Taraf gazetesinden Yıldıray Oğur son derece makul bir 'talepte' bulundu: " Başı açık kadınlar da araştırılsın. "
Şöyle devam ediyor: "Başı açık kadınlar üzerine bir araştırma yapılması daha kolay ve ucuz olabilir. İşaret edilmenin, araştırma nesnesi olmanın, sayılmanın, yorumlanmanın, istatistik tablolarında yaşamanın, kesilip biçilmenin tadını bir de başı açık kadınlar yaşasın."
Gerçekten de başı örtülü kadınlara yönelik böyle bir sembolik ' kesip biçme' durumu var.
Buna karşılık, toplam içinde azınlığı (yüzde 35 civarında) oluştursalar da, başı açık kadınlar üzerine doğru dürüst bir araştırmayı ben hatırlamıyorum.
Halbuki... Mesela gözyaşları içinde " Paşam, duruma el koyun " diye bağıran... Ahmet Necdet Sezer'in görevi bitti diye ayılıp bayılan... Boğaziçi Üniversitesi'nden mezun olup arzu ettiği erkeğe kavuşup kavuşmayacağını öğrenebilmek için falcı falcı dolaşan... Sabahları ilk iş olarak şarkılı türkülü programları izlemek üzere TV'ye hamle eden 'açık' kadınların, zihinlerinin de açık olup olmadığını anlamak üzere bin bir çeşit araştırma yapılabilir.
Sırası gelmişken bir konuya açıklama getirmek isterim. Yine Oğur'un yazısında şöyle bir bölüm var:
"Peki ya ' Türbanlıların sayısı azalıyormuş yaşasın' diyenler? ' Bakın korkmayın, modernleştikçe türbanlıların sayısı azalıyor, biraz daha gayret, modernleşmenin şaşmaz ilerleme çizgisi böyle giderse otuz yıla kadar türbanlı falan kalmaz' diyen demokratlar, liberaller?"
Oğur'un, " demokratlarliberaller " kategorisine sanırım ben de giriyorum. Ve bu konudaki fikrim şöyle:
Türkiye'nin tarihi, toplumsal ve siyasi koşullarının sonucu olarak... Başı örtülü kadınların çoğunluğu yoksul ya da dar gelirli. Köylerde, kasabalarda, küçük kentlerde ya da büyük kentlerin çevre mahallelerinde örtülü kadınlar daha fazla.
Kapitalist modernleşmenin çeşitli etkileri var: Bunlardan biri de şirket yaşamına giren kadınların örtünmeyi tercih etmemesi.
Örtünenlerin azalması bir işaret: Kapitalist modernleşmenin derinleştiğini gösteriyor bana. Bu da aynı zamanda, ortalama gelir seviyesinin artması anlamına geliyor.
Benim fikrim ve tavrım şöyle:
"Kemalist" değilim: Kim nasıl giyinmek istiyorsa, öyle giyinsin. Kimseye "başını aç" ya da "başını ört" demem. Tanıdığım bir kadın örtünürse üzülmem, açılırsa sevinmem.
Ancak sosyolojik olarak baktığımda, örtünmenin azalması, yukarıda anlattığım anlamda hoşuma gider.
Kapitalizm elbette şahane bir sistem değil. Bir sürü kötülüğü var. Ama Türkiye'nin daha fazla sermayeye ihtiyaç duyduğunu da biliyorum. Bizim sorunumuz " fazla " kapitalizm değil şu dönemde, tersine kapitalizmin "azlığı " asıl derdimiz. Ve tabii onunla birlikte gelen rasyonelleşme...
Ayrıca örtünme ile piyasa ekonomisi arasındaki ilişkinin " bire bir " olmadığını, mekanik bir biçimde işlemediğini de biliyorum. Mesela MÜSİAD bünyesinde başı örtülü iş kadınları var.
Yani 30 yıl sonra, kapitalizm bugüne göre çok daha yaygınlaştığında da örtünenler olacak. Hem de sürüyle...
Bilmem anlatabildim mi?
sabah
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle