve Kürtçenin inkârıdır. Kürtçe diye bir dilin olmadığının söylenmesi ve yasaklanmasıdır."
Terörü meşru kılmasa da bu tespite katılanların sayısı gittikçe artıyor. Nitekim PKK ile mücadele eden eski Genelkurmay başkanları ve hatta Kürtçe yasağına imza atan Kenan Evren bile izlenen politikaların yanlışlığını itiraf etti. Diyarbakır Cezaevi'nin, insanlık dışı yöntemleriyle nasıl PKK'ya eleman üreten bir üsse döndüğü çok iyi biliniyor.
PKK'nın doğup büyümesinde, birçok faktörün yanı sıra bu yanlış politikaların önemli rol oynadığı açık. Ama, bugün için meselenin püf noktası, Demirtaş'ın bu tespiti üzerine Neşe Düzel'in sorduğu soruda saklı: "AB sürecinde bu yasaklar kalktı. Kürtlerin siyasi temsili sağlandı. O halde neden PKK sivil siyasetin önünü tıkamaya çalışıyor?" Maalesef Demirtaş, bu soruya cevap vermek yerine, topu taca atıyor.
Malum, ülkemizdeki demokratik süreç açısından kritik bir yıl olan 2007'de, PKK'nın eylemlerini neden artırdığını açıklayan birkaç teori var. Bunlardan biri, PKK içinde bir derin PKK bulunduğu, hem şiddet ortamının devamı hem de AK Parti'nin önünün kesilmesi noktasında bu yapı ile derin devletin çıkar birliğine sahip olduğu yönünde. Eylemlerdeki artışı, örgüt içindeki liderlik mücadelesi, dağ-ova gerilimi ve nihayet dış güçlerin rolü gibi teorilerle açıklayanlar da var.
Ancak bu teorilerin yanı sıra, PKK'nın hâlâ varlığını korumasında yalın bir gerçeği atlamamak gerekiyor. O gerçek şu: Demirtaş'ın çerçevesini çizdiği 1980 şartlarında dağa çıkan 20 yaşındaki biri, şimdi 40'lı yaşlara geldi. Şiddet, bunların tek mesleği haline geldiği gibi, bu insanlar, Türkiye'nin demokratik ve ekonomik alanda geçirdiği büyük değişimin de dışında kaldılar. 1980'lerin sonuna doğru, Türk yargısı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi denetimine açıldı. Buraya kişisel başvuru hakkı tanındı. Aynı dönemde Türkiye, Avrupa Birliği'ne tam üyelik için başvurdu. Bu süreçte, Türkiye Kürtçe konuşmanın yasak olduğu ülke konumundan, Kürtçe öğrenim ve yayının özgür olduğu bir ülke haline geldi. PKK'nın ilk eylemini yaptığı 1984'ten 2004'e Türkiye bambaşka bir ülke oldu. Avrupa Komisyonu, yayınladığı raporla Türkiye'nin Kopenhag Kriterleri'ne uyum sağladığını tescil etti. Müzakereler de bu sayede başladı.
Terör sorununun tamamen üstesinden gelinecek ve yeni bir sayfa açılacaksa, öncelikle kafalardaki bu boşluğun giderilmesi gerekiyor. Bu rehabilitasyon ihtiyacı, bir şekilde PKK virüsüne kapılmış insanların yeniden kazanılması için gerekli olduğu kadar, Türk toplumunu bu duruma hazırlamak için de önem taşıyor. Böylece, teröre bulaşmış insanların, Türkiye'nin artık eski Türkiye olmadığını görmesi sağlanır. Terör belasından çok çekmiş toplum da PKK'yı büyüten dünün ağır şartlarını göz önüne alarak hadiseye biraz daha esnek bakmaya başlayabilir.
Aslında büyük bir şiddet dalgasının ardından ortaya çıkan sorunları çözmek durumunda kalan ülke sadece Türkiye değil. Bugün, Endonezya'dan Cezayir'e, Yemen'den Mısır'a birçok ülke, benzer sorunları aşmaya çalışıyor. Bu ülkeler, 1980'lerde Afganistan'la başlayıp Bosna ve Çeçenistan'la devam eden bir şiddet sarmalına giren evlatlarını, rehabilite ederek kazanma gayretinde. Suudi Arabistan, şiddet yanlısı gruplara katılmış binlerce genci, bu tür bir eğitimden geçiriyor. 2003'ten bu yana tutuklanan 3 bin kişiden 700'ünün, bu çabalar neticesinde düşüncelerini değiştirip serbest kaldığı belirtiliyor. Yemen'de bu tür çabalar sonucu, yüzlerce gencin topluma döndüğü söyleniyor. Endonezya'da da benzer bir program yürütülüyor. Şiddet eylemlerini İslam'a dayandıran gençler, toplumda saygın konuma sahip din adamlarıyla görüştürülüyor. Bu tür hareketlere katılıp sonra fikir değiştiren kişilerle konuşacakları ortamlar hazırlanıyor. Ceza indirimi ve hayata yeniden tutunmayı sağlayacak ekonomik teşvikler uygulanıyor.
İngiltere'nin IRA uygulaması ve başka örnekler de incelenebilir. Yeter ki, sorunun büyüklüğünü kabul edip samimi çare arayalım.
zaman
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle