• Evimizde ışığımız yanıyor, ayağımızı uzatıp rahat yatıyorsak, bu huzuru devlet dediğimiz yapıya borçluyuz. Peki devlet bu huzuru nasıl sağlıyor? Verdiği hizmetlerle...
• Eğer devletin sağlık, güvenlik, eğitim gibi hayati konularda verdiği hizmetler çökerse, devlet yapısı da sarsılır ve çöker. Bu hizmetleri aksatan veya engelleyen her çeşit uygulama bizim rahatımızı, huzur ve can güvenliğimizi tehlikeye atıyor demektir. Bu tehlikeye kim göz yumabilir ki?
• İşçi, memur, subay, polis, emekli milyonlarca kişinin, sosyal güvenlik sisteminin çökmesi nedeniyle sosyal güvenlikten yoksun kaldığını, maaş, ilaç ve sağlık hizmeti alamadığını bir an için düşünün!
• Devlet yapısı çöker. Çünkü devlet sosyal güvenlik demektir. Özetle, hastalıkları azaltan koruyucu ve önleyici tıp anlayışı yerine, hastalık üreten yaşam tarzı, ilaç ve yüksek teknolojiye dayalı pahalı sağlık harcamalarının artması, sonuçta sosyal güvenlik sisteminin yani devletin çökmesine yol açar.
• Yaşam tarzını düzenleyen toplum mühendisliğini küresel sistemin keyfine bırakan ülkeler çökerken, aynı zamanda güzel bir pazar olurlar. Devletin yerini de küresel sistem ve taşeronları alır.
Sosyal güvenlikte felaket: Kara delik büyüyor!
• Maliye Bakanlığı’nın 2005 bütçe verilerine göre, bütçe sosyal güvenliğe akıyor. 11 yıllık fatura 350 milyar dolar oldu. Bu tutar, Türkiye’nin toplam iç ve dış borç stokundan daha fazladır.
• Sosyal güvenliğe gayrisafi milli hâsılanın yüzde 4,6’sı kadar genel bütçeden bir aktarım yapılıyor. Sistemin çalışması, emeklilerin maaş alması, sağlık giderleri ve ilaç masrafları ancak böyle karşılanabiliyor. Bunun 11 yıllık dönemdeki toplam faturası, eğer hazine kâğıtlarında değerlendirilseydi, 350 milyar dolarlık bir rakama ulaşacaktı. 2006’da da bütçe sosyal güvenliğe aktı.
• Sosyal güvenlik açığının 2007 rakamları ise felaketin korkunç bir hızla arttığını gösteriyor. Son 16 yıllık sosyal güvenlik açığı 500 milyar doları buluyor. Bu felaket değilse nedir?
Ülkeler ve kişiler açısından, sağlık harcamaları nasıl olmalı?
• Sağlık harcamaları sınırlı bir bütçeyle sağlandığı için maliyetler, hesaba katılmalıdır. Çünkü sınırlı kaynaklarla sınırsız istekleri karşılayan bir sistem yoktur.
• Ancak sadece maliyete dayalı kararlar da zalimce ve duygusuz olabilir.
• Pahalı girişimler ise yeni, iyi veya alternatifi yok diye meşru olamaz. Onları meşrulaştıran tek şey daha fazla hayat kurtarma ve hayat kalitesini yükseltmesi olmalıdır.
Doktorlar açısından ise yaşam tarzımız; hastalıklardan korunma ve önleme üzerine kurulmalıdır.
Çinli bir filozofun 4600 yıl önce dediği gibi;
(Huang Dee. Nai-Ching : M. Ö. 2600, Çin’in ilk tıbbi kaynak kitabı.)
• Üstün doktorlar, hastalıklar ortaya çıkmadan önce önlem alır.
• Vasat doktorlar, hastalığın ilk belirtisi çıkar çıkmaz önlem alır.
• Vasat altı doktorlar ise, tüm belirtiler ortaya çıktıktan sonra girişimde bulunur.
Bu kural aslında yönetimden ekonomiye, doktordan hastaya kadar herkes ve her meslek için geçerlidir. Eski Çin’de doktorlar, hastalıkları önleme görevini başarıyla yaptıkları ölçüde maaş alır, hastalık veya salgın halinde maaşları kesilirdi. Yani şimdiki küresel sağlık anlayışının tam tersi.
Gelişmiş ülkeler ne yapıyor?
• Bilindiği gibi, kalp hastalıklarının teşhis ve tedavisi son derece pahalı olup, ABD ve AB üyesi ülkelerin bile bütçesini sarsmaktadır. Ancak bu ülkeler, pahalı ilaç ve teknolojileri kendileri ürettiği için bunların tüketilmesi bu ülkelere kazanç sağlamaktadır.
• ABD Kongresinin 1948 de 500 bin dolar gibi komik bir parayla, kalp hastalığına yol açan risk faktörlerine karşı başlattığı mücadele, koroner kalp hastalığı ve buna bağlı ölümleri yarı yarıya azalttı.
• Bu gün ABD’de koroner kalp hastası bir kişinin yıllık maliyeti 12 bin doları aşmaktadır. Sadece kalp damar hastalıklarının yıllık ekonomik yükünün, Avrupa Birliği ülkelerinde 169 milyar avro, ABD’ de ise 194 milyar dolar olduğu düşünülürse, en ucuz yolun koruyucu önlemler olduğu açıktır.
Türkiye’de sağlığa harcanan para
Türkiye’nin toplam sağlık harcaması
1992 yılında 6 milyar dolar iken,
2000 yılında 13 milyar dolara,
2006 yılında 30 milyar dolara yükseldi.
Kişi başına ortalama sağlık harcaması ise
1992 yılında 103 dolar iken,
2000 yılında 194 dolara,
2006 yılında 381 dolara yükseldi.
Asıl sorun ve çözüm ne?
• Hastalık üreten yaşam tarzında, sağlığa harcanan parayı artırmak toplumu daha sağlıklı yapmıyor. Çünkü hastaları tedavi ederken, yaşam tarzımız giderek artan oranda hasta ve hastalık üretmeye devam ediyor. Dünyada en fazla sağlık harcaması yapan ABD halkı neden sağlıklı değil? Kişi başına sağlık harcaması, Küba’ya göre 24 kat fazla olan ABD’de toplum sağlığı Küba’dan daha kötü, ortalama yaşam süresi de daha kısa. Bu gerçeği fark eden İngiltere ise hastalıkları önleyerek sağlığı koruyan anlayışa geçiyor. Kötü alışkanlıkları azaltan ve hastaların yaşam tarzını değiştiren doktorlar artık daha çok maaş alıyor. Yani ‘ne kadar hastalık, o kadar para’ anlayışı yerine, binlerce yıl önce başarıyla uygulanan Uzak Doğu’nun ‘ne kadar sağlık, o kadar para’ kavramı benimseniyor. Giderek şişmanlayan ve hasta bir topluma dönüşen ABD halkında ise, kendi bedenini yönetme ve yaşam tarzını belirleme özgürlüğüne dair umutlar giderek azalıyor.
• ABD’de sadece kalp damar hastalıklarına 194 milyar dolar harcanırken, küçük Amerika olma yolunda hızla ilerleyen ülkemizde de sağlığa harcanan para giderek artıyor. Bu paranın yüzde 80’i başkalarının ürettiği ilaç ve teknoloji ürünlerinin karşılığı olarak dışarıya ışınlandığından, geri kalan para hizmet sektörünü çevirmeye yetmiyor. Bunları üretemeyen ve bir de sağlığa ayırdığı kıt kaynakların çoğunu dışarıya kaptıran ülkelerin asıl sorunu burada yatmaktadır. Bitmek tükenmek bilmeyen kuyruklarda bekleşen hastalara koruyucu önlemleri anlatmaya vakit kalmadığından, kuyruklar giderek artar ve hizmet sektörü can çekişir. Sürekli ilaç yazmak, sınırsız inceleme yapmak hasta ordusunu azaltmıyor, bataklığı kurutmuyor. Hipertansiyon, kolesterol yüksekliği, şişmanlık, diyabet, metabolik sendrom, kalp ve damar hastalıkları bu kadar ilaca, doktora, hastaneye ve paraya rağmen önlenemiyor. Sonuçta hasta sayısı giderek artıyor.
• Sağlığa harcanan para, son yıllarda kat kat artmasına rağmen, halkımız eskisinden daha sağlıklı değil. Hatta giderek daha hasta bir topluma dönüşüyor. Bunun nedeni bilim dışı çarçur edilen kıt kaynakların akıl oyunuyla küresel sisteme aktarılmasıdır. Bizim anlamsız harcamalarımız bize borç veren ülkelerin finans kaynağı oluyor. Hastalık üreten bataklığı kurutmak gerekirken her gün yeni bir hastane açmakla, doktor, ilaç ve ileri teknoloji ithal etmekle meşgulüz. Ürettiğimizle değil tükettiğimizle övünüyoruz. Hayırlı olsun!
• Dünyadaki satış miktarı kayıt dışıyla birlikte trilyon dolara yaklaşan ilaç sektörünün Türkiye payı da giderek artıyor. Bu ilaçların sağladığı olağanüstü yarara rağmen kalp damar hastalıkları ve kalpten ölümler, genç nüfusa sahip ülkemizde çığ gibi artıyor. Övündüğümüz genç nüfusun yaşlanması halinde ise ileri yaş hastalığı olan bu düşmanla nasıl baş edeceğimiz bilinmiyor. Asıl vahim olan durum budur!
• Öte yandan sigara - alkol ve zararlarına her yıl harcadığımız paranın, sağlığa harcanan parayı geçme çelişkisini anlamak mümkün değil! Kendini hasta etmek için her fedakarlığa katlanan fakat sağlığa gelince yeterli kaynak ayıramayan ve elindeki kıt kaynakları da akıl dışı kullanan bir toplumun yaşam tarzı bu!
• Son 30 yıldır kıt kaynaklarımızı ecnebilerin nasihat ve planlarına göre akıl ve bilim dışı kullanmak yerine, sağlığı koruma ve hastalıkları önleme amacıyla kullansaydık, her yıl gittikçe artan hasta istilası altında olmayacaktık. Hastalık üreten bataklığı kurutsaydık, bugün daha sağlıklı bir toplum olmuştuk. Kedinin kuyruğu ile oynadığı gibi sağlık ve hayatımıza geçirilen çuvalın içinde debelenip duruyoruz.
• Hasta sayısını artıran ‘ne kadar hasta bakarsan, o kadar para alırsın’ anlayışı acilen değişmelidir. Sağlık harcamalarını inanılmaz derecede artıran bu ecnebi sistem, kıt kaynakları küresel yapıya aktarıyor. Artan harcamalar yüzünden sosyal güvenlikteki kara delik giderek büyüyor. Sebeplerle değil bunların sonucu olan hastalıklarla uğraşan bu yolun sonu hastalık üreten bataklığın büyümesi ve toplumu yutmasıdır. Hastalıkları önleyerek sağlığı koruyan sisteme geçmeli ve bu sisteme prim vermeliyiz. Başka çözüm yok!
Kaynak:
1.Yeşilçimen K: Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir? Hayykitap 9. Baskı, 2007
2. 16 yıllık sosyal güvenlik açığı 500 milyar dolar ! http://www.yenisafak.com.tr/ekonomi/?t=04.11.2007&c=3&i=79238
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle